NULL | 5

120 14 11
                                    

Matematik dersindeydik ve ben sıkıntıdan patlıyordum. En iyi olduğum derslerdendi, ama artık değil. Notları umursamayı uzun zaman önce bırakmıştım.

Başım yavaş yavaş sıraya gömülürken hocanın sesini duydum. İçimde her ne kadar gözlerimi devirme isteği olsa da yapamazdım.

Azar işitip başıma ağrıtmak istemiyordum.

"Ae Cha tahtada ki soruyu çözmek ister misin?" başımı kaldırdığımda bay Lee'nin küçümser bakışları ile karşılaşmıştım.

Bu bakışlardan nefret ediyordum. Ayağı kalkıp tahtada ki soruya baktım. Çok da zor görünmüyordu.

Bildiklerimle çözebileceğim bir soruydu. Bay Lee'nin uzattığı kırmızı tebeşiri alıp soruyu çözmeye başladım.

Sonunda soruyu çözdüğümde Bay Lee'nin değişen bakışları hoşuma gitmişti. Kalakalmıştı. Benden bunu beklemiyordu muhtemelen.

Eğer daha zor olsaydı yapamazdım. Neyse ki şanslıydım. Bildiğim temel şeylerle çözülebilecek bir soruydu.

Şimdi ben Bay Lee'ye alaycı bakışlarla bakıyordum. Elimde ki kırmızı tebeşiri uzatıp ağzımda ki yarım gülümsemeyle konuştum.

"Soruyu çözdüğüme göre.. yerime geçebilir miyim Bay Lee?"

Elimde ki tebeşiri alıp eliyle gitmemi söylemişti. Bu haliyle yeterince tatmin olmuştum. Daha fazla uzatmadan bende yerime oturdum.

Çalan zili duyduğum da şükrettim. Zira daha fazla dayanamayacaktım.

Herkes toplanırken bende ceketimi giyip yarım eldivenlerimi elime geçiriyordum. Havalar fazlasıyla soğumuştu.

Her ne kadar üşümeyi sevsemde hasta olmaktan nefret ederdim. Çantamı takarken telefonuma mesaj gelmişti.

BABAm :
Okulun arkasına gel.

Bana emir vermesini sevmesem de gitmek zorundaydım. Çünkü gerekmedikçe benimle iletişime geçmeyeceğini biliyordum.

Çantamı sağ omzuma atıp merdivenlerden indim. Kısa sürede arka bahçeye ulaşmıştım. Okulda tek tük insan kalmıştı. Bu da benim işime geliyordu tabii.

Babamı gördüğümde hızlıca yanına gittim. Üstünde lacivert takım elbisesi vardı.

"Evde söyleyemeceğin kadar önemli olan şey nedir acaba?" kollarımı göğsümün üstünde kavuşturup ağırlığımı bir ayağımın üstüne verdim.

"İş için bir süre yurt dışına çıkıcam. Burdan da havaalanına geçicem, yarım saate uçağım kalkıcak."

"Peki.. Ne kadar sürecek bu iş?"

"Bilmiyorum. Tahminen 6 ay, eğer uzarsa 1 yıl."

"1 yıl?! Baba!" hiddetle bağırdım. Tamam yakın olmayabiliriz ama yine de bu biraz fazla değil miydi?

"Üzgünüm elimde olan bir şey değil. Süreyi kısaltmak için uğraşırım ama söz veremem. Bu sırada zaten Na young teyze yanında olucak."

"Yine de-"

"Bu konuşma bitmiştir. Görüşürüz kızım."

Ardından arabasına binip gitmişti. Ben ise hala şaşkın şaşkın bakınıyordum. Aklıma annem gelmişti. Belki.. Babamda.. Hayır hayır.

Babam öyle biri değildi. Yine de bir kez olsun sarılamaz mıydı?

Peki en azından 'Kendine dikkat et, sıkı giyin, geceleri dışarı çıkma..' da mı diyemezdi?

Gözlerimi yumup başımı yere eğdim. Tırnaklarım çoktan etime geçmişti. Hayır ağlayamazdım, ben güçsüz değildim.

Ama bir kez olsun güçsüz olmak isterdim, sırtımı birine yaslamak..

Gözlerimi açtığım da bir çift ayakkabı gördüm. Başıma kaldırdığım ise.. Jungkook.

Gözlerimi irice açıp, onun neden burada olduğunu sorguluyordum. Duymuş olamazdı dimi.. Hayır.

"Sen neden eve gitmedin?"

"Ben mi? Şey, burda küpe mi düşürmüşüm de onu aramak için gelmiştim."

Oh.. Duymamıştı.

"Peki ya sen?"

"Spor salonunda işim vardı. Çıkarken seni gördüm, başka Bi neden yok."

Başımla yavaşça onayladım onu.

"Seni eve bırakmamı ister misin?"

"I-ıhm, kendimde gidebilirim."

Neden onun yanında bu kadar uysalım? Hırçın halime nereye gitti?

"Yine de seni bırakmak istiyorum, beni takip et!"

"Ama-"

Ben kabul etmeyince kolumdan tutup sürüklemeye başlamıştı. Bir süre sonra bende ayak uydurdum.

Durduğunda burnum omzuna çarpmıştı. "Atla."

Onun motoru mu varmış? "Hadi, daha ne bekliyorsun?"

"Ah unutmadan, binmeden önce şu kaskı tak." elime vardiği siyah kaskı ikiletmeden taktım.

Arkasına binip kollarımı beline sardım. "Umarım hız seviyorsundur." dedi sırıtarak. Fazlasıyla severim.

Ardından oda kaskını takıp motoru çalıştırmıştı.

Boş otobanda sadece motorun sesi duyuluyordu. Kısa sürede evime gelmiştik.

Motordan inip kaskımı çıkarttım,oda çıkarmıştı. "Evimi nerden biliyorsun?" ona yol tarifi yaptığımı hatırlamıyordum.

"Tahmin." dedi, omuz silkerek.

Kaskı ona verdim ve beklemeden eve geçtim. Pencereden baktığımda çoktan gitmişti. Kesinlikle tahminle evimi bulmuş olamazdı.

Seni tanıyor muyum Jungkook?

VOTE + YORUM





NULL | JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin