Nao öğlen yemeğinin geliş sesiyle top havuzundan çıktı. Uykulu gözlerle yemek yerine gelen bir cüce gördü. Hiperaktifi tamir edip göndermişlerdi. Nao buna şaşırmamıştı hiç. Bekliyordu bunun geleceğini hatta. Ama şaşırdığı şey yemeğin gelmemesiydi. Yemek yemediğim gün uyuyunca anlayacaktı yemeğin onu uyanık tuttuğunu. Neden kendileri bile bile bunu yaparlardı ki? Yoksa böyle düşünmesini mi istiyorlardı? Nao'nun iki günü vardı delirmesine. Zaman her şeyi gösterecekti. Öğlen yemeği tabağı gelir gelmez top havundan çıkıp eski yerinde saniyeleri saymaya başladı. Tam beş saat sonra akşam yemeği tabağı geldi. Bu sefer başka bir cüce gelmişti. Nao olanları anlayamamıştı. İki öğün mü yemek yedirmeyeceklerdi? Nao saniyeleri saymayı kesip bu yeni cüceyi incelemeye başladı. O nedense Nao'ya itici gelmiyordu diğer cüceler gibi. Küçük plastik masaya oturmuştu. Diğer cüceleri izledi. Arada Nao'yla göz göze geliyordu. Nao her seferinde kızarıp bakışlarını çeviriyordu cüceden. Gözleri çok güzel ve maviydi bu cücenin. Neredeyse hiç kırışıklığı yoktu. Bedeni kılsızdı ve uzaktan pürüzsüz gözüküyordu. Mavi gözlerinin kapaklarından uzun ve simsiyah kirpikler çıkıyordu. Adeta dünyalar güzeli bir kızın gözleriydi bunlar. Aynı zamanda umutlu bakıyorlardı. Dört yerden ışığı yansıtıyorlardı. Odadaki en renkli şeydiler. Cüce olduğu yerden kalkıp önce güncü kadınların yanına gitti. Güncü kadınlarla birkac saat konuştu. Sonra onlara ters bir şey söylemiş olmalıydı ki güncü kadınlar bir anda parlayıp ona öfkeyle bağırdılar. Güzel gözlü cüce üzülmüş gibi onların yanından ayrıldı. Arabanın üstünde hoplayan cücelerin yanına hiç yaklaşmıyordu. Her gördüğünde sanki utanıyormuş gibi kızarıyordu ve bakışını kaçırıyordu. Hiperaktifle arkadaş oldu, tırnak kesenin bakışını ona çevirmesini sağlayabildi. En sonunda da Nao'nun yanına uğradı. Nao heyecanla kızarmıştı. Korkuyla duvarın köşesine kaçtı. Cüce resmen ona gülümsemişti. Gözleri güzelce kısılmıştı. Sonra üç parmaklı elini sallayıp masasına geçti. Nao utanarak yere baktı. Utancı sinire dönüşmüştü. "O neydi be?!" Bir cüceye azıcık sempati beslediği için garip duygular içindeydi. Geceyi yine uyuyamayarak geçirdi. Sonra kahvaltı da etmedi. Bu sefer uyuyabilmişti işte. Yemek onu uyanık tutacak bir zehir barındırıyor olmalıydı. Ama bir sıkıntı vardı. Neden uyuyamadığının nedenini öğrenmenin verdiği tatmin duygusuyla dalabildiği uykusu bölünmüştü. Uykusunu bölen de neydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Battland Maceraları Vol. 2
AventuraBattland Maceraları'nı okumak için: https://www.wattpad.com/story/76321977-battland-maceralar%C4%B1 Her bölüm ortalama 300 kelimedir. Bu yer beklediklerinden çok daha farklıydı. Hem her yer, hem de hiçbir yere benziyordu. Büyük güçler ve tehlikeler...