2.bölüm

15.6K 538 14
                                    

       Elif ,Zeliş,Ahmet beyin öldüğünü gördüler artık dönüşü olmayan ahiret yurduna göçmüştü.Zeliş'in haykırışlarına köy halkı kısa süre içinde onlardaydı.Köyün imamı ,erkekleri hemen cenaze çadırını kurmaya başladılar,bir yandan da odun ateşi yakılmaya  ,kazanla su ısıtılmaya başlanmıştı.Cenazenin çok bekletilmesi uygun değil dedi imam ve Ahmet bey son yolculuğuna ikindi namazı ile uğurlandı.           
        Köy halkı gece gündüz tek bırakmadılar iki yüreği yaralı kadını.Elif hanım çok sessizleşmişti,Zeliş ise anasının dizinden ayrılmıyordu.Gelen giden başsağlığında çok oluyordu ama Zeliş 'in kalkmasına izin vermiyorlardı.Abdest alıp kuran okuyup namaz kılıyordu annesi ile sonra tekrar oturup gözyaşlarını içlerine akıtıyorlardı.
         Babasının vefatının onbeşinci günü gelmişti işte günler nasılda geçiyordu,artık gelen giden azalmış dı bir tek muhtarın karısı onlarla kalmaya devam etti.O gece Elif hanım da bi gariplik sezdi muhtarın karısı,ne bir lokma yemek yemişti sabahdan beri ,nede konuşmuş bir iki kelam etmemişti.Yatsı namazını hep beraber kıldılar,Elif hanım kızının saçlarını okşamaya nasihat etmeye başladı: "kuzum,kendi de yüreğide güzel kızım seni çok seviyoruz biliyon hemi,ölüm bizler için banada bir şey olursa eğer ayakta dur,ezme de ezdirmede kendini unutma edep haya ahlak koca ile kazanılmaz bunlar herkesin kendinde olması gereken meziyetlerdir bunlarda sende var şükür rabbime ,namazlarını kaçırma,kimseye çok fazla güvenme ,unutma bizim tek sığındığımız Rabbimiz dir,güçlü ol kimseye muhtaç olma elinden her iş gelir evelallah.İnşaallah baban gibi yüreği temiz güzel bir kocan olur "dedi o an yaşlar boşaldı ikisinin de gözlerinden.
Yatmak için kalktılar,muhtarın karısı ile Zeliş uyudular hemen,Elif hanım biraz daha kuran okudu ,sonra yer yatağına girdi duasını yaptı gözlerini kapadı ve bir daha da açmadı.....Sabah bütün köy yine onların kapısında ,çok üzüntülü hemen hemen herkes ağlıyordu.Bir tek Zeliş hariç çünkü şokta gibiydi,onbeş gün içinde hem yetim hem öksüz kalmıştı.Ahmet bey için yapılanlar şimdi karısı için yapılıyordu,öğlen namazı ile kocasının çok sevdiği yârinin yanına defnedildi Elif hanım.Zeliş sadece boş boş bakıyor ara ara sessiz sessiz gözlerinden bir iki damla düşüyordu.
İnsanoğlu işte,doğuyor büyümeye başlıyor hele birde küçük yaşta evleniyor ise bir ömür hep beraber yaşıyacak sanıyor,aldanıyor ne yazıkki .Ama böyle birbirini gerçekten çok sevmiş ise rabbim birini diğerinden ayırmıyor.
       Zeliş'in evi yine bütün köyün yardımsever insanlarıyla doluydu,bu böyle bir aya yakın devam etti.Sırayla her gece biri kaldı Zeliş ile,tek kalmasına kimsenin gönlü razı gelmiyordu .Artık havalar soğumaya başlamıştı,muhtarın hanımı Zeliş 'e artık tek kalmaya alışmasını ama her sıkıntısında ona gelme sini,onuda bir anne kabul etmesini tembihledi başını tıpkı annesi gibi öptü okşadı ve Zeliş  bu bir zamanlar anne babasıyla mutlu olduğu evinde tek başına kalmıştı.
              Köylünün getirdiği ekmekler bitmek üzereydi,ama Zeliş daha önce tandırda hiç ekmek yapmamıştı,ne yapacaktı şimdi.Aklına muhtarın hanımı Gül geldi,sabah erkenden gitti kapısına kadar .Gül hanımda  kapıda sobayı temizliyordu,içeri çağırdı Zeliş kızı.Zeliş ekmeğinin bittiğini nasıl yapacağını sordu,o da ben sana yardım ederim kuzum sen meraklanma demiş,akşamına da gidip bir tekne hamur yapmış sabahına da gelip beraberce yapmıştılar ekmeğini.Köyün kadınları onbeşgünde bir toplanıp imece usulü ekmek yapardılar,Gül hanım Zeliş'in artık kendi ekmek günün de yanından  hiç ayırmayacağını söylemiş bu konuyu tasa etmemesini tembihlemişti.
Artık hayatı düzene girmeye başlamıştı Zeliş'in,kar yağmış hava soğuğunu iyce hissettiriyordu.Erdal ağanın bahçe tarla işi bitmiş artık haftada iki gün temizliğe yemek yapmaya gidiyordu ,diğer günler dede köydeki kendi yaşıtı kızlarla bazen toplanır kavurga yapar yerler konuşur muhabbet eder akşam ezanı okunmadan evlerine dağılırdılar.işte bu zamanlarda canı çok sıkılır ne yapacağını bulamazdı, annesini babasının yokluğunu çok daha fazla hissederdi.Erdal ağanın evinde o gün erişte kesiliyordu ,misafirleri varmış deyi.Zeliş de en iyi bildiği işi yapıyordu,hızlı hızlı incecik kesiyordu erişteleri ,nerden bilecekti ki bu kestiği eriştelerden yıllar sonra ev geçindireceğini.Ustalıkla keserken Erdal ağanın baldızı Zeynep kadın da Zeliş'i izliyordu sekinin üstünde.Çok hoşuna gitmiş ti kadının Zeliş.Güzelliği ayrı mahareti ayrı cezbetmişti.içinden tamda Haydarıma layık bir kız diye düşündü.Eve vardımı ilk işi oğluyla konuşmak olmalıydı yaşı geçiyordu evlenmeli artık diye düşündü.Zeliş akşam işini bitirip evine dönmüştü ,o akşam canı çok sıkıldı tek başına gaz lambasının ışığında oturdu biraz kuran okudu sonrada uyudu rüyasında herzaman ki gibi annesini gördü .Sabaha daha mutlu uyandı annesi onu ziyaret etmişti çünkü.Bugün yan komşu kızı Hacer'in kınası yakılacaktı.Zavallı kızcağızı daha onüçünde babası boylandı bu kız artık koca zamanıdır deyip bacısının oğluna vermişti.O zamanlarda kızlar boyları uzayıp az diklen dimi helede biraz göze geliyorsa hemen kocaya verilirdi.Hacer e hiç sorulmamış dı bile işte bugünde kınası vardı.Aynı köydedendi damat bilirdi Zeliş sanki Hacer'e göre biraz çok büyük gibi düşünmüştü ilk duyunca ama hep böyle olmuyor muydu zaten.Kendi babası geldi aklına ,onuda hem kendi köylerinden hemde çevre köylerden çık isteyen olmuştu da daha küçük benim kızım deyi vermemişti .Ne kadar şanslıydı babası onu çok sevip koruyor kolluyordu.

Kahvaltılık birşeyler yedikten sonra yöresel kıyafetlerinden kına için en uygun olanını giydi,saçlarını taradı çok güzel olmuştu yine,hemen Hacer lere geçti.Bütün köyün genç kızları oynadılar çerezlerini yediler kınalar yakıldı ama Hacer çok ağlamıştı bu dokunmuştu Zeliş e biraz.Gece bekar kızlarla orda kaldılar adettendir diye,sabah erkenden erkek evi davul zurnayla geldiler gelin almaya.Haceri uğurladılar koca evine .Zeliş de evine geldi sobasını yakıp eline yün eğirmek için teşisini aldı.
           Zeynep hanım Erdal ağanın baldızıydı,Remziye hanımın bacısı yani.Komşu köyden Mirza ağa ile evliydi,sekiz oğlu dört kızı vardı Zeynep hanımın.Büyük oğlanlar Hasan ile Hüseyin ,kızlarında üçü evlenmiş yurtlarını yuvalarını kurmuştular.Zeynep oğlu Haydar için kız aramaktaydı.Bacısının evinde gördüğü maralı oğluna alacaktı kafaya koymuştu.Zeliş'i kendi gençliğine benzetmişti,oda uzun siyah saçlı,Zeliş gibi gidan boylu ince yapılıydı,bir gören bir daha bakardı...Ama kader işte daha ondördünde Mirza ağaya kuma vermişti babası , başlık parasınıda almıştı tabi.Mirza ağanın ilk eşide onüç yaşında varmıştı ona beş çocuk doğurmuştu,ağa evi gelen giden kadıncağız hastalanmış ,dahada toplanamamıştı.Zaten eskiden Doğuda özellikle,kızlar küçük yaşta kocaya verilir bir boğaz daha az olur düşüncesi ,başlık parasınıda aldımı ,deymeyin sözüm ona "baba"ların keyfine.Kadınlar haliyle daha gencecik yaşlarında yirmi otuz yaş birden yaşlanır ,ya hastalanırlar yada ölürler ve geride kalan genç kocalara yeni eş arayışı başlardı.Hatta üçüncü eşi alanlar bile olurmuş.İşte Zeynep hanımda böyle kuma gelmişti Mirza ağaya.Zeynep hanım ilk önce sadece evin işleri,hayvanları sağması,çocukların bakımı için çalışmasını uygun görmüş Mirza ağa.Üç yıl bu böyle devam etmiş ama Mirza ağa Zeynep hanıma elini bile sürmemiş,çünkü ilk karısına çok değer verirmiş,onun da bu duruma alışmasını beklemiş, iyce hastalandığında kendisi göndermiş Zeynep 'in yatağına Mirza ağayı....

Evet bu bölümde böyle geldi sevgili okurlarım.Sizce Zeliş 'i neler bekliyor ,yorumlarınızı bekliyorum hepinize sevgi ve saygılarımla ...

ZELİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin