1

37 3 0
                                    

Gözünü açtığında içini ürperten serinlik hissetti. Üşüyordu çünkü, çıplak ayaklarla ıslak beton zemine basıyordu. Kollarına baktı. Önce sol, sonra sağ.. İkisi de zincirle bağlıydı. Çarmıha gerilmiş gibiydi. Korkulu gözlerle etrafa bakarak, kollarını zincirden kurtarmayı deniyor ama nafile..
Bu arada zemin ıslak olduğu için, su şıpırtıları, yavaş adımlarla birinin geldiğini gösteriyordu. Zavallı adam, yalvarır sesle: "Yapma, yapma! Benim suçum yok, yapma!"

Az önce yavaş adımlarla gelen kişi, işte tam da onun karşısındaydı. Kalın ve ürkütücü sesiyle: "Merak etme, fazlanı alacağım!"
Zavallı adamın penisini, orağa benzeyen küçük bıçakla tek hamlede dibinden kesti! Zavallı adamın bağıra bağıra sesi kısılmıştı. Ama kimse onu ya duymuyor ya da duymak istemiyordu. Kalın sesli şahıs, bir cerrah sakinliği ile ikinci hamleyi de, tek seferde dibinden kestiği testislere yapmıştı!. Yine haykırışı ayyuka çıkmış ama yine kimse cevap vermedi adamcağıza..

Bayılmıştı.

Kalın sesli şahıs, az önce kestiği penisi aldı ve adamın ağzına soktu ve: "İşte bu kadar!"
Bir iki adım attıktan sonra, Smithwesson tabanca ile zavallı adamın kalbine iki el ateş etti. Zavallı baygın adam, vurulmanın verdiği etkiyle gözlerini olabildiğine açmış ama bağıramamıştı. Orada, ölmüştü.

Birden yatağından fırladı, Ebru Komiser. Yüzünde beliren çiy tanesini andıran ter damlalarını silerek, doğru lavaboya koştu. Kusmanın verdiği tuhaf rahatlıkla: "Rüyaymış"

Yatmadan önce mutfaktan aldığı bir bardak suyu içerken, kendi kendine: "O nasıl rüyaydı ya?"
Yatağına tekrar uzandı. Birkaç yatakta dönme sonrasında uyumuştu.

İki gün sonra..

Güneş'in gülücükler saçtığı yeni bir İzmir sabahı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Güneş'in gülücükler saçtığı yeni bir İzmir sabahı...

Herkesin sabah sabah neden telaşlı olduğu anlaşılıyordu. Sabah sabah koşuşturan insanlara ilgisizce baktı. Rıhtıma doğru döndü. Önce yeni açılmaya başlayan büfenin iskemlesine kendini, sonra da masaya telsizini bıraktı. Cebinden ağır ağır hareketlerle çıkarıp yaktığı bir dal sigara ve olmazsa olmazı, duman üstünde çayını bekliyordu. Homurtu ile içerideki kafe sahibine: "Abi noldu bizim tostla çay!"
Adamdan beklenmedik cevap geldi: "Geliyor geliyor amir'im!"

Haklı olarak şaşırmıştı ancak Rıza'yı görünce şaşkınlığı kalmadı. Rıza, tavşan kanı demli çaylarla gelirken: "Hadi sigara iç anlarım; rakı, votka, cin iç anlarım; ama çay içmek nedir abi ya?.."

ÖLÜLER İÇİN (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin