1. Benlikten Kaçmak

174 26 65
                                    

Medyadaki müziği dinlemeyi unutmayınız.

Bata çıka ilerledim yolda,
Ölüm gezerken bu kara kulvarda.

___________________________

~Günümüz

Soğuk, duvarları ilmek ilmek işlerken karanlıkta hızla yol alıyordu. Ayak parmaklarından başlıyor, boğaza doğru ilerliyordu. Savunmasız yakaladığı bir anda pençeleri arasına aldığı kurbanını, yalnız başına bırakacaktı.

Büyük bir yanlışın ortasında olduğumu hissettiğim zamanlar oluyor, öyle zamanlarda ise bedenim kaskatı bir et yığınına dönüşüyordu. Ne gülebiliyor, ne konuşabiliyor, ne de hareket edebiliyordum. Şüphe içime yayılan bir zehir gibi hızla etkisi altına alıyor, sorularımı cevapsız bırakıp gidiyordu.

Kaçış.

Beynim zonkluyordu, onu hissedebiliyor muydum? Bedenimdeki izleri bir bıçakla sıyırıp atabilseydim, ruhumdakileri kazıyabilecek miydim?

Karanlık bir tünelden geçmekteydim ve iyi bir yere gitmediğim kesindi. Yorganın altında öyle yatarken, bedenimdeki tüm yabancı hissin içimde büyüdüğünü hissettim. Bu his, midemin bulunmasına neden oldu.

Gözlerimi kapatamıyordum. Korkuyu en ince ayrıntısına kadar yaşıyordum. Dalgalarda boğuluyor, sesimi dahi çıkaramıyordum. Nefesim tıkanıyordu. Etrafımdaki kimseyi göremiyor, cebelleştiğim gölgelerime pervasızca yenik düşüyordum.

Kaçış mekanizması.

Ölümle burun burunaydık. Soluduğumuz nefesleri birbirimizin yüzüne doğru veriyor, etrafımızdaki kan kokusuna aldırış bile etmiyorduk. Her şey oldu bitti de saklıydı sanki. İyileşmek için bunu mu söylemem gerekiyordu? Umutlarımı geri almak için bitti mi demem gerekiyordu? Kuşların kanat çırpışlarını bu yüzden mi görüyordum? Acı bağırışlarını bu yüzden mi duyuyordum?

Titriyordum. Gözlerimi kapattığım an gözlerimin önüne devrilen mosmor dudaklar, buz gibi bir beden, damarlı göz kapakları. Soğuk bir odanın içinde öylece yatan ceset. Anıları üstüne yaftalanmış günahkâr, acıttıklarının bedelini ödercesine yüzünü buruşturmuş yatıyordu.

Zihnim ölüyordu.

Kapakçıkları daralmış, iyice gerilmişti. Tutmakta zorlandığı birçok şey, şimdi en ince ayrıntısına kadar oradaydı. Ufak sıyrıklarım, düşüşümün ardından gelen gözyaşlarım, mutluluklarım, güzel anılarım, ailem... hepsi gözümün önüne yığıldı. Yorganın altında soğuktan değil, acıdan titriyordum.

Tak tak.

Kapı sesi, ruhumu içimden çekip odada gezdirdi. Kalp atışlarımı dahi duyabiliyordum. Heyecan ve korkum, nefes almamı engelliyordu.

Ölüyorsun bugün.

Her şeyin başlayacağı o kapı sesi, tekrar etti. Geceden beri uyumayıp hazırlık yapan ben, şimdi yerimden kıpırdayamıyordum.

"Gel." Dedim sesimden hiçbir şey anlaşılmayacak tonda. Bunu başarabilirdim, değil mi?

Odanın kapısı, sessiz bir biçimde açıldı. Titreyen ellerim zorlukla yorganı başımdan kaldırdığında, gülümseyerek yatağımın ucuna gelen kardeşimi gördüm. Gözlerimin dün geceki gibi dolmasına izin vermeyerek hepsini geri ittim. Ruhum odanın içinde bana ve Tuna'ya göz gezdiriyordu.

"Abla, saat daha 7 bile değil." Bedenim yorganın altında kasılırken, vereceğim hazır cevabı kafamda tekrar doğruladım. Her zamanki gibi.

"Uyuyamadım sadece." Bu kadardı. Yüzünü ezberlemek istercesine ona bakarken, gözlerim yine dolmaya başladı. Bu sefer o da bunu anlamış olacak ki, kaşlarını çattı. Yorganın içinden çıkan saçlarımı okşayarak, piyano tutan uzun parmaklı ellerini başımda gezdirdi.

Meyus | AlelekserHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin