"Burası nasıl hastane?" Yaşar Albay avazı çıktığı kadar bağırdı.
Aklı bu olanları algılamakta zorluk çekiyordu. Kim, neden kızının ölü bedenini kaçırırdı ki?
Tekrar bilgisayara baktı. Bu adamların tanımıyordu. Belki de tanıyordu. Şayet yüzlerinde maske vardı. Hiçbir şekilde kim oldukları belli değildi.
Düşmanı dahil olsa neden kızını kaçırmak istesindi ki? Hem de şehadet şerbetini içen kızını.
Aklındaki sorular cevapsız kaldıkça beynini içinde horonlar tepiniyordu sanki."Kim bunlar, kızımdan ne istediler?" Diye bağırdı.
Kalbinde hissettiği acı ile yerinde sendeledi. Seher ve Osman yardımına koştu.
Diğer taraftan Ayla baygın bir şekilde yatıyordu.
"Deniz en kısa zamanda göreve başlamını istiyorum." Şivan, Deniz'e gerekli bilgileri verdikten sonra odadan çıktı.
Deniz odada Ayla tek başına kalınca cebindeki notu Ayla'nın eline tutuşturdu. Onunla yüz yüze gelmemek için dua etti içinden.
Eğer Ayla ile karşılaşırsa bir çuval pirinç boşa gidecekti.
Aralarına sızmak için atlattığı badireler boşa harcanan emek misali heba olacaktı.Dışarıyı kontrol etti. Yere eğildi. Ayakkabısının içindeki telefonu çıkardı.
"833433688." Yazıp gönderdi. Bunun anlamı içerdeyim demekti. Deşifre olsa bile kimse ne demek istediğini anlamayacaktı.
"19916614488799377." Kısa süre sonra cevap geldi. Gülümsedi.
"Amin." Diye mırıldandı. Gelen mesajın anlamı Allah yardımcın olsun, demekti.
Telefonu hemen ayakkabın içine geri koydu. O sırada kapı açılınca ayakkabısını bağlıyormuş gibi yaptı.
"Deniz heval bir benimle gelsene." Derin bir nefes aldı. Bir çuval inciri berbat edemezdi. Başını tamam der gibi salladı.
Ayla'ya son kez bakıp odadan çıktılar. Şu an hücre evindeydiler. Ayla'yı bayılttıktan sonra Şivan'ın emri ile yola çıkmışlardı. Kısa süre sonra Polatlı'da bir hücre evine gelmişlerdi.
Başka bir odaya girdiler.
"Heval yarın Kızılay'da bir gezi düzenlenecek. Sen, ben ve canlı bombada aralarına karışacağız. Zaman gelince sen ve ben oradan ayrılacağız. Biz gittikten sonra canlı bomba kendini patlatacak." Dedi. Kız duyduklarından sonra elleri yumruk olmuş bir şekilde öylece duvara baktı.
"Bu gezi hangi amaçla yapılıyor?" Diye sordu. Adam kendisine şüpheyle baktı. Belli ki başka bir bilgi elde edemeyecekti. Zira karşısındaki adam ser verip sır vermeyen biri gibiydi.
"Ben bir helaya gidip geliyorum heval." Dedi.
Lavaboya girince kapıyı kilitledi. Etrafı kontrol etti. Telefonu çıkardı.
"4179869961." Yazıp gönderdi. Canlı bomba yazmıştı.
"8343338." Gelen mesaja baktı. Nerede, yazıyordu. Etrafı kolaçan etti.
"8828916531." Yazıp gönderdi. Kızılay'da olduğunu söyledi.
"61381684236699." Yazdı ardından. Başka bir şey bilmediğini söylemek istedi. Telefonu kapattı. Ayakkabısının içine geri koydu.
Ayla gözlerini açtı. Beyni çatlayacak gibiydi. Sanki beyninin içinde horon tepiniyordu.
Felç geçirmiş gibiydi. Hiçbir yerini hissetmiyordu.
Zorla elini kaldırdı. Başına götürdü. Eli karıncalanmış gibiydi.
Sonra elindeki kağıdı fark etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatan Sağolsun
AçãoEledim eledim höllük eledim, Aynalı beşikte canan bebek beledim. Büyüttüm besledim asker eyledim, Gitti de gelmedi canan buna ne çare, Yandı ciğerim de canan buna ne çare. Bir güzel simâdır aklımı alan, Aşkın sevdasını canan sineme saran. Bizi kınam...