Yıllar önce kaçmıştı tüm bu olanlardan. Geride iki dostu da bırakmıştı tabi. Böyle olmak zorundaydı.
Çok acı çekmişti zamanında. Onu kaybettikten sonra bir daha toparlayamadı kendi. İntiharın eşiğinden son anda döndü. Sonra yapamadı buralarda ve sessiz sedasız kaçtı şehirden. Paris'ten Marsilya'ya kaçtı. Orda çok eski bir arkadaşı Jesse ile karşılaştı. Onun desteğiyle geçimini sağlayacak kadar geçici bir düzen kurdu. Resme Kemal'den kaynaklı yatkınlığı vardı. Doktorluğu bırakıp resimle ilgilendi. İçinde yaşadığı acıyı bu şekilde hafifletmeye çalıştı. Kimselere haber vermedi. İyileşmek toparlamak kabullenmek için onun olduğu her yeri terketmişti. Marsilya'daki arkadaşına olanlardan bahsetmedi. O da zaten birşeyler duymuştu, üstelemiyordu. Jesse ile çok iyi dost sayılmazlardı. Sadece iyi anlaşan iki arkadaştılar. Jesse bir arkadaş olarak ona her konuda destek olmuştu.
Bir gece aniden karar verdi Paris'e dönmeye. Jesse ile gece vedalaştı. Tıpkı geldiğinde, bir gece vakti karşılaşmaları gibi şimdi yine bir gece vakti veda etmek için çalmıştı kapısını.
- Feride! What are you doing here at this time of night? Are you ok? Did something happen?
-I came to say goodbye... Time to go!
-To where? Are you ok? Something happened, you're not telling me?
-No, no I'm fine. Thanks to you! But now I have to go back. This is more correct. I am thankful to you. I won't forget what you did for me. I'm definitely waiting for you in Paris. Take care of yourself.
-However you like. You are not the same as the first day, you have healed. I'm glad you're feeling well, but I wish you hadn't left at this hour. You would go tomorrow.
- Have you forgotten how I got here all those years ago? I'm doing the same thing again...
Dedi gözleri dolu dolu tebebessüm ederek.
Sarıldı iki arkadaş . Feride, Jesse'nin kendisi için yaptıklarını asla unutamazdı.Ve yıllar sonra döndü Paris'e....
Ertesi sabah toparlandı üzerini değiştirdi. Valizini yerleştirmek istedi ama yapamadı. Ev Kemal'indi . Evlenselerdi burada yaşayacaklardı. Onun eşyalarını bizzat elleriyle yerleştirmişti. Dolapta onları görünce acısı tazelendi. Gömleklerini bir bir ütülemişti... Kapattı dolabı lavaboya gidip elini yüzünü yıkadı derin nefes aldı. Sonra hızla aşağı indi. Ceketini ve çantasını alıp dışarı attı kendini. Basamaklara oturdu. Hava biraz serindi. Derin derin çekti içine havayı... Göz yaşlarına hakim olamıyordu. Zar zor kalktı ayağa. Saçlarını bileğindeki toka ile toplayıp yürümeye başladı.
Geri geri gidiyordu ayakları... Ne diyecekti Murat'la Esra'ya ... Bir eşeklik ettim size sırt çevirdim olmadı geri döndüm mü... Esra hemen affederdi de ... Ya Murat! Murat'da keçi inadı vardı. Değil konuşmak , yüzüne bile bakmayacaktı...
" O inatçıysa , ben ondan daha inatçıyım!" dedi .
Biraz daha sakinlemişti. Aklında şimdilik sadece kendini affettirme duygusu vardı. Evler uzak değildi birbirine ,hemen bir sokak aşağıdaydı. Murat'la Esra çok iyi bir çiftti. İyi anlaşırlardı. Çok seviyorlardı birbirlerini. Kemal'den sonra, Feride'nin yokluğunda mutlaka sarmışlardır yaralarını. Kafasında bir sürü düşünceyle geldi evin önüne . Derin bir nefes aldı. Korktu, ağlamamak için yukarı baktı. Üç kere vurdu kapının tokmağına.
Sesler geldi içeriden. Esra, sen bak kapıya demişti Murat'a. Murat oflaya puflaya geldi kapıya. Hafta sonu kim bu diye söyleniyordu.
- Who's that?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERİDE ~Yeni Hayat
Romansa- Biliyor musun? Bu hastalığın en kötü yanı durmadan kötüye gitmesi değil, güzel bir müzik eşliğinde ayağa kalkıp seninle dans edememek... Ve biliyor musun? Bundan daha da kötü bir şey var. - N- ne ... - O güzel gözlerini bir daha göre memek. Am...