Bu bölümü, Şura'ya ithaf ediyorum, bu bölüm tamamıyla onun için! Biraz geç kaldı, ama yinede...
İyiki doğdun, Şura! Umarım sevgi, şans, başarı ve PARA! dolu bir yıl geçirirsin, inanılmaz desteğin için teşekkürler<3
Bu arada, yeni Dramione hikayem 'hate to love' a göz atıın, DOS sezon finaline girdiği için ondan devam edeceğim! Bağlantı, yorum da<3
Beraber oldukları zaman istemeden de olsa yüzünü incelediği zamanlar oluyordu. Açık kurşini gözler, sivri bir çene, biçimli bir burun, dolgun dudaklar.
Dudakların mı demişti? Demişti.
Ardından, karşısındakinin gözlerindeki pırıltıyı görmüş daha ağzını bile açamadan kendini kucağında bulmuşdu.
"Nasıl hissettirdiklerini öğrenmek ister misin?" demişti, kızın anında nefesini keserekten.
Ağzını açıp birşeyler söylemek ya da bir işaret vermek istiyordu. Yüz yüze olmaları durumu daha da berbatlaştırmakla kalmayıp, kızın kendine hakim olmasını da zorlaştırıyordu.
Gözlerini, bu kadar yakından görmek çok güzeldi. Buz mavisi gözlerindeki ışıltı kendi sıradan gözlerini kamaştırıyordu. Kirpiklerini kırpıştırdı ve eğmiş olduğu kafasını ona doğru kaldırdı.
Hayır diyemezdi. Öyle deseydi, istemiyor olurdu ama öyle değildi.
Bir de o kadar güzel bakıyordu ki, istemese de diyemezdi.
Draco, kızın suskunluğunu görünce daha da keyiflenerekten burnunu onunkine dayadı.
Sıcaktı ama kendi ısısından mı yoksa anın sıcaklığından mı olduğunu bilemiyordu, ikinci seçenek daha cazipdi ama.
Hermione, burnuna değen sertliği hissedince gözlerini kırpıştırdı, alanı kısıtlıyordu. İlk adımı onun atmasından başka çare bırakmıyordu ki kıza, ya şimdi ya hiç.. derin bir nefes alıp çenesini öne doğru -
Yakınlarından, çok yakınlarından gelen derin metalik ses ikisini de irkitti. Genç büyücü anın bozulmasına söylenerekten kafasını yana çevirdi ve sesin kaynağını aradı. Uyuşmuş olduğu için hiç birşeyi algılayamıyordu.
Hermione, karşısındakinin çenesini kendine doğru çevirip, kolunu kaldırdı. Slikon kordonlu büyük kadranlı altın rengindeki saatini işaret etti. Sesi çıkartan saatiydi. Sürenin dolduğuna işaret di bu.
Huzursuzca kıpırdanan Draco'ya baktı, saati kolundan çıkarıp uzayın en derinliklerine fırlatmak ile fırlatmamak arasında ki o ince çizgideydi, sanki.
Sıkıntı dolu bir nefes verdi ve kıza geri döndü.
"Bu oyunu yeniden başlatamıyor muyuz? ya da kaldığımız yerden devam edemiyor muyuz?"
*
Son üç hafta.
Sadece üç haftaları kalmıştı. FYBS sınavlarına SADECE üç hafta.
Şakaklarını ovaraktan kafasını gömmüş olduğu iksir ders kitabından kaldırdı. Ezberleyemiyordu, yapamıyordu işte.
Kıvılcım Solüsyonu ile Ateş Solüsyonu arasındaki farkı, etkilerini ve malzemelerini birbirine karıştırıp duruyordu ve Slughorn bu iksirin FYBS'ler de KESİNLİKLE çıkacağına dair, güvence vermişti.
Belki, birkaç dakikalığına ara vermesi işe yarardı. Zaten çökmüş olduğu çimenlere sırtüstü uzandı ve kafasını yukarıya doğru bulutlu gökyüzüne doğru çevirdi.