İthaf: xhollyh
Tam tempo okumalar!Bu arada yalnızca İmge okurlarım. Sizleri yeni yazmaya başladığım bir diğer yavrum, Denizin Dibindeki Günahlar'a da davet ediyorum. Sizinle orada da çok güzel şeyler göreceğiz...
*
"Adımını attığın yere dikkat et." Karşımdaki sarışın çocuğun sert mizacı ile dillendirdiği kaba uyarı sinirimi bozmuştu.
"Pardon ama ben adım atmadım. Sadece tren aniden hareket edince-"
"Umrumda mı?" dedi lafımı bölerek. Yavaşca belime doladığı elini çekerken hareket halindeki trende dengede durmaya çalıştım. Çocuk, sanki ben hiçbir şey dememişim gibi beni bıraktı ve arkaya doğru kayboldu.
Onlarca insanın soluduğu dar alandaki havayı akciğer hazneme doldurup ışık hızıyla geri bıraktım. Kaba insanlardan nefret ediyorsun, Bella. Ama bunun senin sinirini bozmasına izin verme.
Elimdeki koltuk numarası yazılı olan kağıda baktım ve arkalara doğru ilerledim. Koltuk numaram 611'di. Bu koca trende onlarca insanla gitmek treni havalı değil, aksine gayet sinir bozucu bir yer haline getiriyordu.
Teyzemin neden yolculuğum için tren istediğini bilmiyordum. Oysaki uçakla daha kolay ve hijyenik bir yolculuk şansı elde edebilirdim. Hele hele teyzem böylesine titiz ve hijyenik bir kadınken bu biraz tuhaftı.
Numaramın yazılı olduğu koltuğu bulup bavulumu kafamın üstündeki büyük bölmeye yerleştirip bende yerime oturdum. Sanırım tüm yolculuğu trenin pis camlarına değmemek için iki büklüm geçirecektim.
Aslında teyzem kadar titiz ve temizlik meraklısı değildim, ama pislikten de olabildiğimce uzak dururdum.
"Harika. Hayatını kurtardım diye şimdi de takip mi başladı?"
Yan tarafımdan gelen ürkütücü sesle sıçradım. İşte yine o çocuk. Mavi gözlerini elinde tuttuğu kitapta yoğunlaştırırken benden cevap falan beklemiyordu. Vur, kaç hesabı.
"Ne? Seni takip ettiğim falan yok. Burası benim koltuğum."
Dudaklarına alaycı bir gülümseme yayıldı. "Tapulu malın mı?"
"Evet, tapulu malım." Mavi gözlerini okuduğu kitaptan çekerek üstüme yöneltti ve beni baştan aşağı süzdü. Bu bakış gerilmeme neden oluyordu.
"Evet, buradan bakılınca da tapulu mala benziyosun." dedi mal kelimesini vurgulayarak.
Gözlerim önce kocaman açıldı, ardından da sinirle kısıldı. Sinir kat sayım anında tavan yaparken dişlerimi gıcırdattım. "Seninle muhattap olmayacağım." dedim önüme dönüp çok karbondioksitli havayı bir kez daha içime çekerken.
"Haklısın. Muhattap olmak için aynı seviyede olmamız lazım." Teyze, Tanrı âşkına beni bu manyağın yanına bilerek mi koydurttun?
*
Trenin düdüğünden 'Çuf, çuf!' diye bir ses geldiğinde yerimden sıçradım. Uyuya kalmıştım ve kimse beni uyandırmamıştı. Gerçi, kim uyandıracaksa?
Tüm yolcular teker teker trenden inerken üst bölmeden bavulumu alıp zik zak çizen yolcuların arasına yerleştim. Burası git gide daha daraltıcı oluyordu.
Sonunda ayaklarım trenin rutubetli zemininden istasyonun düz taşlarına bastığında rahatladım. İşte her şey böyle daha güzeldi. Bavulumu elimle kavramadan önce sırt çantamdan teyzemin benim için özenle çizdiği, büyükbabamın evini gösteren haritayı elime aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMGE - I
Teen Fiction•Fantastik #1 • Onlar bana hem yaralamayı, hem de yaralanmayı öğretmişlerdi. Hem acı yaşatmayı, hem de acıya dayanmayı öğretmişlerdi. Düşeni kaldırmayı öğretmişlerdi ama defalarca düşürmüşlerdi de. Güvenmeyi, ama bir o kadar da yarı yolda bırakmayı...