2.4

327 39 129
                                    

Troye Sivan : FOOLS



ER YA DA GEÇ


Bir insanı hayatınızın merkezine yerleştirmeyin asla. Çünkü insanlar kalıcı değildir. En ufak farklı bir düşünce, minik bir kavga, bir anlaşmazlık uçuruma sürükler ilişkinizi. Deli gibi seversiniz, başını okşarken saçından bir telin dökülmesi içinizi acıtır, o gülmezken siz de gülemezsiniz ancak bir gün gelir yarı yolda yapayalnız kalırsınız.


Transfer olduğum hastane kanadındaki doktor Bayan Pamela Barnes çok iyi niyetli bir kadın. Neredeyse zihnimi okuyor diyeceğim. Ne hissettiğimi ona kolay kolay söyleyebiliyorum -bazı detaylarında ufak yalanlar olsa da. Ancak... Her ne kadar ben durmadan anlatsam ve o da dinlese de...


Anlamıyor.


Ablam Anna, en yakın dostum Balthazar veya her kim olursa olsun. Anlamıyorlar ve anlamayacaklar.


"Ne düşünüyorsun Castiel?" Yeşil gözlerini bana sempatiyle dikmiş olan kadını süzdüm. Pamela oldukça çekici bir kadındı. Muhtemelen tam olarak ne düşündüğümü biliyordu ancak yine de soruyordu.


Cevap vermek yerine parmağımdan hala çıkarmadığım yüzüğümü parmağımda çevirip duruyordum. Yüzüğün üzerinde küçük mavi taşlar vardı.  Dün, bugün, yarın... Acı bir şekilde gülümsedim. Dean ile yarınlarımız olmayacaktı. Belki de doğru dürüst bir dünümüz de olmamıştı. Halbuki ne olursa olsun her bugünümde benimle olsun istemiştim. 


Hayır. Sonsuzluğa inanacak kadar aptal değilim artık. Tanrı'nın verdiği sözlere aşina olamamaya başlamıştım. Evet, Tanrı bizleri yaratmıştı ve bir de yasak elma vardı işin içinde. En çekicisi de o değil miydi? Oğlancılık suçtur! Ancak... kahretsin!


"Midillileri düşünüyorum Doktor Barnes." kendi espirime güldüm. Ne kadar da acınasıydım. Babası tarafından işkenceye, annesi tarafından cinsel tacize uğramış zavallı Castiel... İlk aşkı öldü, gerçek aşkı kalbini söküp attı. Ne trajedi. Ne komedi!


"Castiel seninle bunu aşmıştık."


"Ne düşündüğümü biliyorsunuz hanımefendi."


"Emin olmam gerekiyor Castiel. Medyum falan olmadığıma göre fikrini sormam lazım."


"Onu düşünüyorum..." Boğazım aniden kurudu ve yüzüm imkansızca düştü.


"Yine?"


"Yine." Gözlerimi nereye sabitleyeceğimi bilemiyordum çünkü her seçtiğim referans noktasında illa ki nişanlımı hatırlatacak bir şeyler buluyordum. Yeşil objeler bana gözlerini anımsatıyordu, pembeye kayık renkte olanlar ise dudaklarını. Taparcasına öpmüş olduğum dudaklarını...


"Anlattıklarının tamamının doğru olduğunu sanmıyorum. Biraz daha açmak ister misin? Malum önceki seansımızda yarıda kesmek zorunda kalmıştık."

Çiçekçi Dükkanı //DESTİELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin