1.3

7.2K 513 75
                                    

M: sanırım kendimi asacağım

M: düne geri dönüp yazdıklarımı silebilme şansım var mı

M: o defteri neden senden almadım ki

M: cidden aptalın tekiyim

M: ne düşünüyordum seninle bir şansım olacağını mı?

M: aptallıktan başka bir şey değil bu

M: sen yine her şeyi oyun falan san nefret et benden

M: hatta git engel falan at

Kaya'hmak: bütün gece uyuyamadım

M: görüyorum ölü gibisin

M: lan

M: yakalanıyordum az kalsın

M: neyse ben kaçtım

Telefonumu cebime attım yolu uzatıp başka bir yoldan onun önüne geçtim. Tabi önüne geçmek için koşmam gerekmişti. Nefesimi düzenlerken adımlarımı yavaşlattım.

Sırf biraz nefes almak için bugünlük yürümek istemiştim. Onda da karşıma çıkmıştı.

Kaya'hmak: yakınlarda bir yerdesin

Kaya'hmak: karşıma çık

M: lan ben oyun oynadım ya hani sana ne çabuk unuttun

M: hadi engelle beni

Kaya'hmak: o defter yalan olamaz

M: of

M: yalandır o yalan olmasa duramazsın

Kaya'hmak: güldürmesene kızım ya

Kaya'hmak: zaten uykum var

M: peki sustum

O yazmayı bıraktığında bende bıraktım. Ondan kurtulduğumu sandığımda köşeyi döndüm ama bu sefer yine karşıma çıktı. Yönümü değiştirdiğimde beni fark etmiş olacak ki "ateşella!" diye bağırdı.

"Melez?" Dedim aynı alaylı tavırla.

"Neden yolunu değiştirdin hemen" sırıttı. "Oysa ben seni görmek için o kadar yolu yürümüşken."

"Ölsene sen ya". Birlikte ölelim hatta.

"Ateşkes yaptığınızı sanıyordum."

Gözlerimi devirdim ve onun önüne geçtim. Okula gidiyordum. Aklıma telefonum sesi gelince hızla telefonumu çıkarıp sessize aldım. Almamla ondan mesaj gelmesi bir oldu.

Kaya'hmak: ateşella hakkında ne biliyorsun

Telefonumu sessize almak aklıma gelmeseydi şuan anlamış olacaktı. Telefonu cebime atarken neden beni merak ettiğini merak ediyordum.

Bana yetişti ve yanımda yürümeye başladı. "Okula zarar veren hakkında bir bilgimiz var mı?" Sesi ciddileşmişti.

'Hayır' anlamında bir mırıltı çıkardım. Boş sokaklar hala karanlık olması beni geriyordu. Bir ses duyduğumda arkama baktım. Kimse yoktu. Kaşlarım çatıldı.

"Amma korkak çıktın ha sende" güldü. Cevap vermek yerine adımlarımı hızlandırdım. Ondan uzaklaştığım sırada arkamı dönüp ona baktım.

"Çok yavaşsın" gülen bu sefer bendim. O sırada onun bakışları arkamda bir yere takıldı.

"Mira!" Diye bağırışı tüm sokakta yankılandı. Ben daha ne olduğunu anlamazken sırtımda bir acı hissettim. Vücudum kaskatı kesilirken birinin kulağıma "peşimi bırakın" dediğini duydum.

Dizlerimin üstüne düşerken bakışlarım tek noktaya takıldı. Yanıma gelip yere oturdu. Gülümsedim. Koyu kahverengi gözlerine baktım. "Sanırım sana 'ölsene sen ya' demenin sonucu oldu bu." 

"Saçmalama ölmek yok" Kısık çıkan sesime inat bağırışı gülmemi daha da arttırdı.

"Ne o beni umursuyor musun Aytaç?" dedim alayla, başım dönmeye başladı.

Gözlerini benden bir an olsun çekmezken telefonundan ambulansı aradı. Gözlerim kapanıyordu. "Mira sakın! Aç gözlerini" Kollarını bana sarıp dik durmamı sağladı. Duramadım.

Onun kollarında ölmek...

Gözlerim yavaş yavaş kapanırken olayların bu kadar hızlı gelişmesi beni korkutan tek şeydi. "En azından arkamdan üzülecek kimse yok."

"Veda eder gibi konuşmayı kes!" diye bağırdı. Gözlerim kapandı ve bilincim kapanmadan hemen önce "Mira!" Dediğini duydum. Duyduğum en son şey onun sesi, sarhoş eden kokusu ve her şeye rağmen bana sarılan kolları oldu.

Gerisi karanlıktı. Acı bedenimi sarmıştı. Ölsem bile bu benim için kurtuluş olurdu. Onla kavuşmak zaten hayaldi. Ailem ise hiç bir zaman olmamıştı.

Belki annem üzülürdü arkamdan. Bilmiyorum...

Kendine iyi bak nefret edecek kadar sevdiğim adam.

Günlük [Yarı Texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin