- Triaaaaa. Bugüne kadar izledik farkında değildin. Kontrol altındaydın. Şimdiden sonra güçlerini bulmana izin veremeyizzzz... Bize hemen haberciyi bulun !!! Hemenn..
İris kahvaltıdaki mutluluk havalarına en çok deliren kişiydi. Tendor onu bulduğunda , kardeşi olan kahin Trian'dan yeni ayrılmıştı. Trian'a adapte olmak hiç zor olmamıştı. Tria ile iyi anlaşmışlar, Grifit Anne de aynı kardeşine yaptığı gibi ona da sahip çıkmıştı. Kendisine yakın bir ev ayarlanmış, 22 yaşında bir genç hanım için yeterince güzel döşenmişti. Bazen neden Trian'da olduğunu unutsa da çoğu zaman içindeki öfke, planını bozmaması gerektiğini öğütlemişti ona. Kardeşi kadar kudretli değildi. Bu yüzden 22 yaşına gelinceye kadar bazı güçlerden destek almış, zaman zaman onların ayak işlerini de yapmıştı. İşte Karantular ile yolu da böyle işler sayesinde kesişmişti. Kardeşi ile birlikte olduğu zamanları hatırlıyordu. O zaman yüreği buruluyor, içi kanıyordu. Ama anne ve babası ortadan yok olduktan sonra Trian'ların kahin'e sahip çıkıp kendisini istemediklerini de biliyordu. Ve bu da kardeşi olan kahin'in ön görüsü yüzünden olmuştu. Trian lideri Tendor, Kahin kendilerini terk edince İris'i bulmak istemiş ve onu geri getirmişti. İşte şimdi buradaydı ve kardeşi, onu istemeyen aynı kanı taşıyan Kahin geri dönmüştü. Kendisinden de hiç haz etmiyor gibiydi...
Tria yanına gelen İris'in omzuna elini koydu ve kulağına fısıldadı:
-" Nerelerdeydin en iyi dostum..?" diye sordu kocaman bir gülümsemeyleTria.
İris;
- "Merak etme , her yerde gözüm üzerindeydi..." dedi.
Arkadan yaklaşan Kahin;
- "Gözlerin uzun zamandır karanlığa bakıyor İris. Eminim Tria'yı görememişsindir." dedi
İris yerinden sıçradı ama hiç düşünmeden geri cevabını verdi.
- Oh sevgili kardeşim. Bu söylediğine emin misin? Çünkü öyleyse bile, görebilecek kadar yakınımda değildin!
Kahin kendinden emin ve keskin duruşuyla;
- Benim sevdiklerimin etrafında dönen kara bulutları görmem için yanlarında olmama gerek yok. Unutma ! Ben ailemizin en kuvvetli Kahiniyim. Zaten bunu en iyi sen biliyorsun değil mi gizemli İris...
Bu konuşmalara anlam veremeyen Tria bir anda İris'in gözlerindeki nefreti gördü. O an çok mu yoğunlaşmıştı, yoksa hayal mi kuruyordu bilmiyordu ama İris'in içinden geçen konuşmaları duyduğuna yemin edebilirdi. Ve İris hiç de güzel cümleler kurmuyordu.
Bu can sıkıcı tartışma sonrası Tria, Alinda'yı bulup eve geri dönmek istedi. Ancak Alinda ve tartışmadan bir anda uzaklaşan Kahin'in köşede konuştuklarını görünce , kaldıkları eve yalnız yürümeye karar verdi. Hem biraz kafasını dinleyecekti. Herkes bu kadar gerginlikten sonra böyle güzel vakit geçirme şansı bulmuşken kimseyi bu ortamdan kopartmaya gönlü de razı olmamıştı zaten. Biraz önce yaşadıklarını düşündü. İris'in sesini çok net duymuştu ama dudakları kapalıydı, emindi.
Son zamanlarda bu tür şeyleri çok sık yaşamaya başlamıştı. Bazen insanların içinden geçirdiklerini duyuyordu. Ama bunu bu güne kadar hep hayal gücüne bağlamıştı. Bugün yaşadığı olay, çok netti. İris gerçekte konuşmamıştı. Kulakları sanki daha ince sesleri duyabilmeye başlamıştı.
O sırada yine bazı sesler çalındı kulağına. Biri İris'e çıkışıyordu. Etrafına bakındı kimseleri de göremedi. Sonra uzakta kendi evinin sağ çaprazında ki küçük tepenin üstünde 2 karartı gördü. Yok artık bu mesafeden de onları duyması imkansız olurdu. Ama duyuyordu işte. İris'in karşısındaki siyah şapkalı ve cüppeli kadının yüzü görünmüyordu. Ama İris'den kısa boylu olmasına rağmen İris karşısında titriyordu. Kadının elindeki asa dikkatini çekti Tria'nın. Sanki görüşü de keskinleşmişti. Bu karanlıkta nasıl olur da o asayı ve topuzundaki figürü görebilirdi. Aman Tanrım !!! O bir Karantuydu !!! Topuzdaki figür bir Karantu sembolüydü, şeytan kafası. İyi de İris onlarla niye konuşuyordu? Tam harekete geçecekken arkadan bir el ağzını kapatıp geriye doğru çekti Tria'yı. Tria çırpınırken, arkasındaki bedenin sahibi kulağına eğildi;
-"ŞŞşştttt Tria sessiz ol. Oraya gitmene izin veremezdim. Bu durumun uzun süredir farkındayım. Karantu'nun girişini anında fark ettik. Megafun iyi korunur biliyorsun." dedi
Tanrım bu Komutan Layris di. Tria'nın vucüdu birden rahatladı. Telaşı bitti. Hatta keyfi yerinde bile denebilirdi. Kendini Layris'in kollarına bıraktı. Komutan Layris biraz da ayaklarını yerde sürükleyerek yakındaki bir binanın gölgesine çekti Tria'yı. Tria;
- Komutan Layris. Neden izin verdiniz içeri girmesine?
- Özellikle Tria, bilerek yaptık bunu. Aramızdan birinden bilgi aldıklarından şüphelenmiştik, geçen saldırıdan dolayı. Aramızda bir haberci vardı. Kim olduğunu öğrenmeliydik. Kahin beni uyarmıştı. Ama emin olmam gerekti Tria. Senin yakın arkadaşın olduğunu biliyorum. Ama İris bir hain. Haberci o Tria...
Tria'nın gözleri fal taşı gibi açıldı. Yıkılmıştı. Canım dediği arkadaşı bunu nasıl yapardı. Trianlar onun ailesi sayılırdı. Böyle bir ihaneti asla affedemezdi. Layris onu kendine çekti. Tria dolan gözlerini tutmaya çalışsa da başaramadı. Layris in göğsüne kapandığında hıçkırıkları ile göz yaşları kalbine akıyordu sanki. Layris ona biraz daha sıkı sarıldı. Ama onu hiçbir şey teselli edemezdi. Bunun adı ihanetti !!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ DÜNYA - IRKLAR SAVAŞI (TAMAMLANDI)
FantasyKıyamet günü, çok istedikleri cennete ebedi girmeleri gerekti. Ama bir terslik oldu. Ne cennet kaldı ne cehennem! Tanrı, tüm yarattıklarından vaz mı geçmişti ? O günden sonra tüm yargılar yok oldu. Günah da yoktu , sevap da... Cehennem mi kalmıştı k...