Yusuf"Sabah saatlerinde Özel Bostancı Anadolu Lisesi'nde bulunan cesetin 17 yaşlarında bir erkeğe ait olduğu belirlendi. Cinayetin kim tarafından, ne için işlendiği henüz belirlenemedi-"
Televizyonu hışımla kapattığımda ensemdeki elin sahibine baktım. "Akşama partiye gelecek misin?" diye sorduğunda zoraki bir gülümseme ile kafa salladım. Ardından karşı koltuktaki grubun diğer üyelerine döndüğünde gözüm ona kaydı. Öylece karşı duvarı izliyordu.
"Burak partiye geliyor musun?" Cevap vermediğinde gergince bacağımı sallamaya başlamıştım. Aşırı belli ettiğini düşünüyordum.
"Burak kardeşim?" İkinci kez sorduğunda yanımdaki çocuğa dönüp elimi beline sardım ve ona yaslandım. Kulağına yaklaşıp mırıldandım.
"Can boş ver şu Burak'ı. Akşama ne yapacağımızı düşünelim." dedim gayet başarılı bir oyunculuk ile. Saçlarımı öpüp geri çekildiğinde gülümseyerek "Prezervatif kaç tane olsun?" dedi. Omzumu silkerken kafamı göğsüne yasladım ve salonu süzdüm. Küçük bir öğrenci evinde, sevgilim sayesinde dahil olduğum grupla oturmuş henüz öğlen saatlerinde olmamıza rağmen kafa çekiyorduk. Buna ne kadar ihtiyacım olduğunu anlatmama gerek dahi yoktu.
"Burak'ı bir türlü sevemedin. Neden?" dedi sarılı olduğum beden. Burak'a bakıp iç çekmek ile yetindim. "Bilmem, soğuk nevale işte."
"İyi çocuktur. Tanımaya çalışsan seversin."
"Eminim severim." dedim kinayeli çıkan sesim ile. ''Neyse ben bi' mutfağa gideyim. Karnım acıktı.'' Kafasını salladığında ayaklandım ve birkaç adım ile küçük mutfağa girdim. Buzdolabını açıp içine baktığımda kim bilir ne zamandan kalma birkaç pizza dilimi ile yüz buruşturdum. Üzüntü ile kapağı kapattığımda kenarda yaslanmış bana bakan Burak ile korkmuştum.
''Ne yapıyorsun orada Allah aşkına ya?'' dedim mutfak masasındaki elmalardan birine uzanırken. ''Hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsun.'' dedi gözünden benden ayırmayarak.
''Yas mı tutsaydım o orospu çocuğunun arkasından?''
''En azından insan öldürmüş biri gibi davranabilirsin sevgilinle prezervatif muhabbeti yapacağına.'' dediğinde hızla ona yaklaşıp kolundan tutup kapıdan uzaklaştırdım. Salona kısa bir bakış attığımda herkesin kendi halinde olduğunu gördüm.
''Ulan istersen eline megafon vereyim de tüm mahalleye duyur.'' dedim kolunu sıkarken. ''Ayrıca ben öldürmedim.'' dedim gözlerimi kısıp.
''Ha ben öldürürken bana yardım etmiş olman vicdanını rahatlattıysa öyle kalsın. Ama yardım ettin sonuç olarak.''
''Bak senden tek istediğim rahat olman. Belli etme yeter.'' dedim bıkkınca nefesimi üflerken. Elimdeki kırmızı elmayı elini uzatıp çekerken bana yaklaştı.
"Denerim." dedi ilk bakışta. "Ama bu işte beraber olduğumuzu unutma olur mu?" Nefesini kulağıma üflerken omzuma çarpıp içeri geçtiğinde masadaki elmalara bakıp iç çektim. Geri kalanların hepsi çürüktü. "Seni neden sevmediğimi şimdi daha iyi anlıyorum Burak."
Salona doğru ilerlediğimde televizyonun tekrar açıldığını ve herkesin pür dikkat orayı izlediğini gördüm. "Bak ölen kişinin kimliği belirlenmiş. Ekrem'miş." dedi Can gözlerime bakarken. Yutkundum ve ekrana baktım ben de. "Kimin öldürdüğü belli mi?" dedim Burak'a kısaca bakarken. "Hayır ama kim yaptıysa ellerine sağlık. Zengin diye çocuğun yaptığı pislikleri örttüler. Adaleti başkası sağlamış işte." dedi beni kolunun altına çekerken.
"Yani sence hak etmiş miydi?"
"Yani." dedi kısaca. Elini kumandaya atıp kanalı değiştirdi ardından. Sıradan bir eğlence programı dönüyordu ekranda. Renkleri odayı doldururken arkadaki koltuğa geçip oturdum. Yan tarafta kalan camdan dışarıyı izleyen çocuğu fark etmem uzun sürmemişti.
Duygularımı seçemiyordum. Pişman mıydım? Kesinlikle hayır. Ama bu geri dönülmez yolda vicdanımın bana yüklediği bu ağır sorumluluğu nasıl taşıyacağımı düşünüyordum. Onunla artık ortak bir derdimiz vardı. Aynı tastan su içiyor ama dökmemeye çalışıyorduk. İşin en zor tarafına yakalanmıştık. Yağmur yağmaya başladığı zaman o tas taşacaktı, bunu iyi biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maktul • boy×boy
Teen FictionBekliyordum. Çünkü her katil olay mahalline geri dönerdi, dönmeliydi.