Kalemimin ucunu yataylaştırmak pahasına karaladığım kağıtlar, koca bir ormandan çıkacak olan tüm kağıtlara bedel olabilirdi. Onu betimlemeye hayal gücüm bile izin vermezken ben onu gezegenimin tam ortasına yerleştirdim.
Elime kağıt ve kalem aldığımda her ne çizeceksem unutup onun kusursuz vücut hatlarını çizmekle meşgul oluyordum. Belinden kalçasına doğru çizdiğim o kıvrım her ne kadar ince olsa da bir ipten farksız belini kağıda dökemiyordum. Kalemim kalçasını çizmeye yeltenirken narin ve oldukça fit görünen kalçasını çizemiyordum.Kağıtlarım bitmek üzere olduğu için pes etmem gerekiyordu. Saat'in gece üç'ü gösterdiğini görünce vaktimin onu düşünerek ne kadar da hızlı geçtiğini anlamıştım. Oturduğum sandalyeden kalktım ve çıplak zeminin üzerinde yalan ayaklarımla yatağıma doğru ağır adımlarla yaklaştım, yatağımın yanına gelince ucuna oturduğum yatağımdan çıkan yay sesi 3 yıldan beri resmen artık beni değiştir diye haykıran yatağıma hak vermeme neden olmuştu. Gözümü kapattım, aklıma düşen yüzü tebessüm etmeme sebep oldu. Cehennemin sönmeyecek olan ateş kırmızısı saçları ve yeşil gözleri beni büyüsü altına alıyordu. Gözlerimi sıkarak hayal gücümü zorlamaya başladım bir vampirin bile doya doya içmeye kıyamayacağı kan kırmızısı dudaklarından akan bira boynumdan aşağıya doğru süzülüyordu. O O kemik ve uzun olan elini vücudumda gezdirirken gözbebeklerimin bir an yukarı göz kapaklarıma doğru kaydığını sezdim gerisini hayal gücüme sığdıramam sanırım. Derin bir uykuya daldım.
Kalktığımda hemen ayak ucumda duran saatin yediyi gösterdiğini gördüm. Yavaşça doğrulup ayağa kalktım ve çizim masamda bulunan suya doğru yeltendim. Elime aldığım bardağı inceledim bardağın dışında oluşan toz tabakasını parmağımla hafifçe sildim ve kurumuş olan dudaklarımı bardağa yerleştirdim. Ağır bir şekilde yudumladığım suyu yutmakta zorluk çekiyordum. Muazzam fotoğrafının bulunduğu çekmeceyi açtım ve o masum aynı zamanda ciddi olan ifadesi ile tekrar karşılaştım gözlerinin içi gülüyor gibiydi fotoğrafına bakmak yerine ona sarılmak ve onu hissetmek güzel olabilirdi. Aklıma gelen ve onu bana hatırlatan şarkıyı mırıldanmaya başladım.
"Görmek beraber olmak seninle çok güzel belki ama düşlemek bambaşka"
Bu şarkı sözleri onu hep bana hatırlatır. Onu kaybettiğim gün geriye kalan hayatımın ilk günüydü. Ailem olmuştu, en önemlisi ise hayatım olmuştu. Yaşamak için tek sebebim oydu. Onu mutlu görmek yeniden doğmak gibi oluyordu ona körkütük aşıktım ondan sonra başka hiç bir kıza bu gözle bakmam. Fotoğrafı bırakmadım ve mutfağa gittim, fotoğrafı tezgahın üzerine koydum ve dolaptan iki tane yumurta çıkardım. Tezgahın hemen önünde bulunan masaya fotoğrafın karşısına oturdum bir leğenin içine iki yumurtayı da kırdım. Hala bana bakıyordu sevgilim. Leğeni aldım ve hızlıca ayağa kalktım pratik hareketlerle çıkardığım tavayı ocağa koydum. İçerisine azıcık yağ damlattım ve yağın kızmasını bekledim yağdan çıkan cızırtı sesleri yumurtayı artık tavaya yerleştirmemi belirtmişti. Nazik bir şekilde yumurtanın karışımını tavaya döktüm. Fazla pişmiş olan yumurtayı pek sevmem, bu nedenle iki dakika içerisinde ocağı kapattım. Alıp masaya oturdum ve bana bakan gözlerin içerisinden öpme isteği doğdu içime. Kalkıp fotoğrafı alacaktım ama çok açtım hızlıca yumurtayı yedim, bulaşıkları lavabonun içine koydum.
Dışarı çıkmak istiyordum ama çok üşeniyorum. Dışarıda atıştıran kar havanın çok soğuk olduğunu belli ediyordu. Pencereyi açtım ve başımı dışarıya uzattığımda içime çektiğim temiz hava ciğerlerime dolmuştu dışarı çıkma isteğim gitgide artıyordu. Fotoğrafı mutfaktan almaya gittim ve içeriye girdiğimde hala bana bakıyordu yüz ifadesi davranışlarına göre değişiyordu sanki. Kötü bir şey yaptığımda benim küçük şeytanım kaşlarını çatmış bana bakıyor gibi hissediyordum ve iyi bir şey yaptığımda ise o kışkırtıcı bakışları mutlulukla doluyor gibiydi. Fotoğrafı aldım ve hızlıca odama gittim. Fotoğrafı yatağın üzerine koydum ve pantolonumu giyindim fotoğrafa bir öpücük kondurup çekmeceye koydum. Kapıya doğru ilerledim ve fortmanto da asılı olan montumu giyindim kapının yanında olan ayakkabılıktan botlarımı aldım. Dışarı çıktım ve bağcıklarımı bağlanmaya başladım. Rüzgarın şiddeti ile kapı hızla kapandı. Ayağa kalktım, önümde uzunca duran sokağa doğru adımlamaya başladım. Yılbaşı nedeniyle onlarca insan kara aldırmadan dışarıdaydı. Kar şiddetlendi ve rüzgarın yönü ile yüzüme vurmaya başladı. Yanımdan geçen mutlu çiftleri çok itici buldum. Kol kola girmiş gülerek sohbet ediyorlardı yanımda. Benim kadınıö olsaydı eğer ciddi ve ifadesizce yürürdük. Bize içimizde körüklenen aşkımız yeterdi. İnsanlar o türlü ilişkileri normal bulurken bana cıvık geliyordu. Rastgele yanından geçtim mağazadan çıkan milyonlarca insan beni şaşırtmıştı ellerinde onlarca poşet vardı burası bir giyim mağazası ve oldukça popüler bir yer bu kadar insan buradan o kadar ne almışlar.
Yanımdan geçen orta yaşlı bir kadın telefonla konuşurken konuştuğu kişiye mağazanın adını vererek çok indirim olduğunu söyledi. İşim olduğundan değil ama içeridekileri merak etmiştim. İçeri girdim ve o kadar kalabalık ki tarif edilemez. Reyonlar boşalmaya başlamıştı ben de reyonlarda son kalanlara göz atıyordum. Gömlek reyonunda görmüş olduğum kırmızı ve siyah kareli gömlek dikkatimi çekmişti. Neden böyle bir istekle müşerref oldum bilmiyorum ama denemek istedim. Kabinlerin olduğu bölüme gittim bütün kabinler doluydu. Yaklaşık beş dakika bekledim. Sonunda bir kabinden kulaklarıma dolan kilit sesi içimin rahatlamasına sebep olmuştu. Gördüğüm şey karşısında dona kaldım. Kafamdan mermi yemiş gibi hissediyordum o an akan tüm sular durmuş gibiydi. Ksbinden dışarıya adım atan kız oydu Sinem! benim kadınım buradaydı. O ölmüştü nasıl buradaydı aklım karışmıştı. Duvarlara kafamı vursam yeriydi. Üzerine atılan toprakları ben attım ve öldüğüne adım gibi emindim gözlerimi kısarak ona baktım. Kabin aynasından kendine bakıyordu. Ayağa kalktım ve arkasından ona doğru yaklaştım belini elimle kavramak için hazırlandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
responsible
Romance"Görmek, beraber olmak seninle çok güzel belki ama düşlemek bambaşka."