Sabah olduğunda neredeyse herkes hazır durumdaydı. Megafun krallığında halkı koruyacak 3 tabur asker kalacak. Kalanı savaşa giden yolda eşlik edeceklerdi. Sarslar da oldukça kalabalıktı ve ayrıca 10 tabur asker onlardan önce direk yola çıkarak ilerleyecekleri yolu temizleyeceklerdi. Ancak sarslar dövüşerek savaşmıyordu bu yüzden telekinezi ve büyü ne kadar yeterse o kadar temizlik yapabilirlerdi.
At arabalarında kadın ve çocuklar, develerde silahlar ve teçhizat taşınıyordu. Paketli yemeklerin haricinde yanlarına canlı hayvan da almışlardı. Megafun askerleri en dışta 5 er sıra, sars askerleri ise içte 3 er sıra olacak şekilde konumlanmışlardı. Siviller ve görevliler ortada olduklarından daha korunaklılardı. Bu düzene, ırk yöneticilerinin bir önceki gece yaptıkları toplantıda karar vermişlerdi. Komutan Layris dağ gibi tüm orduları yönetiyordu. Sarslar dahil tüm askerler ağzından çıkan emri kolluyordu yerine getirebilmek için. Tria, Alinda ve Grifit Anne at arabalarından birindeydi. Kızlar hava şartları için hazırlanmış özel deri kıyafetlerini giymişti. Alinda koyu pembe, Tria krem rengini tercih etmişti. Uzun süredir yaşadıkları olaylardan dolayı kalplerindeki aşkları düşünememişlerdi ama gün geçtikçe daha da bağlanmışlardı içlerindeki filizlenen duygulara. Tria uzakta duran buz mavisi gözlü adama baktı...
- "Alinda sence bu savaşı kazanırsak, bir ailemiz olabilir mi? Ne bileyim çocuklarımız mesela?"
- "Neden olmasın Tria ? Hep demez miydik saf duygular muhakkak kazanır diye. Biz mutlulukla büyümedik mi? Tabi ki aile kuracağız. Kalbimizin sahibini bulduğumuz zaman" derken bir yandan da Komutan Layris'in yanında yürüyen Kahin'e takıldı gözleri. Kalbindeki kelebekler göğüs kafesine çarpıyordu. Sanki onu hissetmiş gibi Kahin geriye dönüp baktı. Alinda heyecanla;
- "Tabi kalbimizin sahibinde de aynı aşk varsa" dedi. Grifit ana kızları izliyordu. Bu duygusallığı sona erdirircesine;
- " Hadi be siz önce çıkarttığınız çamaşırları yıkamayı öğrenin de sonra evlenmeyi düşünün. Beceriksizler, adamlara taş mı yedireceksiniz? Biriniz mantar üzerine ihtisas yaptınız, biriniz de pembe güller üzerine. Vallahi ben hiç gül yahnisi görmedim. Sizi var ya paralarım. Şu hale bak dünyanın kaderi bize bağlı, savaşa gidiyoruz. Bu akşam konaklayıp yarın sabah Karanlık Ülkeye giriş yapacağız. Eminim oradaki yabanilerden size güzel birer koca buluruz" derken eli o ağır terliklerine gitti. Kızlar arabanın içinde bir oraya bir buraya saklanmaya çalışırken Grifit Ana terliği kaba etlerine denk getirmeye uğraşıyordu."
- "Anne neler oluyor kızları terlikle kızartmışsın. İyi pişmiş görünüyorlar." diyen Kahin arabaya bir atlayışta binmese kızların savaş öncesi pestilleri çıkacaktı. Alinda Kahin'in neredeyse kucağına çıkarak kurtulmaya çalışmıştı. Sonunda bulunduğu durumu fark edince şaplaklardan daha çok kızaran yanağı ile kalakaldı. Ve bu küçük at arabasını kahkahalar sardı.
Ruhaniler gülümsüyordu. Her şeyden haberdarlardı. Sars Kralı Kemun onlarla görüşmek için defalarca iletişim kurmaya çalışmıştı. Bilerek algılarını açmamışlar, ellerinden geleni görmek istemişlerdi. Şimdi ise bu zorlu yolculuğu atlatmaya çalışırlarken onlar görmeden onları izliyor olacaklardı.
İnsanlar ise büyük bir ordunun Karanlık ülkeye giriş yapmak üzere olduğunu duymuşlardı. Aralarında Megafun Komutanı Layris'in olması onlara katılmaları için yeterli bir sebepti çünkü Layris ve halkı yaklaşık 1 yıl onlarla birlikte yaşamış. Sonra buzul girişindeki o cennette ülkesini kurmak için yanlarından ayrılmıştı. Çok iyiliğini ve desteğini görmüşlerdi. Her ne kadar insanlar Megafunlara yardımcı olmuş gibi görünse de aslında Avcı grubunu ilk kurarak eğiten, yetenekli insanları öğretmen yapan Layris'den başkası değildi. Onun sayesinde kendilerini savunup yemek bulmak için yeryüzüne çıkmayı başarmışlardı. Bu da onların hayatta kalabilmesinin asıl sebebiydi. Ancak Karşı tarafta Vonterlar , Karantular ve Ekvamek Melekleri vardı. Hepsinin duyumunu almışlardı. Yortu dağları eteğinde savaşacaklardı. Aslında Tirat Yortu dağını özellikle seçmişti. Karanlık Ülke ve Büyülü orman haricinde oraya herhangi bir giriş yoktu. Ve bu bölgelerden 7 ırk da uzak dururdu. Çünkü tek kalan tüm yaratıkların yaşadığı yerlerdi bu kısımlar. Vampirler sıçrayarak ya da yüksek hızlarda koşarak en az hasarla geçebilirlerdi. Karantular zaten maddesel değillerdi, ölülerdi. Onları öldüren tek şey mavi ateşti. Ekvamek melekleri ise uçabilirdi. Aynı Trianlılar gibi. Ama Trianlılar buzullarda yaşadıklarından uzun süreler uçmaya alışmadılar. Ekvamekler ise uzun mesafeleri rahatlıkla uçabiliyordu.
Tüm bu gerçekler ile en büyük düşmanları olan Vonterlar karşısına çıkmak için şimdilik çok da gönüllü değildi insanoğlu. Her zamanki gibi bencilce şimdilik beklemeye karar verdiler ve tüm kararı kadere bıraktılar.
Akşamı geçirmek için kurulan kampta Grifit Ana'nın hazırladığı yiyeceklerle yemekler hazırlandı. Çadırlar kuruldu, ateşler yakıldı. Ancak bu hengamede Kahin çadırında trans halindeydi. Karanlık Ülkede karşılarına çıkacak şeyleri ön görmeye çalışıyordu. Komutan Layris çadırın kenarını biraz kaldırarak Kahin'i inceledi. Suratı gerilmiş, alnı boncuk boncuk ter olmuştu. Ondan öğrenecekleri ile son günlerde rüyalarında gördüklerini karşılaştıracaktı. Bu sırada aniden Kahin gözlerini açtı. Asasını yere vurarak ağzından çıkan bir dumanı üfledi. Duman karanlık ülkeye doğru yol aldı. Komutan Layris ile göz göze geldiklerinde, Kahin içeri gelerek çadırı kapatmasını işaret etti.
- "Neler oluyor Kahin? Son zamanlarda gördüğüm rüyalar doğru mu?"
- "Komutan Layris rüyanızda önden giden Sars askerlerinin büyük bir çığlık ile katledildiğini mi gördünüz? "
- "Kahin öyle bir çığlık ki tek bir türün işi değil bu. Bir vonter çığlığını Karantu acısıyla birleştirmişsin gibi. Sarslar çok duygusallar, bu onlara çok ağır gelmiş olmalı. Kemun'a bu durumu nasıl anlatacağız? Bir de ya bizim de başımıza gelirse nasıl başa çıkacağız? Sarslar büyü ile yapamadılarsa, bizler için değil ama Trianlar için göze alamıyorum."
- "Komutan Layris. Kemun olayın olduğu günden beri konuyu biliyordu. Sadece bize hissettirmedi ve hiç vazgeçmedi. Şimdi içten içe yaslarını tutuyor. Ancak tedbirini o da aldı ben de. Tek endişelendiğim Tria. Çünkü tüm algıları açık. Benim de öyle ama ben kontrol edebiliyorum. O benden bile güçlü olabilir Komutan Layris...
Layris'in dudaklarından dökülen Tria'nın adı her harfi ile kalbini sızlattı. Bu koca adam sadece savaş ve eğitim ile büyümüş bu adam, karlar içinde açan o tek çiçeğin müptelası olmuştu. İçinin telini inleten sesiyle dudaklarından süzülen yine onun adıydı. " Triaaa. Aşk senin adın... "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ DÜNYA - IRKLAR SAVAŞI (TAMAMLANDI)
FantasíaKıyamet günü, çok istedikleri cennete ebedi girmeleri gerekti. Ama bir terslik oldu. Ne cennet kaldı ne cehennem! Tanrı, tüm yarattıklarından vaz mı geçmişti ? O günden sonra tüm yargılar yok oldu. Günah da yoktu , sevap da... Cehennem mi kalmıştı k...