4. "Meyra SARSILMAZ. 9 yıldır kayıp."

130 12 4
                                    


( Medyayı mutlaka okurken dinleyin. Her bölüm de geçerli )

2009.

Gözlerim dolu dolu yanıma oturana baktım. Ellerimi kucağım da birleştirdiğim de daha çok ağlayasım gelmişti. Hıçkırıklarım tekrarlandı. Dudaklarım acı acı inlememe izin vererek aralandı. Boncuk boncuk kucağıma döküldü gözyaşlarım. Yarım saat boyunca ayaklarımın üzerine oturduğum için uyuşmuşlardı. İyice hissetmemeye başlamıştım bacaklarımı. Yüzümü sildim çamura bulanmış elimle. Hıçkırıyordum. Boğazım yanıyordu. Sanki babamın yumruğu boğazıma sıkışmıştı. Babam beni dövdü diye değil, sevmiyor diye ağlıyordum.
" Babamın kalbin de taş mı var anne?" dedim zar zor sesimi çıkarıp.
" Babana öyle deme. Ağlama sende. Baba bu sever de döver de."
" Beni hep dövüyor. Hiç sevmiyor. Ümmü babasının pamuk kalpli olduğunu söylüyor. Çok seviyor ümmüyü, okul da gördüm."
" Sevdiğini belli etmiyor baban. Hemen şımaran bir kızsın."
" Sevsin hiç şımarmam. Söz veriyorum."
" Al bunu sil burnundakini. Duygu sömürüsü yapma bana." dedi peçeteyi verip. Yanımdan kalkıp gitti.
Burun akıntısı olduğunu sanıyordum burnumdan akan kanı. Peçeteyi burnuma sıkıştırmak için koparırken içinden bir şey düştü. Mavi taşlı bir kolyeydi. Onu cebime atıp burnumu sildim bir güzel. Ağlamayı kesmiştim ama düşünmeyi kesememiştim.
Düşündüm.. Acaba babamın kalbi de mi uyuşmuştu da ufacık bir sevgi beslemiyordu bana karşı? Kendimi sevdirmeye çalışıyordum fakat tepkisi hep aynıydı. Tıpkı komşunun kızı Ümmü gibi şirinlikler yapıyordum. Babam işten geldiğin de koşup elinde ki poşeti alıyor ceketini asıyordum. Geceleri ayaklarını ovmamı istediğin de hemen koşup dediğini yapıyordum. Ellerim çok acıyordu ama ben umursamıyordum, babam beni sevecek diyordum. Bazen beni itiyordu yapmamam için. Ellerim küçük olduğu için rahatlatmıyor biliyordum ama var gücümle yapıyordum işte. Sevsin diye her şeyi yapıyordum.

🔗

2018.

Kliniğin dışına çıktım nefes almak için. İçer de durduğum sürece nefesimi tutmuştum. Daha doğrusu zorunda kalmıştım. Hastalıklı çocukların iyileşmek için yatırıldığı bu pislik yerde parfüm kokuları midemi bulandırıyordu. Çoğu en ağır parfümü kullanıyordu. Bu kokuları ne diye sürüyorlardı? İçlerinden de kaynayan b*k kazanını saklamak için mi? Yoksa erkekleri cezbetmek mi amaçları?
Aldığım her nefeste ciğerlerim kan kusuyormuş gibi oluyor. Başımın ön tarafında bır ağrı doğuyordu. Midemden hiç bahs etmiyorum bile. Bu yüzden karşında nefes nefese kaldığım binanın içinde nefes almamak için zorluyordum kendimi.

Buralar size gül bahçesi, bana çöp konteyneri.

Sigaram en pahalı kokularınıza bin basar diyerek parmaklarımın arasına bir tane sıkıştırdım. Yaktığım sigaramla bir bank'a oturdum. Kar kokusu burnumu sızlatyordu. Ne zaman yağacaktı bu kar? Biraz ortalığın pisliğini örtseydi.
Dudaklarım dumanlarla zehirlenirken insanların gözlerine bakıyordum. Dik dik bakıyordum önümden geçen herkese. Çoğu gözlerini kaçırıyordu benden. Çoğu ise niye baktığımı sorar gibi baş hareketi yapıyordu.
İlla bir nedenim mi olmalı bakmam için? Belki seni öldürmek istiyorum lan?
Şu insanlar çok salak!

Bende onlardan birinin artığıyım. Bir insan parçasıyım. En aşağılık canlının kanını taşıyorum. En vahşi canlıyım ben. Büyüdükçe anladım bunu. İliklerime kadar yabancıymışım kendime. Göğüs kafesimde çarpan organ benim komutlarımla çarpmıyormuş. Kafamın içinde ki beyin hep zayıf noktalarımı arıyormuş. Dizlerim beni taşımak için kira alıyormuş.

DENGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin