• VI •

618 80 61
                                    

-Bu bölüm +18 ögeler içermektedir. Rahatsız olan kişiler bölümün işaretlenmiş kısmından devam edebilir.-

Emek vermediğin her kazanç haramdır, bu en temel kurallardan biridir. Bu nedenle baş melek oldukça sık bir şekilde düşünüyordu, insanın bu sevgisini hak etmek için ne yaptım? Daha sonra düşündüğü şeye gülüp geçiyordu. Çünkü insan bir kazanç değildi; Aksine baş melek zaten insanın doğuştan sahip olduğu bir maldı.

Ve bu gerçek en başta baş meleğe acı verse de nedense şimdi bundan zevk almaya bile başlamıştı.

Elleriyle dudaklarını okşadı önce, yumuşaklığını hissetti. Daha sonra eğildi ve nefesinden bir hediye verdi. İnsan bu sıcaklığı vücudunun her noktasında hissetmişti, baş meleğin varlığı bile kendisini yeterince heyecanlandırırken onunla birlikte olacağı düşüncesi çıldırmak için yeterli bir sebepti.

Baş melek oldukça ağır davranıyordu, hamlelerini dikkatli seçiyordu. Yoksa ava giderken kendini tutamayıp acı bir şekilde avlanacağının farkındaydı. Daha fazla beklemeden dudaklarını onunkine bastırdı.

Şu an dünya ondan ibaretti. Yer, zaman, mekan kavramları bir anda yok olup gitmişti. Geriye sadece o ve insan vardı. Olmasından en çok korktuğu şeyi yaşıyordu ancak giriş, gelişme ve özellikle de sonuç kısmı artık pek umurunda değildi. Artık geri dönüş yoktu.

İki tarafta acemi ataklarını derinleştirme yolundaydı, zehri daha fazla arzuluyorlardı. Daha fazla, daha fazla, çok daha fazla! Kana susamış bir vampirin susuzluğunu aratmıyordu bu sahne.

Baş melek bulundukları pozisyondan rahatsız olup, kafasında kendi bileklerine taktığı kelepçeleri çözdü ve insanı yavaşça kavradı. Bu kelepçeleri ondan uzak durmak için bir engel nispetinde takmıştı kendine halbuki.

Onu tek hamlede kaldırıp kalçalarından tuttu, buna karşılık olarak insan ise ona destekte bulunmak için bacaklarını baş meleğin beline sardı. Birbirlerini bırakamıyorlardı.

Baş meleğin bacaları anın verdiği sarhoşluğa dayanamadı ve birkaç adım ilerleyip yatağa düştü, insan hala altındaydı ve öpüşmelerini bir saniye dahi kesmemişlerdi, ancak sonunda nefessiz kaldılar ve ayrıldılar.

Birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı. Peki ya şimdi? Sorusuna cevap arıyorlardı ancak aş melek cevap onun kafasını biraz daha karıştırmadan önce atağa geçti.

Dudaklarını insanın boynuna gömdü ve ufak öpücükler bırakarak köprücük kemiklerine kadar geldi. Bir yandan yavaşça insanın kıyafetlerindeki her bir düğmeyi açıyordu, duruma hakimlik etmesi vicdan azabını azaltıyordu. İnsan ise kıpkırmızı bir yüzle baş meleğin dudaklarına odaklanmaktan başka bir şey yapamıyordu. Nefesinin geçtiği her yer yanıyordu sanki, bu karıncalanma hissi midesinde kıpırdanmalara yol açmıştı. Bayılacak gibi hissediyordu.

Baş melek sonunda insanın kıyafetlerinden kurtulduğunda ona sunulmuş ziyafete şöyle bir baktı. Gözlerinden bir yırtıcının verdiği korku süzülüyordu, yine de biricik sevdiğine inanılmaz bir centilmenlikle; kibar davranıyordu.

Nefesini düzenledi ve tekrardan eğilerek kulağına fısıldadı.

"Bana aitsin."

-Üzgünüm bundan sonrasını yazabilecek cesareti kendimde bulamıyorum.-

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Ciel hayal kırıklığını hala sindirebilmiş değildi. içinde olduğu durum değil de, asıl elinden hiçbir şey gelmemesi canını sıkıyordu. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu ve bu ona daha çok dehşetten başka bir şey vermiyordu.

Aslında baş melekten kurtulmak için bir sürü plan kurmuştu ancak her birinin sonu tanrıyla hesaplaşmaya çıkıyordu.

Ve bir anda aklına dank etti. Tabii ya, TANRI! işte cevap buydu. Onların içinde bulunduğu ilişkiyi sabote etmenin en kesin yolu tanrıydı.

Bir dakika daha beklemeden yola koyulmak istedi ancak tanrıya gitmenin herhangi bir yolu yoktu veya onunla konuşmanın. Onun hakkında tek bildiği şey. her şeyin yaratıcısının o olduğuydu. Ona nasıl ulaşabilirdi, nasıl?

Uzun düşünmeler sonucunda bir cevaba ulaşamayıp kendini koltuğa attı ve gözlerini kapattı. Eğer her şeyi o yarattıysa ve her şeyi gözetebiliyorsa beni her halükarda duyabiliyor olması gerek. İyi de...

Bir hışımla ayağa kalktı, bir şey arıyordu. Onu duyuyor olsa bile havayla konuşmak ona boş geliyordu. Dışarıya çıktı uzunca yürüdü ve sonunda yalnız kaldı. Bir başına.

İşte o zaman hissetti. Kalbindeki kıpırtıyı hissetti, yalnız olmadığı hissetti. O hep onunlaydı, o hep en yakınındaydı ama göremiyordu. Dizlerinin üzerine çöktü, sadece bir anlığına her şeyi boşverdi. Tanrın onunla olması her şeyi unutmasını sağladı, . Ve işte o zaman yapabileceği en mantıklı duayı etti.

"Onları ıslah et."

Dipnot: Sanıldığının aksine, tanrının senin için uygunu neyse onu yapmasını dilemektir. Yani karşındaki kişi için, günahı varsa cezasını, sevabı varsa ödülünü istemektir.

Daha sonra yavaşça ayağa kalktı ve evin yolunu tuttu. Eve ulaştığında kimseye görünmemeye özen göstererek odasına geçti ve uzun bir uyku çekti.

O günden sonra baş melek insanın yanına bir daha uğramadı.

----

Uzun süreden sonra gelen kısa bölüm!

Üzgünüm sadece hobi diye yazıyorum ve açıkçası özellikle pek zaman ayıramıyorum ancak yine de bu seriyi kısa sürede bitireceğim.

Çünkü bu hikayenin tamamını kafamda çoktan tamamlamıştım muhtemelen birkaç bölümden sonra final gelir.

Oy verip düşüncelerini belirtmeyi unutmayın!

KUZRAK ||Kuroshitsuji - Black Butler Fanfiction|| SebaCiel ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin