bir günde bitirmiş olabilirim ama yazmak neredeyse 5-6 saatimi aldı, üstelik aralıksız yazmama rağmen. Okuması o kadar zaman almaz sanırım... Short story dersindeki hikayelerden çokça etkilendiğimi söylemem gerek bir de ...
hikaye notları: Bir oneshot. Felicity'e önyargılı yaklaşmayın, herkesin yaşı 35-40 arası, belli bir sayı yok, siz istediğiniz gibi düşünebilirsiniz. He bir de Louis'in Felicity diye bi kız kardeşi olduğu aklıma yazdıktan sonra geldi, bu Felicity o Felicity değil..
3.3k kelime, iyi okumalar... Yorumsuz bırakmayın:( Not: kontrol etmiş olsam da insan kendi editörlüğünü yapıp hatalarını öyle çok iyi göremiyor, lütfen ufak hatalarımı mazur görün)
Felicity erkenden kalkıp mutfağa indi, orada dünden kalan ekmekleri kızartma makinesine koydu ve haşlanması için yumurtaları sıcak suya bıraktı. Bunları yaparken sessiz olmaya çalışıyordu çünkü Louis, yani eşi, uyandırıldığında normalinin aksine çok aksi biri olabiliyordu.
Felicity mutfaktaki işlerini bitirdiğinde, Louis'i kahvaltıdan önce uyandırmak için odaya dönmüştü. Korkarak uyandırdı eşini. Louis ise o sabah pek sessiz ve sakin gözüküyordu.
Beraber aşağı indiler. Kahvaltı ederken hiç konuşmadılar. Louis alzheimer olduğunu öğrendiğinden beri fazla sessizdi. Aslında o eskiden de sessiz biriydi. Bazen anksiyete atakları geçirirdi. Bunu önleyen kişi hayatında hep Felicity olmuştu. Şimdi ise Louis alzheimerdı ve yine yanında duran kişi o olmuştu.
Felicity Louis'in elini tuttuğunda, o kaşlarını kaldırarak eşine döndü. Sanki bir yere dalmış da, küçük bir dokunuşla kendine gelmiş gibi irkilmişti. Etrafa baktı. "Yemeğini yesene." dedi Felicity üzgünce.
"Çocuklarım uyanmadan olmaz." Louis ayağa kalkacaktı ki, Felicity'nin eli buna engel oldu.
"Louis. Dün onları annenlere bıraktık. Unuttun mu?"
Louis sakince nefesini verdi. Eşi söylediyse bile hala böyle bir şey yaptığını hatırlamıyordu. Ona erken yaşta alzheimer teşhisi koymuşlardı. Etrafında son zamanda gelişen hiçbir şeyi hatırlamıyordu. Bazense hatırlıyordu ama bu bilgiler beyninde sık sık yer değiştiriyordu ve Louis, bazen çıldıracakmış gibi hissediyordu.
Felicity masayı topladıktan sonra kapıya yöneldi ve kenarda duran askılıktan montunu ve şapkasını giydi. Louis'in yanağına öpücük kondururken o işteyken evde uslu durması için şakayla karışık tembihledi.
Yapacak başka bir şeyi de yoktu zaten. Hastalığından sonra editörlük yaptığı yayınevinden çıkarılmıştı. Sigortası sayesinde ufak da olsa bir para alıyordu ama Felicity çocuklar için çalışmak zorundaydı.
Louis televizyon karşısındaki koltuğa uzandı. Başta biraz daha uyumak yapılacaklar listesindeki en mantıklı kararmış gibi gözüküyordu. Ama birden beyni uyuyamayacak kadar fazla çalışmaya başladı. Koltuktan kalktı ve salondaki büyük cama yaklaştı. Perdeyi araladığında , dışarıda kar yağdığını gördü.
İlk kez elime dokunmuştu. Bundan önce bir sürü insan geçmişti belki hayatımdan ancak, onun en ufak dokunuşu bende hiç bilmediğim bir hissi uyandırmıştı. O yüzündeki gamzelerini göstererek bir şey anlatırken, sadece göstermek için elimi tutmuştu ve kalbimin yerinden çıkacağını hissetmiştim. Bu hisleri hiç sorgulamadım. O benim dostumdu ancak o dokunuştan sonra, onu sadece dost olarak görmediğimden emindim.
Geçmişteki birkaç şeyi net hatırlamasına kar mı sebep olmuştu bilmiyordu ama, kalbi gençliğindeki kadar hızlı atmaya başlamıştı birden. Tuttuğu perdeyi iyice sıkarken kornişlerinden gelen ufak sesler bırakmasına sebep oldu. Buna inanamıyordu. Neredeyse 20 yıl geçmişti bunların üzerinden. 17 yaşındayken yaşadığı bir anıyı hatırlaması çok garipti ve o an çok heyecanlı hissediyordu. Sanki o olay dün yaşanmış kadar mutluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A. « OneShot
Fanfiction"Merhaba Harry, eğer bunu dinliyorsan-" Bir süre durdu ve ne diyeceğini düşündü. Sanki tüm sözcükleri unutmuş gibiydi. "Eğer bunu dinliyorsan ben Louis. Eski bir dostun. Sana burada her zamankinden daha çok ihtiyacım var." Sonlara doğru gözleri do...