Öncelikle bölüm geç geldiği için özür diliyorum ve üzülerek yazacak vaktim olmadığını bildiriyorum. Çalışmaya başladım ve işten gece yarısı çıkıyorum. Bu bölümü de başlayıp bitirememiştim. Bugün zorlukla yazıp bitirdim. Umarım hoşunuza gider ve bu durumu hoş karşılarsınız. Seviliyorsunuz. 💕^^
Gün boyu ağırlık odasındaydım. Daha önce seyrek geldiğim bu alan artık uğrak yerim olmuşa benziyordu. Uykuda kaldığım iki hafta boyunca düşündüğümden fazla kas kaybetmiştim ve bu detayı eğitmenimin de fark etmesi ağır bir programa dahil olmama neden oldu.
Elindeki plakaya dehşetle baktığım Veys, tasasızca yükümü artırdı. Kol kaslarımın, bacaklarıma nazaran daha güçsüz olduğunu fark edeli; onları kullanma eğilimim azalmış, güçlü olana yönlenmiştim. Sonuç olarak bu Veys'in dikkatinden kaçmamış, kendini kollarımı geliştirmeye adamıştı. Şimdi varlığını duyumsadığım bir kas kaybıyla karşıyayken, yükselen hiçbir itiraz nidam onu durdurmaya yetmiyordu.
"Yeter artık." dedim, nefeslerim arasında kaybolan harflerle. "Hani çeviklik daha önemliydi. Bir kas yığını olmama ne gerek var?"
Elindeki küçük dambılla çalışıyor ve uzun nefesler veriyordu. Sinirlerimi altüst eden görüntüsüne aşağıdan bakarken, uzandığım yerden ona lanet okuyordum. Bir kez daha soğuk metali kaldırdığımda, altında ezileceğimden korktuğum bara çekinerek baktım.
"O kadar kasın vardı da ben mi fark etmedim? Kas yığını olacakmış peh!"
Ağırlık titreyerek sıkılaşan kollarıma baskı yaptı ve tüm çabama kollarım usulca aşağı sarkamaya devam etti. Tüm yük göğüs kafesime binip, beni nefessiz bırakmadan önce soğuk metalden yapılmış barı; başımın üzerinde kalan yerine yerleştirdim. Metal tıkırdayarak yerine oturduğunda, Veys'in ilgisini çekebilmiş görünüyordum.
Uzandığım yerde doğrulmadan önce ona alttan ters bir bakış attım. Eğer eğitmenim olmasaydı ona saydırabileceğim uygun hakaretleri içimden tekrarlıyordum. Yerimde nefes nefese doğrulduğumda, zar zor anlaşılan telaffuzumla yükseldim.
"Madem ağırlığı o kadar artıracaksın neden kontrollü yapmıyorsun. Bari bara destek olsaydın, ezilmek üzereydim." Uygun olanı bu değil miydi? Kaldıramayacağım bir ağırlık yüklüyorsa, metali kavrayıp yaralanma ihtimaline karşı önlem alması gerekirdi.
"Ama ezilmedin." dedi, omuz silkerken. Koluma destek olup beni kaldırdığında, bakışlarım devleşmişti. "Bu mu yani! Tüm diyeceğin bu mu?" Dudakları tek çizgi halini aldı ve ifadesinde o yapay düşünceli pozu belirdi.
Sonunda poz kesmeyi bıraktığında "Durum sandığımdan daha vahimmiş." dedi. Kelimeleri dudaklarım aralanarak karşıladığımda, bakışlarım orantılı olarak tekrar büyümüştü.
"Hiçte bile!" diye yükseldim anlamsızca. "Hem kaç kilo olduğuna da bağlı. Aniden artırmasaydın böyle olmazdı." Aniden artırmamıştı. Her setten sonra orantılı bir artış izlemiş, gördüğüm kadarıyla limitlerimi denemişti. Ama kırılan gururum bunu kabullenmeme engel oluyordu. En azından onun önünde.
Yürümem için bana destek olurken, gülümsemesini bastırdığını görebiliyordum. Kolumu hızla elinden çektiğimde "Ben yürüyebilirim, bu kadarcık bir şeyle sarsılacak değilim." diye tısladım. Ancak ardımdan kıkırdadığını seçebilecek kadar uzaklaşmışken, elimi kapı pervazına yaslayıp derin bir nefes aldım. Göğüs kafesime oturan ağırlığı düşlemek, kısa bir süre için nefessiz kalmama neden olmuştu.
Kol kaslarım titreyerek sızlarken, yasladığım yerden bu tuhaf ritmi izliyordum. Veys'in yaklaştığını fark ettiğimdeyse doğrularak bahçeye yöneldim. İçerinin boğucu havasından sıyrılıp bir başka havayı karşıladığımda, Veys çoktan yanımda bitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH OKUYUCULAR -3-
FantasiDeğişen dengeler, yeni durumları ortaya çıkarmıştır. Akıntıyla birlikte sürüklenen Güneş ise artık oyunun içindedir. Peki bu dengeye müdahale etmek onun lehine olacak mıdır? Ruh Okuyucular serisinin üçüncü ve son kitabıdır. İlk iki kitap Ruh Okuyu...