Snow and Alpha

6.8K 645 1.8K
                                    

Kahvaltı.

Harry'nin, ailesiyle arasındaki buzulların yavaş yavaş erimesiyle aklına düşen ilk şey onlara sevimli ve sempatik bir aile kahvaltısı hazırlamaktı. Sımsıcak yatağında gözlerini araladığında birkaç dakika gerinip tamamen açılmayı beklerken kahvaltı meselesinin çok iyi bir fikir olabileceğini hissediyordu. Her ne olursa olsun Frank ve Sienna ailesiydi onun. Onlardan ayrı kalmak, küs durmak hiç hoşuna gitmiyordu. Bunu düzeltmeliydi. Üç akşam önce onlar bir adım attığından, ikinci adımı da kendisi atmak istiyordu.

Yataktan kalkıp rutin işlerini hallettikten hemen sonra mutfağa indi. Manavdan yeni alınmış patates poşetini tezgahın üzerine koyup ucunu açtığında tertemiz, sadece toprak bulanmış patatesleri gördü. İçine ister istemez düşen burukluk burun direğinin sızlamasına sebep olurken yaşaran gözlerini mutfak penceresine dikip uçsuz bucaksız ormana baktı. Aklına düşmüştü Alfa Louis, gerçi ne zaman aklından çıkıyordu ki?

Taze yemek yiyebiliyor muydu, ona yemek yapan birileri var mıydı, yine üzerinde yeşillenmeye başlamış taze olmayan patateslerden mi yiyordu, yoksa sadece avlanıyor muydu? O iyi miydi? Çünkü üç gün. Üç gün ondan tek bir haber bile alamamıştı. Ya okula gidiyor, ya odasında duruyor, ya camından bakıyor ya da sadece onu düşünüyordu. Düşünmemesi imkansızdı. Alfayla öpüşmüştü. Mühür noktasında gezinmişti o ince dudaklar, alfanın keçe kadar sert olan saçlarında dolanmıştı bembeyaz parmakları.

Onu düşünmemenin imkanı mı vardı?

Acıyla gülümseyip yaşlı gözleriyle patatesleri soymaya başladı. Kirpiklerine takılı kalan yaşlar, alfanın yalnızlığını düşündükçe beyaz parmaklarına damlıyordu. Evet, alfa Louis sürü yerleşkesinde yüzlerce üyeyle birlikteydi, ama Harry farkındaydı ki Alfa Louis'nin içe dönük kişiliği onlarla arasına görünmez bir duvar çekiyor, genç alfanın yapayalnız kalmasına sebep oluyordu. Harry bunu istemiyordu. Onun, ilk öpücüğünü aldığı dudakların sahibinin yalnız kalmasına, yalnız vakit geçirmesine gönlü dayanamıyordu. Yüreğinde küçük bir sızı vardı. Mavi gözlerin yalnızlığı hak etmediğini biliyordu. Harry mutluydu, ailesiyle duruyordu, arkadaşları vardı, komşuları vardı ama Alfa Louis'nin sadece kendisi vardı. Neden onun bir parçası olamıyordu? Neden babası durumu iyice zorlaştırıyordu?

Alfa Louis'yi istiyordu. Onun yanında kalmayı ve yalnızlığına ufak bir çare olabilmeyi istiyordu.

Elleri titreyerek patatesleri kızartırken dalgın gözlerinin üzerindeki kavisli kaşları çatılmıştı. Tuzlu yaşları yanaklarında kurumuş, nefes alamadığını hissetmişti bir an için. Koskoca mutfağın içindeki oksijen yetmiyordu ona. Alfa Louis'yi görememek, ne yaptığını bilememek canını sıkıyordu.

Acaba o da bu küçük humegayı merak ediyor muydu?

Harry kahvaltıyı güzelce hazırladıktan sonra çayı demleyip masaya yerleşirdi. Üst kata, ailesinin odasına çıktığında sessizce kapıyı araladı ve uyuklayan ailesini görünce istemsizce gülümsedi. Hızla koşup ortalarına atladı ve ikisinin de uyanmasına neden olurken kıkır kıkır gülmeye başladı. Uyku sersemliğinden kurtulan ilk önce Sienna olduğunda oğluna sarılıp öpücüklere boğdu. Sonrasında ise Frank, "Bizi nasıl uyandırırsın?" diyerek Harry'yi gıdıklamaya başlamıştı. Tek çocuklarının neşeli kıkırtısı odanın duvarlarında sekerken, evin hemen arkasında, bir ağaç dalına oturup kulak kabartmış Alfa Louis gülümseyerek gözünde canlandırıyordu bu masum anıyı.

"Size kahvaltı hazırladım," dedi nefes nefese. Sienna ve Frank birbirlerine gururla bakarken Harry'nin yanaklarına aynı anda öpücüklerini bırakmayı ihmal etmemişti. Harry hızlıca aralarından çıkıp aşağıya koşturduğunda, ailesi de işlerini halledip aşağıya indi. Kahvaltı masasının başında gururla bekleyen oğullarını gördüklerinde Sienna'nın gözleri dolmuştu.

hum-ega | Larry ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin