Her defasında insanın hayatı tokat gibi yüzüne çatpmak zorunda mıydı . Hastaneden çıktığımızda
Rüzgar kendi evinin yoluna girsede hiçbir tepki göstermedim biliyordum mani olmak istesemde kendi bildiğini okuyacaktı.Zaten benim en büyük destekçimde oydu, ondan başka sığınacak kapımda pek fazla kimsemde yoktu .
Kafamı dağıtmak için sabah erken saatlerde kalktığım gibi kendimi mutfağa atarak
kahvaltı hazırlamaya başladım.Zaten Rüzgar beni ne eve, nede işe, götürdüğü için en büyük meşkalim mutfaktaki işlerle meşgul olmaktı. Yapabilecek başka hiç bir işim yoktu. Bütün kahvaltıyı hazırladığımda Rüzgar
hala ortalıkta yok bu saate kadar uyuya kalmazdı ama benim yüzümden geç uyuduğu için büyük ihtimalle uyuya kalmıştı. Aklıma gelen fikirle kendi, kendime, tebessüm ettim. Mutfaktan çıkıp salona doğru yürümeye başladım.
Bu eve geldiğimden beri Rüzgar salonda bende onun odasında kalıyordum.Salonun kapısını yavaşça aralayıp bedenimi içeriye koyduğumda Rüzgar le koltukta sırt üstü uyuyordu. Uyanmaması için yavaş bir şekilde onun yanına yaklaştığım da ben buraya ne için geldiğimi resmen unuttum. Sessiz bir şekilde yutkunduktan sonra dizimin üstüne çükerek onun yüzünün her bir karesini incelemeye başladım.
Allah'ım ben onu hak edecek kadar ne güzellikler yapmış olabilirim ki bana onu hediye ettin. Okadar iyi ve yakışıklı ki bazen kendi, kendime, onu hak etmediğimi düşünüyorum ama yinede onu asla ve asla bırakmayacağım. Ona dokunmak istiyorum ama güzel uykusunu bölmesinide istemiyorum aslında.
Başımı biraz eğerek onun kokusunu ciğerime çektiğim sırada."çok çekme ciğerlerine yazık olmasın" deyince onun sesiyle ne yapacağımı şaşırdım. Bakışımı onun gözlerine kaldırdığımda gözleri hala kapalıydı.
Bu adam artık içindeki düşünceleridemi biliyordu nasıl ya. Hiç bir şey olmamış gibi yaparak"Ne dedin sen anlamadım. Bende kahvaltı hazır diye çağırmak için geldim"
Dediğimde gözlerini açarak bana bakınca gözleri yeni uyandığı için çok güzel parlıyordu. Uyurken birbaşka, uyanırken bir başka yakışıklıydı. Uyku mahruru sesiyle bile alay etmeyi başarıyordu."Hıhı İncelemek, ve kokun için geldim demiyorsunda ?"
Deyince Aklım ve beynim dona kaldı.
Derin bir nefes aldıktan sonra onun üstüne atlayarak gıdıklamaya başladım beni neden her defasında utandırıyordu . Bu hareketinde kakkaha atmaya başladı. İlk defa Rüzgar'ın kahkaha attığını gördüğüm için hoşuma gitti ve onu gıdıklamaya devam ettim.
O güldükçe bende kendimi tutamayıp gülmeye başladım."Güzelim tamam" desede onu kaale almadan devam ettim.
Birden ne olduğunu anlamadan kendimi koltuğun üstünde Rüzgar ise benim üzerimde buldum.Sesli bir şekilde yutkunduktan sonra
Ne yapacağımı bilmiyordum. Rüzgar
Başını yavaş bir şekilde bana doğru eğince kalp atışlarım durdu nefes alamadım. Başını gırtlağıma dayadı ve kokumu öyle bir çektiki. Bütün hücrelerim yer değiştirip mum gibi erimeye başladı."Kokun tam bir cenneten bir küşe gibi kokuyor. Hastayım senin herşeyine, şuanki utangaç haline. Annenden yeni doğmuş gibi tertemiz haline, güzelliğine, saflığına, ve daha bir sürü şey. Seni o kadar çok seviyorum ki ne bu dünyadaki, nede öbür dünyadaki insanlar bunu anlaya bilirler. "
O kadar çok güzel konuştuki tam bir şair gibi.
Bende burnumu onun boğazına sürterek ." Bende senin kokuna hastayım.
Yakışıklılığına, Mertliğine, dürüstlüğüne, sevgine, bakışına,
Adam gibi adamlığına, ve daha bir sürü şey. " dedim
Birbirimizin kokusunu öyle bir çektikki bir daha hiç ayrı kalmamak adına.