Sessizlik uzadığında sonunda bir terslik olduğunu anlayan Nehir başını kaldırdığında ilk gördüğü kişi ağladı ağlayacak gibi duran Çağla oldu. Kız kendisine öyle bir bakıyordu ki Nehir bir an onu ağlattığı için kendine çok kızdı. Daha sonra Çağlanın yanındaki Cihangire baktığında onun sadece çatık kaşlar ile yemeğini yemeğe devam ettiğini gördü. Bilal Beye döndüğünde onunda büyük bir hüzün ile kendisini izlediğini gördü. Gözleri Gülseren Hanıma kaydığında ise onun büyük bir mutluluk ile gülümsediğini gördü. Masada tek sevinen kişi de oydu zaten. Nehir derin bir nefes ile cesaret toplamaya çalıştı. Çünkü Fatihin tepkisini tahmin edemiyordu. Göz ucuyla ona baktığında durum tamda tahmin ettiği gibiydi. Fatih put gibi kalmıştı. Elindeki kaşığı öyle sert tutuyordu ki parmakları bembeyaz kesilmişti. Nehir derin bir nefes aldı. Bu akşam onu kesinlikle zor saatler bekliyordu.
" Erken değil mi kızım. Biraz daha kalsaydın ? "
" Maalesef Bilal Bey. Çok bile kaldım. Biliyorsunuz benimde bir işim var . "
" Biliyorum tabi. Yine de biraz daha kalmanı isterdim. "
" Üzgünüm ama babamı orda daha fazla yalnız bırakamam. "
Bu yemekte söylenen son söz olmuştu. Çağla ağlamamak için bütün yemek boyunca kendini sıkmıştı. Cihangir ise yüzü sert bir şekilde yemek yemeği sürdürmüştü. Düşüncelere daldığı çok belliydi. Bilal Bey ise bambaşka bir hayal kırıklığı içindeydi. Fatih. O tam bir taş kesilmişti. Yemeği nasıl yediğini bilmiyordu. Duydukları kalbine taş oturtmuştu resmen. Ve sonunda yemek bittiğinde Çağla koşarak Fatihin evine geçince Cihangir de arkasından iç çekerek kalktı ve kardeşinin peşinden gitti. Bilal Bey üzüntü ile içeri geçtiğinde Gülseren hanım gülümseyerek " Afiyet olsun " dedikten sonra o da eve girdi. Masada yalnız kalan Nehir ve Fatih sessiz bir şekilde oturmaya devam ettiğinde Nehir sonunda dayanamayarak " Fatih " dediği anda oğlan sanki bunu bekliyormuş gibi hızla ayağa kalktı.
" Gel "
Başka bir şey demeden evinin yolunu tutarken Nehirde sessizce onu takip etti. Eve girdiklerinde salonda oturmuş ağlayan Çağlayı ve onu kucaklayıp teselli eden Cihangiri gördüler.
" Önce ailenle hesaplaş. "
Kafası ile iki kardeşi işaret eden Fatih susup bir köşeye oturduğunda Nehir derin bir nefes alarak onlara yaklaştı.
" Çağla. "
Çağla burnunu çekerek ablasına döndüğünde küskün bakışları onu buldu.
" Ablacım. "
" Gitmesen olmaz mı ?"
" Ablacım benim bütün hayatım orda. "
" Artık burdada bir hayatın var. Ben varım. Abim var. Fatih abi var. "
Nehir derin bir nefes daha alıp kardeşine bakarken kız burnunu havaya dikip " Bizi hiç mi sevmedin ?" diye sorunca Nehir gözlerini büyüterek ona baktı.
" Tabiki sevdim. "
" O zaman gitme. Burda yaşa. "
" Canım benim. Bu öyle kolay değil. Ben orda büyüdüm. Çocukluğum orda. Hayallerim orda. Evim orda ,arkadaşlarım ,işim , babam . Öyle kolayca bırakamam. "
Çağla anlayışla başını sallasa da ona çok alışmıştı ve gitmesini istemediği için çocukça davrandığını biliyordu.
Abisini bırakıp Nehirin boynuna sarıldığında kız onu sımsıkı sardı. Cihangir birbirine sarılan iki kardeşe bakarken onun gideceğini duyduğu andan beri içine çöken hüzne anlam veremedi. İlk günkü gibi ondan nefret etmiyor hatta sıcak karşılıyordu ama hâlâ aralarında yakınlaşmalarını engelleyen bir engel var gibiydi.