'Öfkeliydi, hırçındı lakin bana karşı değil, tüm dünyaya karşıydı.' bölümünün yeni adı ve biraz düzenlenmiş versiyonu. İyi okumalar. 💞
---
Üzerimdeki örtüye daha sıkı sarılarak huzursuzca kıpırdandım yattığım yerde. Vücudum kalın örtüye rağmen titriyor, başım kesip fırtlatmama neden olacak kadar şiddetli ağrıyordu.
Ardı ardına birkaç kez hapşırdıktan sonra bacaklarımı kendime çekerek iyice küçüldüm kocaman yatağın içinde. Alnımdan terler süzülüyordu birbiri ardınca lakin ben titreyen vücudumu daha da sarıp sarmalayarak ısıtmak istiyordum.
Parmaklarımı oynatamayacak kadar halsiz ve bitkin hissediyordum. Buna rağmen elimin birini sıcak örtünün içinden çıkararak başıma götürdüm. Ağrısını hafifletmek adına ovalamaya başladım. Elimde olsa kalkar, kendime gelmek adına bir şeyler yapardım fakat göz kapaklarımı aralayacak kadar dermanımın olmadığını hissediyordum.
Doktorun yanından çadırıma geldiğimde vakit, gece yarısı olmak üzereydi. Yatağıma uzanıp rahat bir uyku çekmeyi planlıyordum lakin gündüz vaktinde ıslanmış üniformanın gazabına uğramış, bedelini şimdi halsiz vücudum ve katlanılmaz bir şekilde ağrıyan başımla ödüyordum.
"Çavuş." Birinin beni duyması için sesleniyordum lakin fısıltı şeklinde çıkan sesim ve çadırın arka tarafında kalan bu kısım birinin duyması için neredeyse olanaksızdı.
Çektiğim acının şiddeti artarken hiçbir uzvumda derman bulamamama rağmen yattığım yerden doğruldum. Gözlerim bulanık görüyor, başım adeta zonkluyordu. Yatağımın hemen yan tarafında bulunan komidinden destek alarak ayağa kalkmayı başardım. Ellerimle bir şeylere tutuna tutuna ilerlerken bir yandan da çavuşa sesleniyordum. "Çavuş!" Biraz daha gür çıkan sesimle birinin duyabilmiş olmasını ümit ediyordum.
Birbirini kovalayan adım sesleriyle sonunda beni duyan biri olduğu için minnettardım.
"Teğmen?" Uğuldayan kulaklarıma rağmen duyduğum naif sesle puslu bakışlarımı doktora çevirdim. Yüzünü tam olarak göremesem de mavi gözleri her zamanki gibi parlıyordu. Gözlerindeki o ışıltıyı görmek kalbimde bir yerleri titreştirmişti. Veyahut titreyen bedenimden dolayı öyle hissediyordum.
"Çavuş'u çağırmıştım." dedim, sesim zor çıkmasına rağmen.
"Çavuşa değil de doktora ihtiyacınız varmış gibi görünüyorsunuz Teğmen." Kaşlarımı çatarak ona bakmayı denediğimde başımın ağrısı mümkünmüş gibi artmıştı. Ayakta zorlukla duran bedenimi yatağa götürmek için yürümeye çalıştığımda sendeleyerek tutunacak bir şeyler aradım. Etrafı bulanık görsem de kolumu sıkıca kavrayan uzun parmakları tam olarak görebilmiştim. Alnıma değen soğuk elle irkilip uzaklaşmaya çalıştığımda çatık kaşlarıyla bakan doktoru görmem buna mani olmuştu.
"Çok sıcaksınız." Buz gibi olan elinden hala uzaklaşmaya çalışıyordum. Çok üşüyordum lakin o benim sıcak olduğumu söylüyordu.
Aceleyle koluma girmiş, yürümeme yardımcı olmuştu. Onun bana ilk dokunuşuydu. Ellerinin bedenime ilk uzanışıydı. Zira onun bana bu kadar yakın olması burnuma güzel kokuların dolmasına sebebiyet veriyordu. İsmini bilmediğim çiçeklerin kokusuyla sarhoş olurken üşüdüğümü unutmuştum bile.
Yatağımın yanına geldiğimizde aceleyle örtüye sarılma çabam doktorun elleri tarafından engellenmişti.
"Üşüyorum." diyebildim sadece.
"Ateşten kaynaklı. Farkında değilsiniz ama vücudunuz çok sıcak. Şimdi örtüye bürünürseniz daha kötü olacak." Endişeli sesi, bana yardımcı olma çabası içimde bir yerlere dokunuyordu. Savaş yanlısı olmayan yanıma dokunuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT |bxb|
Ficção AdolescenteTamamlandı! Düzenleniyor. --- "Gökyüzünü sorsalar gözlerinin güzelliğini anlatırım." --- Gelin sizi 1915'e götüreyim. Ellerinize silahlar yerine papatyalar yerleştireyim. Eşcinsel konulu hikayedir. Homofobikler bi gıdım yanaşmayın.