kilit kelime: yalan söylemek
zora düştüğünüz her durumda, olayın içinden az hasar almış bir şekilde kurtulmak istiyorsanız size bir tavsiye vereyim: pekala ilk önce içinde sıkıştığınız durumu kötüleştiren faktörü bulun. haydi, benim durumumdan yürüyelim
şu an ki sahneyi durdurursak yüzüme öfkeyle bakan bir çocuk görürsünüz. azıcık ileri saralım, ve suratımda patlayan bir tokat! hey dur, fazla ileri sardık, birazcık geri..
ah ağzını açıyor. iletişim kuracağız anlaşılan.
"bunu bana nasıl yaparsın?"
benim bu durumda olma sebebim sürekli yalan söylemekten kaynaklanıyordu. ağzımı açtığım her cümlede mutlaka bir yalan oluyordu. ve yakalanmıştım eninde sonunda.
" bana dediğin 'seni seviyorum'ların hepsi yalanmış!"
evet yalandı. doğru tespit yaptığı için alkışlamak istiyordum. ama şu an yapamam. benim yerime arkadaşı alkışlayın lütfen.
yüzüne boş boş bakmamdan dolayı daha da öfkelenmiş ve suratımda bir tane tokat patlatmıştı.
ouch.
verimli bir iletişim kurmak için cevap vermeye karar verdim. "açıklamama izin ver lütfen!"
gözlerinden akan gözyaşını koluyla sildikten sonra devam etmem için bana baktı.
"şöyle ki," söylemek için yalan ararken hayatımda çok az yaptığım bir şeyi yaparak, doğruyu söylemeye karar verdim.
"evet sana yalan söyledim. doğrusu daha erken fark etmeni beklerdim. ayrıca daha tanışalı 1 hafta oluyor, nasıl ilişkimizi bu kadar ciddiye alabildin yahu? neyse öldüğümüz zaman diğer tarafta, spesifik olursak cehennemde, görüşürüz." cebimdeki küçük içki matarasını kafama dikerken çoktan ters yöne yürümeye başlamıştım. hadi ama dürüstlüğüm için beni alkışlamayacak mı kimse? hayır mı? oh peki.
eforum için bile mi- ah tamam. bu yaşadığım ve sizin tanıklık ettiğiniz saçma ötesi olay hakkında yorum bile yapmayacağım, o kadar saçmaydı. boşverin unutun siz bu sahneyi en iyisi.
benim hakkımda bilmeniz gerek bir şey; çok konuştuğum yetmiyormuş gibi bir de boş konuşuyordum.
muhtemelen kafanızda, size verdiğim çok az bilgiye rağmen, görünüşümü canlandırdınız. düşündüklerinizi tahmin etmek istiyorum, lütfen!
insanları kullanıp atan bir playboy?
yakışıklı (ehe.) olduğu kadar kalpsiz bir alkolik?
ukala bir ergen?
uçkuruna düşkün, alçak bir yalancı?
uhm şey, pekala ÇOĞU doğru. çoğu derken hepsini kastediyor olabilirim. bunu bir köşeye yazın, hey bir saniye bir tanesi yanlış. ben kalpsiz değilim!
gerçekten. bana inanabilirsiniz canı gönülden. en azından bu konuda.
ah konusu açılmışken size başka bi- DUR! dur. ş-şurda gördüğüm kişiler, görüdüğümü d-düşündüğüm kişiler mi? (bir şeyi düşünürken nasıl kekeliyorsun diye atlamayın hemen, siz aylardır köşe bucak saklanıp kaçtığınız belalı adamları karşınızda, gözlerinizin içine bakarken görürseniz siz de kekelersiniz)
o sırada beni gördüğü anda üstüme doğru koşan -saymama izin verin- bir, iki, üç, DÖRT tane vin diesel çakması izbandut adam gördüğümde aklıma gelen ve o sırada mantıklı olduğunu düşündüğüm şeyi yaptım- elimdeki içki matarasını onlara doğru fırlatıp tabanları yağlayarak koşmaya başladım. (o sırada mantıklı olduğunu düşündüğüm diyorum çünkü attığım matara aralarından en iri kıyımlısının kafasına isabet ettiğinde adam daha da öfkelenmiş, gören herhangi bir insana, usain bolt'un kayıp kardeşi olduğunu düşündürecek bir şekilde hızlanmıştı.)
arkamda üçü hızlı, bir tanesi ise ışık hızında koşan iri kıyımlarla birlikte koşmaya başladım. (kafasına matara attığım adama hızlı ve öfkeli demek istiyorum ve bir gönderme daha yapmak istiyorum, teşekkürler)
ah tatlı okuyucum tüm bu telaştan seninle tanışma fırsatımız olmadı.
ben kim taehyung.
bu da zaten boktan olan hayatımın, bombok oluşunun hikayesi.
(havalı oldu sanırım ha?)
önümde gördüğüm koca alışveriş merkezine doğru koşarken, son bir şey daha söyleyip hızlanacağım;
alışveriş merkezine girince neler olduğunu benim süper zevzek anlatımımla okumak istiyorsan, bu bombok hikayeyi kütüphanene eklemeni isteyeceğim. of zaten başım belada bir de sizinle uğraşıyorum.
hadi tabanlarıma kuvvet!
___
merhaba:)
nasılsınız? iyi misiniz? ben heycanlıyım.
muhtemelen yine bitiremeyeceğim başka bir hikayeye daha başladım shfjdjdh *acıyla karışık güler*
taehyungun karakterini böyle salaş ve serseri yapmamın başlıca sebeplerinden biri, yaşadığı çeşitli olaylarla nasıl olgunlaşacağını görmek isteyişimdi.
sizden tek bir isteğim var, o da bolca yorum yapıp beni desteklemeniz veya yapıcı eleştiri yapmanız.
şimdi bazılarınızın öğrendiğinde sevineceği, bazılarınızın üzüleceği, bazılarınızın ise sikinde bile olmayacağı konuya açıklık getiriyorum;
dı dım tıs!
seme jungkook hdsujkdsdsuydgs
tae serseriyse jungooooo daha serseri lol.
bu girişti. birinci bölümü biraz yazmaya başladım bittiği anda direkt atıcam. lowercase'e aşık biri olarak giriş bölümünü full küçük harf yazdım ama sanırım çoğunuz sevmiyo o yüzden bölümleri büyük harf yazımına dikkat ederek yazıcam dfuhdsjdsksd
beni ve taekooku sevin, hikayeme yorum yapın, tşk.
ily <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
art deco | taekook
FanfictionNasıl canavar olunur? 1. Acı ve pisliğin tadını öğren. 2. Eklemlerin kanayana kadar başkalarına öğret. 3. Ve nefes alışını kolaylaştırıyor mu diye bak. jjk+kth