Uçaktan indiğimizden beri Queen Victoria Koleji hakkında konuşuyorduk. "Sence oraya çabuk adapte olabilir miyiz? Sonuçta biz de bir kolejden geliyoruz ama bizim ki onlarınkinin yanında fos kalır.Dalga falan geçerlerse okulun ilk gününden kavga eder o okuldan atılırım baştan söyliyim." Kavgacı bir tip olduğumu söylemiş miydim?Bayaa bir cadalozumdur aslında.İnsanlar,tatlı görünüşüme küçük tıfıl tipime aldanmamalılar bence.
"Merak etme kimse bizi ezmez.O ancak filmlerde falan olur." Çağdaş bu içten gülüşüyle içimi ısıtmıştı.Ona cevabını bildiğim soruları bile sorardım.Bilemiyorum güven hissi veriyordu sanki cevapları ondan duymak.
"Acaba hocalar nasıldır fazla mı disiplinlililerdir acaba.Hoş her halükarda onları sevmeyeceğim.Öğretmen sonuçta kim sever ki?!" Ben bu lafı söyledikten sonra Çağdaş bana pis bir bakış attı.
Doğru ya geçen yıl bizim Çağdaş yeni gelen fizikçiden hoşlanıyordu.Bu acınası durum aklıma gelince kahkahayı bastım."Hâlâ mı?Cidden mi?" Gülmemi bastırmaya çalışırken omzumdan on santim yukarda olan Çağdaş'ın omzuna şevkatlice vurdum ve boynunu sıkıp yakınıma çektim ardından sırtını sıvazlayarak"Koç be koç dedim." Çağdaş'a sünnetine gelen amcası muamelesi yaparak dalgama devam ediyordum anlayacağınız ama bu sefer o da gülüyordu.
Şimdi de haberci kılığına bürünmüştüm."Şok şok şok ergenliğin dibine vuran ergenimiz Çağdaş çocukluk halleri dercesine kendi haline gülüyor."
Hâttâ işi biraz daha abartarak "Sıradaki şarkı sevip de kavuşamayan Çağdaş'tan Yeliz Hoca'ya gelsin."dedim.Ardından sesimi kalınlaştırıp krolaştırarak:
"Nikahına beni çağır sevgilim.İstersen şahidin olurum senin" tam bu eşsiz müzikale devam edicektim ki Çağdaş gülmesine rağmen şarkımı böldü , utanarak güldü ve"Eğlenmeniz bittiyse hanımefendi". Bu sefer ben onun sözünü kesecektim."Bu arada o seni harbinden nikahına çağırmıştı değil mi?" dedim gülüşüme engel olamayarak.
"Sizi eğlendirebildiysem ne mutlu bana." dedi hafifçe gülerek.Sonra ses tonunu normal haline aldı ve"Ama şu an okulun önünde olduğumuzu belirtmem gerek.'' Konuşmamıza öyle dalmıştım ki geldiğimizi bile farkedememiştim.
Önce Çağdaş'a bir baktım.Saçları dalga dalgaydı ve kestane rengindeydi .Arada gözünün önüne gelen bukleleri sinirle iktirirdi.
Sevecen bir yüzü vardı. Çekingen bir insan olsan bile onun yanında o samimi gözlere bakarak kendin gibi davranabilirdin.Zeytin gibi gözleri ne zaman gülse, güneş vurmuş gibi parlardı. Yüzüne bir bakan bir daha bakmak isterdi. O tam anlamıyla kusursuzdu .Çiğ beyaz tenine güneş bile çekinirdi vurmaya.
Atletik yapılı bir vücudu vardı.Bu okula ve üniformasına yakışacaktı.
Bir de kendimi gözümün önüne getirmeye çalıştım. Muhtemelen 1.60 boylarında bir kız için eteğin fazla kısa gelme gibi bir sorunu olmayacaktı. Vücudumun üst kısmı ince -çok da ince olmasa da- olduğundan kolayca kendime beden bulabilirdim.
Daha sonra karşımda duran devasa okulu inceledim.Kocaman dört büyük bina L şeklinde dizilmişti .Ön cephesi okulun girişine doğru bakıyordu yani bizim bulunduğumuz tarafa bakıyorlardı. Kocaman geniş bir bahçesi vardı öyle genişti ki bu enli ve uzun binalardan yaklaşık on tane sığardı. Tabii bu alana açık ve kapalı basketbol sahaları , futbol sahaları, voleybol sahaları ve kapalı yüzme havuzu da dahildi. Anlıyacağınız saray gibi bir okuldu.Böyle bir okulu tam burslu kazanabilmemden dolayı kendimi bir kere daha takdir etmiştim.