Okuduğu mesajla nefesi durmuş, genç kadın nefes almaktan korkar hâle gelmişti. İçinde bulunduğu duruma içinden lanet ederken binlerce defa, yavaşça geriye gidip geldiği yeri geri dönüyordu adım adım. Nefes bile almıyordu duyar diye. Hızlı adımlarla evine gelmiş, kapıya yaslanmış ve yere çökmüş, ne yapacağını düşünüyordu. Kaçıp gitse... Ama ya mahalleyi dağıtırsa... Daha kötü olmaz mıydı? Kapı yumruklandığında korkuyla yerinden sıçrayarak tutunduğu yerden güç alarak ayağa kalktı.
"Zeynep abla."
Alican'dı bu. Derin bir nefes verip kapıyı açtığında karşısında Alican ve annesini görmüştü. İçeri girdiklerinde kapıyı hemen üstüne çekmişti.
"Ne oldu Ayten abla?"
Ayten elini kalbine koyup oğluna bakış atarken anlatsın diye Zeynep'e "Şu oğlanı bir dinle kızım. Kalbime şimdi inme inecek vallahi." demişti. Zeynep, Alican'a bakarken eğilip boyuna ulaşmıştı.
"Alican?"
"Zeynep abla, geçen gördüğüm adamı gördüm. Anlatmıştım ya sana. O işte. Yanında iki tane takım elbiseli adam vardı. Konuşurlarken duydum. Seni arıyorlarmış. Saklan, tamam mı? Onlar çok büyük adamlar. Seni bulurlar."
Genç kadın ayağa kalkıp başını ellerinin arasına alırken, Allah'a dua ediyordu yardım için. Genç kadının bu hâlini gören Ayten, neler olduğunu anlamasa da bir şeylerin ters gittiğini anlıyordu. Zaten, bu gizemli kızın hiç tekin biri olmadığını anlamıştı mahalleye taşındığı ilk günden beri. Merakına yenilerek sormuştu.
"Kızım, ne anlatıyor bu çocuk? Anlatsana bana da. Çatlayacağım meraktan."
"Ayten abla ne olur yardım edin bana. Bulmasın beni. İstemiyorum onunla gitmek hiçbir yere."
Ayaklarına kapanmış ondan yardım istiyordu. Genç kadının ağzından dökülenlerle Ayten, genç kadının bu hâlini görünce içi kahrolmuştu. Ne olup bittiğini bilmese de başının dertte olduğu ortadaydı. Ellerinden tutup onu yerden kaldırmış, onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Alican'sa bir köşeye çekilmiş, ilk defa ağladığını gördüğü Zeynep ablasını izliyordu. Çocuk aklıyla Zeynep ablasını ağlatanı bulup onu tırmalamak istiyordu.
"Kızım, sakinleş. Yardım edeceğim sana. Ne olursun akıtma göz yaşlarını daha fazla."
Genç kadın aklına gelenlerle yüzünü tutan elleri kendinden çekmiş, bir o yana bir bu yana gidip geliyordu.
"Yanına gitmezsem de mahalleyi dağıtacak ama. Ya tezgâhlarınızı dağıtırsa... Ton ton amca... İşini daha yeni kurmuştu... Ya tek geçim kaynağını kayberderse benim yüzümden. Kaçamam. Kendimi düşünemem sadece. Olmaz, yapamam."
Ayten genç kadını kendine çevirip "Hayır, dinle kızım. Bak. Bu mahallenin hepsi seni kızı gibi seviyor. Anladığım kadarıyla o adam sana kötü şeyler yaptı ve sen de ondan kaçıyorsun. Sen, kaç kızım. Biz mahallece toparlarız kendimizi. Ne olur sakinleş."
Genç kadın istemese de Ayten zorla onun, zamanı olmadığı için sadece özel eşyalarını çantasına yerleştirdikten sonra bir eliyle Zeynep'in, diğer eliyle de oğlunun elini tutmuş onları evden çıkartmıştı.
"Tosun amca?"
"Seni arıyorlar. Düşün peşime."
Kapıda rastladıkları Tosun, namı diğer ton ton amca onları peşinden koştururken, yolun çıkışında Kerem'in adamlarından birini görmüşlerdi. Adam da onları gördüğünde "Durun!" diye bağırmıştı. Tam onlara doğru gelecekken, kafasına yediği ayakkabıyla yere serilmişti. Elleri belinde huysuz teyzeyi gördüklerinde rahatlamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♣LAVANTA KOKUSU♣
Teen Fiction🍁🍁🍁 Lavanta Kokulu'm diyordu ona, değil mi? Lavanta, aşkın kokusuydu. Genç kadın onu bir zamanlar seviyordu ama şimdi, bilmiyordu... Onu kendinden korkutarak soğutmuştu. Şimdiyse, ondan onu tekrar sevebilmesini nasıl isterdi ki? Kadın ondan vazge...