İthaf: edademir811
Tam tempo okumalar!*
Işığı kapatıp yatağa girmek yerine yarın erkenden kalkacağımı dahi düşünmeden lacivert ipek pijama altımı ve beyaz askılı tişörtümü üstüme geçirerek saçlarımı yukarıdan topuz yaptım. Dışarıda hava çok soğuk olmasına rağmen bu ahşap evin içerisi oldukça sıcaktı. Bu beklemediğim bir şeydi.
Pamuksu terliklerimi ayağıma geçirip alt kata indim. Büyükbabamın evin içinde yankısı belli olmayan sesini duyabiliyordum.
Banyodaydı ve su şırıltısından anlayabileceğim kadarıyla ellerini yıkıyordu. İçeri geçeceğim sırada ilgimi çeken konuşmayla kapının arkasına yaslandım.
"Evet. İşim bitti." dedi büyükbabam suyun altında ellerini ovuşturarak. Ellerinden lavaboya akan kırmızı şeyde neyin nesiydi? Bulunduğum kapıya yasalanarak ses çıkarmamaya çalıştım.
"Hayır kimse görmedi." dedi ellerini havluya silerken. Lavaboda kalan kırmızı lekeleri yok etmek için tekrar suyu açtı. Koyu kırmızı renktedi sıvının ne olduğunu tahmin edebiliyordum, fakat beynim bunu kesinlikle reddediyordu.
"Hayır, Martha. Sihirle yapılan hiçbir ölüm arkasında iz bırakmaz." Duyduğum teh bir kelimeyle boğazım düğüm haline gelirken Carlo'nun gözleri aynaya tırmanıp beni buldu.
Derin bir nefes alıp üstüme örtülen ince battaniyeyi geriye fırlatırken gözlerim şaşkınlıkla odamın loş sarı ışığında yanıyordu. Derin bir nefes alıp etrafıma baktım. Odamdaydım ve üstümde askılı tişörtümle lacivert ipek piyamam vardı. En son neredeydim ben? Banyonun önünde, kapının arkasında.
Ne? Ben rüya mı görmüştüm?
Odamın kapısı açılıp içeri büyükbabam girdiğinde onu baştan aşağı süzdüm. Siyah tişörtünün üstünde gri bir kapüşonlu vardı. Üstünde hiçbir kırmızı leke yoktu.
"Bella?" dedi yanıma yaklaşırken. İsterin olarak kendimi yatakta geri doğru çektim. Saçmalama, Bella. O senin büyükbaban.
"Sen..." Kelimeler ağzımdan istemsizce dökülürken neden konuştuğumu veya neden üstümde aptal bir korku hissi olduğunu bilmiyordum.
"Ben banyonun kapısındaydım ve sen biriyle konuşuyordun. Martha diye biriyle. Ve ben... Ben nasıl buraya geldim?"
"Şşt," diye fısıldadı elini alnıma koyup yatmamı isteyerek. Elini geri itip ayağa kalktım. O da benimle birlikte ayağa kalktı.
"Sadece rüya görmüşsün, Bella."
Ah, rüya mı? Şaka yapıyor olmalısın!
Carlo'ya doğru bir adım atarken elimde olmadan alayla gülümsemiştim. "Rüya mı?" diye sorduğumda basitçe kafa salladı. Yaşadıklarım, yaşadıklarımı yaşamayan biri için ne kadar da kolaydı.
"Ben üç senedir tek bir gece bile cenaze gününden farklı bir rüya görmedim! Lanet olası üç sene. Tamı tamına bin doksan beş gündür farklı bir rüya görmüyorum. Şimdi sen kalkmış yaşadıklarımın rüya olduğunu mu iddia ediyorsun?"
Gösterdiğim tepki fazla ve aptalcaydı. Ama anlamıyordum. Adım kadar emindim on beş dakika öncesinde o banyonun önünde olduğuma. Ama şimdi gözlerimi bir açıyordum, yatağımdayım. Ve bunların rüya olmadığına kalbımı basabilirdim.
"Belki de iyileşiyorsundur?" dedi suratıma bakarak. Omuzlarım bir anda düşerken cam tarafıma doğru döndüm. "Ben hasta değilim." dedim kırılan bir ses tonuyla. Sesimin daha güçlü çıkmasını ummuştum ama umduğum gibi olmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMGE - I
Ficțiune adolescenți•Fantastik #1 • Onlar bana hem yaralamayı, hem de yaralanmayı öğretmişlerdi. Hem acı yaşatmayı, hem de acıya dayanmayı öğretmişlerdi. Düşeni kaldırmayı öğretmişlerdi ama defalarca düşürmüşlerdi de. Güvenmeyi, ama bir o kadar da yarı yolda bırakmayı...