Eklemeler, çıkarmalar yaptım fakat içerik aynı. İyi okumalar.💞
--
Yağmur şiddetini arttırırken çamurlu yollarda bata çıka ilerliyordum. Titreyen bedenimden dolayı ıslak üniformamın ne vaziyette olduğunu tahmin edebiliyordum. Askerler, esir düşen düşman askerini götürdükten sonra ne kadar beklediğim hakkında bir fikrim olmasa da ıpıslak olmuş üniformamdan anlaşılıyordu uzun bir süre beklediğim. Yağmur aniden yağmaya başlamış, çadırıma gidip esir düşen askerle hemen karşılaşmamak için bir müddet daha beklemiştim.
Hastane çadırlarının yanından tekrar geçerken duyduğum acı dolu seslere kulaklarımı sağır etmeye çalıştım. Lakin pek mümkün olmuyordu. Savaşı başlatanlar için savaş, ne amaç taşıyordu hiçbir fikrim yoktu fakat benim için bir hiçten ibaretti. Bir hiç için geride bırakılan aileden, arkadaştan, sevgiliden ve bir hiç için verilen candan başka bir şey olarak düşünmüyordum içinde bulunduğum durumu. Ne acı, ölenlerin ismi bile hatırlanmazken gömüldükleri bir yer de yoktu.
Çadırın yanından aceleyle geçmeye çalışırken duyduğum hıçkırık sesiyle adımlarım yavaşlamış, kulaklarım sese dikkat kesilmişti. Duymak istemiyordum, görmek istemiyordum lakin vazifem gereği işitiyor ve şahit oluyordum. Sese dikkat kesilmem işe yaramıştı ki hıçkırık seslerini daha iyi duyuyorken 'kardeşim' diye sayıklamalarını da rahatlıkla işitmiştim.
Geri geri adımlarken çadırın hemen yan tarafında bacaklarını karnına kadar çekmiş asker görüş açıma girmişti. Bazı şeylere alışıyordum gün geçtikçe, bazı şeyleri kaldıramasam da imajımı bozmamak adına kimseye belli etmeden içimde yaşıyordum lakin askerimin çaresizce bir köşeye sinip bedeni sarsılırcasına ağlaması savaş alanında kaldırabileceğim bir tablo değildi.
"Asker." dedim emir verici bir tonda. Sesimi duyduğunda ayağa kalkıp aceleyle yüzünü silmeye başlamıştı. Bedeni titriyor, kendinde değil gibi bilinçsizce hareket ediyordu. "Ne yapıyorsun burada?" Yüzüme bakmıyordu, belki de bakamıyordu. Başını önüne eğmiş sadece karşımda dikiliyordu. Bir şey söylesem her an yıkılacakmış gibi bir hali vardı.
"Yaralıyım komutanın. Tedavim devam ediyor." Fısıltıdan farksız sesini zar zor duyabilmiştim.
"Yüzüme bak asker." Kafasını ağır ağır kaldırırken kızıla bürünmüş gözleriyle kaşlarımı çattım. Çok ağlamıştı, ağlıyordu da. "Neden ağlıyorsun?" Sorumu sormamla bedeni daha çok titremeye başlamıştı. Sarsılarak ağlıyor, hıçkırıklarını tutmak için ayriyeten bir çaba göstermiyordu. Artık yıkılacak gibi de durmuyordu zaten. Yıkılmıştı.
Yutkunarak elimi omzuna koydum. Yanında olduğumu, destek verdiğini belli etmek istedim. "Ne oldu asker?" Gözlerimin dolduğunu hissediyordum lakin sıktım kendimi.
Hıçkırıklarının şiddeti azalırken derin bir nefes bıraktı. Konuşmaya hazırlıyordu kendini. "Küçük kardeşim cephedeydi Teğmen. Öldü." Kendini ne kadar konuşmaya hazırlamış olsa da çatlayan sesine mani olamamıştı. Gözlerim bedeninde turladıktan sonra dikkatle yüzünü incelemeye başladım. Yaşı en fazla on sekiz olmalıydı. O vakit küçük kardeşi...
"Savaştayız asker. Kardeşin için üzgünüm." Savaştayız. En büyük bahanem buydu ve çoğu kişiye karşı kullanıyordum. Kimse de sormuyordu ne savaşında olduğumuzu. Zira sorsalar bunun yanıtını ben de bilmiyordum.
Omzundaki elimi güven verircesine sıkıp yanından hızla uzaklaştım. Onu kendi enkazının altında bırakıp adeta kaçtım. Başka ne söylenirdi bilmiyordum zira söylenecek bir şey yoktu da. Savaştaydık. Sıkıntıyla nefesimi dışarı verirken soğuğun etkisiyle dudaklarımın arasından yayılan buhar, sigara dumanını anımsatıyordu. Islak üniformamın cebinden bir kısmı ıslanmış sigarayı çıkardım. İki dudağımın arasına sigaramı yerleştirirken ellerim titriyordu lakin ben üşümüyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT |bxb|
Teen FictionTamamlandı! Düzenleniyor. --- "Gökyüzünü sorsalar gözlerinin güzelliğini anlatırım." --- Gelin sizi 1915'e götüreyim. Ellerinize silahlar yerine papatyalar yerleştireyim. Eşcinsel konulu hikayedir. Homofobikler bi gıdım yanaşmayın.