"Al bu çantayı." dedi Bill çantayı Marty'ye uzatarak. "Ailemin evine gidip onları al ve 'Bill'in arkadaşıyım' de. Geleceklerdir. Onları Ellie'nin evine götür. Birlikte hiç vakit kaybetmeden havaalanına gidin. Oradan da yurt dışına, her nereye olursa."
Ama Bill..." dedi Marty ama konuşmasına izin vermiyordu Bill.
"Ellie'nin hayallerini gerçekleştirmesine yardımcı olacağına söz ver." dedi Bill gözlerini devirerek. "Artık onun abiliğini sen yapacaksın. Benim annem babam da artık onun annesi babası olacak. Yalnız kalırsan Dale de sana babalık yapar. Kızın daha çok üzülmesini istemiyorum. Onu güvende ve mutlu tutmalısınız. Kaybolup gitmeden önceki son isteğim bu."
"Kaybolup gitmek mi?" diye sordu Marty şaşkın bir bakış atarak. "Neden bahsediyorsun sen?"
"Artık sizinle birlikte duramam Marty." dedi Bill. "Ölecek olsam da, kurtulacak olsam da. Çünkü birilerinin yanında olduğum zaman onlara kötü talih getirmekten başka bir şey yapmıyorum. Acele et hadi! Ben başımın çaresine bakabilirim."
...
"İşte böyle..." dedi Marty tüm olanları anlattıktan sonra. "Bill'in ailesin birazdan burada olur. Yolda giderken hava yollarını falan arayıp sordum iki saate İtalya'ya bir uçak kalkıyormuş. Ona yetişeceğiz. Ailesine Bill'in onları beklediğini söyleyeceğiz. Fazla ayrıntıya girip ağzınızdan bir şey kaçırmayın. Tüm yalanı bana bırakın. Anladınız mı?"
"Bill'i burada ölüme terk edecek değiliz." diye bağırdı Ellie. "Bir de ona iyilik mi yaptığını sanıyorsun sen?"
"Ona iyilik falan yaptığımı iddia etmiyorum!" dedi Marty de bağırarak. "Bu onun son isteği. Ve bunu yapmak zorundayım. Çünkü ona söz verdim." bunları söylerken Marty'nin gözlerindeki ışık o kadar parlaktı ki, Marty'nin gözlerine bakan bir insan yalan söylediğini düşünemezdi.Sadakat... Ellie neredeyse ikna oluyordu. Ama yine de susmayı tercih etti. Marty konuşmaya devam etti. "Anladınız mı? Bill ailesini İtayla'da bekliyor - iş işten geçip birlikte İtalya'ya vardığımızda gerçeği açıklama sorumluluğunu da alıyorum. Tamam mı, kimse üstüne bir sorumluluk almıyor. Ayrıca sana abilik yapmamı istedi. Soygun parasından geldi diye umarım alacağımız biletleri de yakmazsın değil mi?"
"Ne Bill bana senin abilik yapmanı mı ist..." Ellie sözünü bitiremeden kapı çaldı.
...
"Çeteye hoşgeldin Bill." dedi Rick arabaya yaslanıp sigarasını yakarken. Bill ise ona dik dik bakıp "Parayı size verdim, artık bizi rahat bırakacaktınız."
"Dur bir düşüneyim." dedi Rick alaycı bir ifadeyle. "Şimdi sen, daha birkaç gün önce gözünü bile kırpmadan 10 yaşında masum bir çocuğu öldürebilen birinin sözüne güvendin mi? Ov, beklenmedik darbe yedin şuan. Yalan söyleme ihtimalimi hiç düşünmemiştin çünkü."
"Ama..." dedi Bill.
"Çeteye girmek istemiyorsan sen bilirsin." dedi Rick silahını çekerek. "Karar senin, ölü bir masum olmak mı, yoksa yaşayan bir günahkar olmak mı? Düşünmen için biraz fırsat vereyim. Silah düşüncelerini etkilemesin. Sonuçta hepimiz bir gün öleceğiz değil mi?"
Bill ne yapacağını bilemiyordu. Çeteye katılsa, onlarca kötü şey yapması gerekebilirdi. Hayır. Aklındaki planı uygulamalıydı. Gözlerini kapatıp cebinde gizlediği anahtarı elinde gezdirmeye başladı. Elini düğmenin üzerine götürdü...
Tam o sırada tepeden bir araba daha onlar ne olduğunu anlamadan hızla aşağıya doğru indi. Bill elini cebinden çıkartıp arabaya baktı. Bu o satış yaptığı - daha doğrusu yazı tura kumarı oynadığı adamın olduğu bir arabaydı.
Birden ne olduğunu anlamadan cam açıldı ve ateş etmeye başladılar. Bill direkt olarak yıkık dökük kilisenin içine girdi. Tavanı yoktu, ama ateşten saklanmak için ideal bir yerdi. Kendini unutturup orada bekledi. Korku içinde...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim İçin Gülümse (Smile For Me)
Teen FictionBirbirini abi-kardeş gibi gören iki genç. İkisinin de hayatında başlayan o ani U dönüşü, ardından gelişen aksiyonlar. Yapılması gereken fedakarlıklar... Sen öz kardeşin olmayan, ama kız kardeşin gibi gördüğün biri için hayatını tehlikeye atar mıydın...