Annemden zorla izin alıp Jungkookla kütüphaneye gitmeye ikna ettim. Çantama Yoonienin kitabını koydum. Yoonie işi olduğu için gitmesi gerektiğini söylemişti.
Barıştığımızı söylemişti ama aklı hala aynı konuda olduğuna bahse girerdim.Annem kursa gittiği için tek kalmıştım hızlıca Jungkookların evine adımladım. Kapıyı Jungkook açmıştı. Ağlamaktan gözlerinin şiş olduğunu farkettim. Sanki gece boyu aralıksız ağlamıştı.
"Kookie ne oldu?"
Çantamı evin ortasına atıp elimle gözyaşını sildim. Yavaşça burnunu çekti. Hıçkırıklarını dizginleyip boğazını temizledi.
"Ailem beni psikoloğa gönderiyor."
Dediği an en büyük kahkahalarımdan birini saldım. Elimi karnıma koyup kahkahalarımın arasından konuştum
"Daha yeni mi anlamışlar senin tam olmadığını...akıl hastanesine de yatırılırsın..Ay ço-"
"Onun yüzünden" dedi sözümü keserek "Kimikimi yüzünden deli olduğumı sanıyorlar" sessizce söylüyordu duymasından çekilerek ama çok geçti tabi biz bunu bilmiyorduk.
"Hatta babam beni hastaneye yatırmakla tehtid etti." Ağlaması daha da şiddetlendi başını omzuma yasladı ne kadar teselli etmeyeceğini bilsem de sırtını sıvazladım."Jungkook hadi gidelim."
Başını anlamsızca salladı
"Kütüphaneye"
"Jimin sen ciddi misin? Ne kütüphanesi?"
Kıkırdadım.
"Bu durumdan kurtulacağız.."
***
Kütüphaneye gelmiş ve bu kpnu hakkında kitapları araştırıyorduk. O an yanımızdan geçen 2 meleği gördüm. Bunlar Yoonie ve Kimikimi gibi mutlu ve güzel değillerdi. Azrail gibi büyük çekiçleri ve somurtuk suratları vardı.İçimden bir his (ben senin hissine sıçayım) onları takip etmemiz gerektiğini söylüyordu. Ve öyle de yaptım. Jungkooku kolundan tuttum ve meleklerin biraz arkasındaki kitaplıktan onları dinlemeye başladım.
"Kimikimi ve Yoonie en son meleklerin kütüphanesinde görülmüşler..".
Tanıdık isimleri duyduğum an gözlerim kocaman olmuştu. Dinlemek için kulağımı daha da yaklaştırdım.
"Onları yakaladığım an kuyunun en dibine göndereceğim.."
İçimden iyi olmaları için yalvardım. Bir kaç dakika sonra melekler hareketlendiler ve kütüphanenin personel harici giremez yerine girdiler.
Personel harici giremiyormuş. Biz personel harici değiliz. Personel Harici kimse onun için üzgünüm.
Kapıdan başımı uzattım. Sadece duvar vardı melekler birkaç adım önümüzdelerdi. Ve taş kapıya dokunarak bir kaç şey söylediler.
"Bilgi, şimdi en ihtiyacım olan şey
Bana yardım et çünkü bende saklı kıtadanım"Taşlar yerlerinden oynuyor ve küçük ama şehvetli bir melek aleminin kapısını açıyordu. Pek kimse yoktu. Hatta sadece bizim takip ettiğimiz iki melek vardı. Taşlar yerlerine oturup kapanacakken -götünden- gelen anlık cesaretle Jungkook ile atladık. Burası mükemmeldi.
Düşüncelerime engel olarak onların arkasından saklanarak gitöeye devam ettik. Geldiğimizden beri tek kelime etmeyen Jungkook konuştu.
"Başımıza bir bok almasak bari"
Sessiz olması için işaret yapıp ilerlemeye devam ettik. Büyük bir kapıdan içeri girdiler. Bizde arkasından...giderken arkamdan gelen takırtıyla arkamk döndüm. "Sıçtık dimi?" bakışı atan Jungkooka baktım. "Sıçtık, sıçtık" dedim.
--------------
Kimikimi ile biraz kafa dinlemek ve şu insan olma konusu hakkında konuşmak için Han nehrine geldik. Gölün kenarında oturup konuşmaya başladık.
"Hadi beni biliyorsun ama sen Kimikimi sen niye insan olmak istedin?"
Kıkırdadı. "Okuldan gelince Jungkooku gıdıklamaya başladım. Tabi ki gıdıklanmadı ve bana 'Ben bu meleğin dokunuşlarını hissedemiyorum hissetmek isterdim' dedi"
Kahkaha atmaya başladım."Ohaa siz baya ilerlemişsiniz.." ve gülmesi yüzünde soldu..
"Yoonie hyung aslında Jimin seninle ilgili bir kaç şey söyledi ama.."
"Ama ne?"
"Ama anlatmamam gerektiği ile ilgili söz verdim."
"Hey Kimikimi insanlar bile sözlerini tutmuyor sen mi verdiğin sözü tutmaya çalılıyorsun?"
Haklısın der gibi başını salladı. "Jimin seni bir kere olsun hşssederek öpmek istediğini söyledi.."
Acayıp ve sebepsiz tutan ölsürükten sonra kalbime giren sızı ile Kimikimi ile birbirimize baktık ve aynıanda "Başlarına birşey geldi"
Nasıl olmuş? Puanlandırmanızı bekliyorum.