Keyifli okumalar...
"Neyse yeter bu kadar sulu gözlülük. Bundan sonra arkanda kapı gibi Carla annen var. Tabi kabul edersen.''
''Kabul etmemek değil de yanlış anlaşılmasın?''
''Bak İremcim. Ben hep bir kızım olsun istedim. Ama Alaz doğduktan sonra, dört yaşlarındayken trafik kazası geçirdik. Hastaneye kaldırıldığımızda hamile olduğum öğrenildi ama maalesef çocuğumu kaybettim. Neredeyse diğer çocuğumu da kaybediyordum. Tanrıya her seferinde dua ediyorum. Seni de kaybettiğim evladım yerine koydum. Bu yüzden dedim kabul edersen diye. Yerini tutmaz ama kaybettiğin annen gibi kabul edersen beni çok sevinirim.''
''Çok üzüldüm. Bunları da hatırlattım kusura bakmayın.''
''Ne kusuru. Asıl benim hatam. Sana bunları hatırlattım. Ama bana anne dersen çok sevinirim.''
''Peki Carla anne.'' İrem yıllar sonra ilk kez anne demenin sevinci ile göz yaşlarını eli ile bertaraf edip gülümsedi. Carla Hanım ise hem kızı gibi gördüğü hem de gelini olmasını istediği için daha da sevinçle gülümsemesine karşılık verdi genç kızın. Ama o sırada diğer evladının başına geleceklerden haberi yoktu...
~~~~~
Alaz hışımla çıktığı asfaltları aynı öfkeyle arşınlıyordu. Bir yandan öfkesi bir yandan anlamlandıramadığı duygularıyla savaş veriyordu yüreği. Aslında oraya giderken mutluydu. Sebebi de anlamlandıramasa da her gün görmeye alıştığı kızı bu kadar saatin sonunda ilk kez görecek olmasıydı.
Girdiği dağlık patikanın yeni farkına varmıştı. Farkında olmadan dağ evine gidiyordu. Kafasını toparlayabileceği yerine... Ama arkasından selektör yapan arabayı görünce anlayamadı. Geçmesi için sağa kırdı direksiyonunu. Ama hala aynı işareti veriyordu. Aynadan baksa da anlayamadı kim olduğunu. Eliyle geçmesi için işaret yaptı ama bu da hiçbir işe yaramamıştı. En sonunda sağa çekip durdu.
Arkasındaki araba da durunca inip beklemeye başladı. Karanlıkta geleni anlayamadı bir süre. Ama adam dibine geldiğinde hatırladı kim olduğunu. Bu sabah karşılaştığı Eren'di. Neden şu an burada olduğunu da anlamıyordu ama yüzünde olan pis gülüşten pek hayra alamet olmadığını düşündü.
''Gecenin bu saatinde yakışıklı ve zengin Alaz Bey ne arıyor burada? Sevgilin merak etmesin sakın.'' Eren isterik kahkahası ile yöneltti sorusunu.
''Derdin ne Eren? Açık konuş.''
''Belki sevgilin anlatmıştır yıllar önce neler olduğunu. Anlattı mı sahi?'' Tek kaşını kaldırıp pis gülüşü ile devam etti.
Alaz kızın anlattıklarını bir an bile aklından çıkaramazken karşısında ona yıllarca acı çektiren adam bu şekilde konuşunca sinirlerine hakim olamayıp yakalarından hızla tutup kafa attı. Eren düştüğü yerde kahkaha atmaya devam edince bir tekme geçirdi karnına. Nefessiz kalana kadar tekmeledikten sonra ayrılıp doğrulmasını bekledi.
''Seni anandan doğduğun güne pişman edicem ulan! Ona yaşattıklarının bin mislini yaşatıcam sana! Orospu çocuğu!''
''Hadi ama Alaz! Sende erkeksin! Hiç mi geçirmedin aklından? O bembeyaz teni sonra yemyeşil gözleri...'' Derken Alaz bir yumruk patlattı yüzüne.
''Sakın! Sakın onun adını anma o pis ağzınla!'' Deyip arabasına yöneldi.
''Ne o! Bu kadar kolay mı pes ettin ama. Daha yeni başlıyorduk.'' Alaz duyduklarının hışmı ile arkasına dönüp Eren'i kollarından tuttuğu gibi arabanın camına kafasını vurdu. Cam tuzla buz olurken Eren kanlar içinde, kafası camın içinde yatıyordu. Alaz şoku atlattıktan sonra nabzına baktı. Hala yaşıyordu. Daha fazla uğraşmayıp kendi arabasına yöneldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşli Mutfak |ASKIDA|
General Fiction"Aşık olunacak bir şey olmadığı için işime aşığım." ALAZ TUNA BAYRAKTAR Sonunda başarmıştım. Yıllardır hayalini kurup, uğruna emekler harcadığım mesleğime kavuştuktan sonra en başarılı restoran listesindeki...