Selda'dan
"Sen eziksin."
"Sen kimsesizsin."
Hızla yattığım yerden kalktım. Küçüklüğüm geleceğime silinmesi mümkün olmayan bir iz bırakmıştı.
Her zaman çocukluğuma ait olan, benim için kabus niteliği taşıyan rüyalar ile güne başlıyordum."Lan bu nasıl cesaret?" Burak'ın sesi ile salona girdim. Burak siyah düz saçlarını ellerinin arasına almış bir o tarafa, bir bu tarafa yürüyordu. Kahverengi gözlerinde öfkeden başka bir duygu yoktu. Öfkelenmesinin sebebi Hayalet'in tekrar ortaya çıkması olmalıydı.
Ben, Ufuk, Serdar ve Burak aynı evde yaşıyorduk. Ateş ise başka bir evde yaşıyordu.
Onlarla aynı yetimhanede büyümüştüm.
Bizi ayıran bir duvar vardı.
Ama yine de onlarla tanıştım ve hiç olmayan ağabeylerim oldular.
Ufuk için aynı şeyi söylemeyeceğim. Belki de beni, Sude ve çetesinin elinden kurtardığı için böyle hissediyorum. Bilmiyorum ama ona karşı kalbimde alevlenen bir his var.
Onunla ne zaman yan yana gelsem kalbim maraton yarışına katılmışım gibi hızla çarpıyor.
Bacaklarım beni yarı yolda bırakacak gibi titremeye başlıyordu.Midemde kelebekler uçuyor demek isterdim ama kitaplarda okuduğum ya da dizilerde gördüğüm kadarıyla olan şeylerdi.
Benim midemde hiçbir şey yoktu. Dediğim gibi kalbim ve bacaklarımda hissettiğim titremeden başka bir şey yoktu."Son zamanlarda ortaya çıkan maskeli kişi yine iş başındaydı.
Kimilerine göre Hayalet denilen bu kişi dünyayı kötülerden kurtaran bir kahramanken kimilerine göre de kurbanlarının başına kanlı not bırakan psikopat bir katilden başkası değil." Spikerin sesi ile düşüncelerimi noktaladım.Hayalet, benim için bir kapının ardında saklanan bir gizemdi.
Maskenin altında kim vardı bilmiyorum ama ne zaman ortaya çıksa yüreğimde bir acı nüksediyordu.
Bilinmezlik denkleminin içinde kaybolup gidiyorum sanki."Selda." Burak'a baktım. Burak'ın neredeyse göğsüne kadar geliyordum. Bu yüzden başımı yukarıya kadar kaldırdım. Şimdi gözlerinde şefkat vardı.
"Sen iyi misin?" diye sordu.
İyi miyim, yanından bile geçmiyordum.İyiyim," dedim. Yalan söylediğimi anlamış olacak ki tek kaşını kaldırdı.
"Herkese yalan söyleyebilirsin ama bana asla!" der gibi gözlerimin içine baktı.
Ne zaman Hayalet ile ilgili bir haber çıksa böyle oluyordum, sanki gözlerime perde çekiliyordu.
Karanlık, etrafımı zehirli sarmaşık gibi sarıyordu ve akıllarda tek bir soru dolanmasını sağlıyordu:
Kimdi bu Hayalet?"Hadi gençler, herkes görev yerine!" diye bağıran Burak ile düşüncelerime perde çektim.
Burak ve Serdar bordo bereli askerdi. Ben, Ufuk ve Ateş'de polistik. Ben ve Ufuk narkotik suçlarla mücadelede polis iken, Ateş ise Organize suçlarla mücadelede polis.
"Bugün Ateş'e ulaşabilen var mı?" Serdar'a baktım. Ela gözleri endişe ile bakıyordu. Siyah düz saçları dağınık duruyordu.
Başımı iki yana salladım. Onu hiç aramamıştım."Telefonu kapalı." Burak'a baktım. Endişeli gibiydi. Biraz önceki öfkeli bakışlarından eser kalmamıştı.
"O Ateş Onur, merak etme ona hiç kimse zarar veremez," dedim.
Ateş'e ulaşamadığımız zaman hep böyle endişeli bir hâle gelirdi.
Odama girdim. Üzerime mavi kazak, kot pantolon giydim. Kumral saçlarımı topuz yaptım. Mavi gözlerim içe geçmişti. Tam anlamıyla zombiye benziyordum.
Ocak ayında olduğumuz için atkıyı boynuma doladım. Bere giydim. Eldiven de giydim.
Hazırlandıktan sonra camdan dışarıya baktım. Kar hafif hafif atıştıyordu.
Odadan çıkınca salona girdim. Diğerleri de hazırlanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitmesin Hikayemiz (Hayalet Serisi 2) #Tamamlandı#
Mystery / Thrillerİş çıkış saatinin en kötü kısmı geride kalınca, Avrupa Yakasına giden yolda trafikte sıkışıp kalmaktı. Kolumdaki saate baktım telefonumun zil sesiyle yüksek sesle nefes alarak telefonu arabanın torpidosundan aldım arayan evi gözetleyen, Eren ve Far...