1. Bölüm: Yazarın Şemsiye Takıntısı

3.3K 180 152
                                    

My Life Is Going On-Burak Yeter, Cecilia Krull

----

Arkamızda bir ton yaratıkla ölümüne koşuyorduk. Çatıdan çatıya, bir aşağı bir yukarı. Yanımda koşan şanslı tılsımım olmasa bu kadar cesur olur muydum diye düşünmeye başladım. Ama yaratıklardan biri yaklaşmıştı. Hızla Uğur Böceği'nin olduğu çatıya atladım. Onu kucağıma alıp dar ve karanlık bir sokağa indirdim. Bizi burada bulmaları imkansızdı.

"Ne yapacağız?"

"Bilmiyorum."

"Neden Şanslı Tılsım'ını kullan mıyorsun?"

"Şu an doğru zaman değil, beklememiz gerek."

"Ahh aklıma bir şey gelmiyor!"

"Tamam şimdilik sakin olmamız lazım."

Kolumdan tutup beni sokağın sonuna doğru çekiştirdi. Ama biz ilerledikçe duvarların arası daralıyordu. Bir süre sonra yan yan yürümeye başlamıştık. İki kişiye yetecek kadar yer bile kalmamıştı. Bir anda gelen ve gözümü kamaştıran parlak flaş ışığı yüzünden kafamı çevirdim. Ancak her yerden ışık geliyordu. İkimiz de önümüzü göremez olmuştuk. Sadece yere bakabiliyorduk. Aklıma gücümü kullanmak geldi ama duvar üzerimize çökerdi...

"Sarıl bana."

"Ne?"

"Dediğimi yap sadece.'

Kollarını boynuma doladı. Ben de sopamı yere koyup boyunu uzattım. (bu nasıl bir terimse artık anlayan anladı)

YN: Bu resim 25 Haziran 2019 tarihinde eklenmiştir (bolümün yayınlanma tarihi: 23 Şubat)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

YN: Bu resim 25 Haziran 2019 tarihinde eklenmiştir (bolümün yayınlanma tarihi: 23 Şubat)

Yukardan gelen yaratıkları yoyosu ile uzaklaştırdı. Şimdi ikimiz de Şanslı Tılsım vaktinin geldiğini biliyorduk.

"Şanslı Tılsııımm!"

Nasıl olduğunu hala bilmiyorum ama yukardan düşen şey siyah bir şemsiyeydi. Okulun ilk günü Marinette'e verdiğimin aynısıydı hatta. Özel olarak bunu hatırlama gereği duymamıştım ama aklıma ilk ona açıldığım, arkadaş olduğumuz zaman gelmişti.

Uğur Böceği(m) şemsiyeyi bizi flaşlardan korumak için kullandı ve akumanın olduğu cismi buldu. Elimi tuttu, cisme doğru çevirdi. Elinin sıcaklığı yağmurlu ve bulutlu havada içimi ısıtmaya yetmişti. Masmavi gözleriyle bana anlamlı bakışlar atmaya başlamıştı bile. Ben de cismi alıp elimde parçalanmasını izledim. Şimdiyse ağzını kocaman açmış gülüyordu. Akumayı yenmiştik.

Minik eliyle yumruk yaptı ve bana doğru tuttu. O sırada açan güneşle saçları parıldamaya başlamıştı. Acaba neden böyle canlılardı? Daha önce hiç bu renkte bir saç görmemiştim...

"Hey, iyi misin?"

"..."

"Elim yoruldu ama."

"Ha?"

"Hadisene be."

"Ne?"

"Çaksana!"

"He!"

Elimi onunkine tokuşturdum ve geri çekildim. Koca elimin yanında onunki minnacık kalmıştı tabii.

"Sonra görüşürüz!" Tekrar gülümsedi ve uzaklaştı.

Gülmek bulaşıcıdır derler. Bu biri mutluyken mutlu olmak gibi bir şey...

O mutluysa ben de mutluyum :)

----

Evet yazdım! Sonunda serinin son kitabını yazmaya başladım! Bunu bekleyen var mıydı bilemiyorum ama serimizi tamamlıyorum, duyduk duymadık demeyin. Bu arada "Bilmiyorum"u okuduysanız şemsiyelere takık olduğumu biliyorsunuzdur. Her neyse... bu kitabı tüm gülme sebeplerime ithaf ediyorum :D

Gülüşüm (Ladynoir) ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin