Bölüm 17

75 13 2
                                    



Başkan Tendor, yaklaşan kafileyi karşılamak için en önde, biraz gerisinde de Kli , Komutan Layris ve Tria bekliyordu. Alinda üzerindeki şoku hala atamadığından, Kahin onunla birlikte en arkalardaydı. Ayak altında olmazsa daha iyi olacağını düşünüyordu. Develer Sarsların atları gibiydi. Zaten bu yüzden yolculukları biraz uzun sürmüştü. Sars Kralı Kemun devesinden inerken, deve neredeyse ona merdiven olacak şekilde eğilmişti. Başkan Tendor içtenlikle dostu Kemun'u kucakladı. Kemun da aynı içtenlikle karşılık vermişti. Komutan Layris ve Kli yeni dostlarını Megafun Krallığına davet etti ve sırayla tüm Sarsları, onlar için hazırladıkları yerlere yerleştirdiler. Sars Kralı 1 günlük konaklama için bu kadar hazırlık yapılmasına minnettar bir şekilde yatağına uzandı. Yeterince dinlenmeliydi. Akşam 3 ırkın liderleri ile yapacağı toplantıya katılması gerekiyordu...

Mükellef bir yemeğin ardından, liderler toplantı için odalarına çekildiğinde Tria uzun süredir kafasını yoran İris'i izlemeye karar verdi. Karantular ile yaptığı görüşmenin bilindiğinden habersiz olan İris hayatına devam ediyordu. Özellikle bildiklerini ifşa etmemişlerdi. Ancak peşinde sürekli birileri vardı. Komutan Layris'in bilgisi olmadan adım bile atamıyordu aslında.

Tria onu meydanda gördü. Yine acelesi var gibiydi. Cüppesini giymiş kapşonunu örtmüştü. Başkası için gözden kaçabilirdi ama o Tria'nın en yakın arkadaşıydı eskiden, vücudunun hatlarından, yürüyüşünden, her şeyinden tanırdı onu. Aslında takip ederken çok yaklaşmak istemiyordu. Çünkü suçüstü yakalarsa yine dayanamaz yüzüne karşı "hani benim arkadaşımdın, hainsin sen" diye haykırabilirdi. Kendini tutamamaktan korkuyordu. Son günlerde gelişen yeteneklerinden faydalanarak, İris'i takip eden askeri de duyuyordu. En arkada da Tria ilerliyordu.

Arka sokaklarda ilerledikçe biraz daha karanlık bir hal alıyordu yollar. Kalabalık da değildi hatta tenha sayılırdı Megafun Krallığının bu kısmı. Buraya bilerek geldiğini biliyordu Tria. İris sonunda evlerin bittiği kısımda durdu ve arkadaki ağaçlıklara doğru ilerledi. Bu alan genişti ve arkasından devam ederse, geri dönüp baktığında onu görebileceğini biliyordu. Asker de öyle düşünmüş olacaktı ki çayırlığın etrafından dolaşmayı tercih etti. Tria onun söylendiğini duyabiliyordu. İris ağaçların arasına girdiğinde Tria uçmaya karar verdi. Ağaçların hemen üzerinden süzülebilirse İris onu görmeyebilirdi. Öyle de oldu. Ama Kahin onu görmüştü.

Tria ağaçlardan birini gözüne kestirdi ve ne kadar yapabilirse o kadar yavaş indi tepesine. Görünmezliği kullanarak kendini gizledi. İris ise kendini son günlerde birinin takip ettiğini biliyordu. İçinden "Yine o aptal asker" diye geçirdi. Dudakları hareketlendi;

- Astarie veta bilumb... Tani şirosey...

Asker tam da İris in arkasındaki çalılıktaydı. Büyünün etkisiyle kendini İris'in önüne attı. İris yüzündeki çarpık gülümsemeyle, ağaçlara doğru seslendi.

- Karantu lideri, efendimiz... Lucifer... İstediğiniz kurbanı size getirdim. Ayaklarımın dibinde yatıyor. Çıkın ortaya efendim. Bu aciz megafun askerini size sunuyorum.

Tria şaşkınlıktan neredeyse dilini yutacaktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Tria şaşkınlıktan neredeyse dilini yutacaktı. Lucifer mı demişti o? İris şeytanla birebir görüşecek kadar güvenlerini nasıl kazanmıştı? Onları bu güvenlik kalkanlı şehre nasıl sokuyordu? Neyin peşindeydi? Tam artık yeter derken bir kırmızı ışık yayıldı ağaçların arasında. Bir de sis kaplıyordu her yeri. Sislerin arasından bir boyut kapısı açıldı. Önce boynuzları çıktı kapıdan, sonra yara bere içindeki kırmızı vücudu... Bir ayının cüssesine ve bir kurdun dişlerine sahipti. İris dizlerinin üzerine kapandı. Korkudan tir tir titriyordu.

- "Hoş geldiniz efendim. Emrinizdeyim Yüce Lucifer. Kurbanınız burada efendim genç bir megafun askeri" Lucifer'ın ağzı aralandı ve arasından çıkan dumanı üfleyerek..

- "Hmm İrissss. İçindeki intikam ateşi ve kıskançlık beni gerçekten besliyor. Ama bu kadar kötülükle dolu olman, aptal olmanı gerektirmez öyle değil mi?" İris afalladı. Etrafına bakındı ve sisten görebildiği kadar, askerin yerinde olmadığını fark etti.

- "Efendim nasıl olur sizin için buraya kadar çekmiştim onu. En kuvvetli büyü ile kilitlemiştim. Anlayamıyorum."

- "İriiiisss, küçük İriiss... Hmmm etrafına iyi bakmıyorsun. En güçlü kendin sanıyorsun. İşte bana inanmanın kötü tarafı da bu. Kibrine yenik düşüyorsun. Bu seferlik o kanatlı kızı, iri komutanı ve senden kat be kat güçlü olan sevgili kardeşin Kahin'i görmezden geleceğim. Ancak bana onların bedenlerini getirinceye kadar sakın iletişim kurma. Tabii şu an gitmemi bekleyen arkadaşlarının elinden kurtulabilirsen İriiiisss. Hahahahahahaha" diyerek geldiği gibi kabaca gözden kayboldu.

O gider gitmez koşmaya başlayan İris'in görünmez bir halat ile bağlanan kolları Kahin'in erken davrandığının göstergesiydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

O gider gitmez koşmaya başlayan İris'in görünmez bir halat ile bağlanan kolları Kahin'in erken davrandığının göstergesiydi. Onu kendine çekerek kollarını arkasında tutan Kahin tam iterek yoluna devam ettirecekti ki, Tria İris'in burnunun dibine dikildi.

- "Sen! Senden nefret ediyorum. Irkının yüz karası, dostların en kötüsü, nankör birisin sen! Seni büyüten, yuvasını açan insanlara bu kadar nefreti nasıl beslersin? " diye haykıran Tria yaprak gibi titriyordu. Yumuşak tarafından vurulmuştu. Kardeş gibi sevdiği, dostu hain çıkmıştı. Kendini tutamadı. Bilmediği bir dilde konuşmaya başladı.

- Tarto himis sipetyan... him bra trovi!

Kahin, Tria'ya doğru atıldı ve fısıldıyarak bir şeyler mırıldandı. İris olduğu yere yığıldı. Tria ise hırsı ile hala titriyordu. Kahin Tria'ya seslendi.

- "Tria ne yapıyorsun? Hepimizi öldüreceksin. Bu kara büyü Tria, sen bunu nasıl öğrendin? Hemen bunu durdurmalısın. Hemen!"

O an sanki Tria transtan çıkmış gibiydi. Şaşkınlıkla Kahin ve Komutan Layris'in yüzüne bakıyordu. Komutan Layris Tria'nın iyi hissetmediğini anladı ve tam zamanında kucaklayıverdi. İris çağırılan askerler tarafından sedyede revire götürülürken, Tria Komutan Layris'in kollarında, Grifit Ana'nın evinin yolundaydı...

YENİ DÜNYA - IRKLAR SAVAŞI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin