On Üçüncü Bölüm | 'Seni Sevdiğimi Biliyorsun Değil Mi?'

598 35 0
                                    

ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Taemin'in dudaklarının benimkiler üzerindeki pozisyonu ve yanaklarımın alev alarak yanması beni rahatsız edince geri çekildim. Merdivene çarpan ayağım yüzünden dengemi kaybetsem de düşmemiştim. Taemin hızlı bir refleksle beni kollarımdan yakalarken yine rahatsız edici bir yakınlık oluşturan pozisyonun içine girmiştik.

 Bakışlarımı Taemin'in kollarımı tutan ellerinden yüzüne çevirirken o da başını kaldırıp bana bakmıştı. "İyi misin?" Bu durumda herhangi bir kızın olabileceği kadar iyiydim. Ne yapacağını bilemez bir şekilde... Taemin'in ellerinden kurtulup bir adım daha yukarı çıktım. Soruna sesli bir cevap vermeden sadece başımı onaylarcasına sallayarak karşılık vermiştim. Hızla arkamı döndüm ve bu utanç verici ve bir o kadar da korkutucu durum kurtulmak için odama ilerledim.

 -

Gece yatağıma uzandığımda uyumak için gözlerimi ne kadar yumsam, ne kadar koyun saysam da bir türlü uyuyamıyordum. Göz kapaklarım her kapanışında aklıma gelen ilk şey Taemin'in az önceki yüz ifadesiydi.

 Yattığım yerde diğer tarafa dönerek yorganıma daha çok sarıldım. Her ne kadar küçük bir olay olarak görünse de itiraf etmeliydim ki benim için çok büyük bir sorunu teşkil ediyordu. Öncelikle yarın Taemin'in karşısına nasıl çıkacağımı bilmiyordum. Karşısına çıkmak aslında konuşmaktan daha kolaydı. Yarın konuşmamız gereken zamanlar olacaktı ve böyle durumlarda hep aynı olayı hatırlayıp duracak olmam buna hiç de yardımcı olmayacaktı.

 Daha fazla o olayı hatırlamamak için başka şeyler düşünmeye başlamıştım. Gyujin gelmişti aklıma bu sefer de. Kız arkadaşına hakkımda söyledikleri...

 Artık dayanamayacağımı anladığımda uzandığım yerden doğruldum. Bu gece hiç ummadığım kadar uzun olacak gibi görünüyordu.

 -

Günlerdir Taemin'den kaçmak için her bahaneyi kullanmıştım. Ortam böyleyken onunla doğru düzgün konuşamazdım çünkü. Oysa Taemin o olaydan sonra hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyordu. Bu yüzden durumu daha da tuhaflaştırıyordu.

 Okuldan dönüp kapıyı açtığımda Taemin'in çoktan eve gelmiş mutfakta bir şeyler hazırlamaya başladığını fark etmiştim. Yavaşça ayakkabılarımı çıkarttıktan sonra, hiç ses çıkartmadan ayakkabılarımı dolaba yerleştirdim ve herhangi bir ses çıkmasın diye terliklerimi elime aldım. Parmak uçlarında merdivenin ilk basamağını çıkmışken bir elin kolumu kavramasıyla durdum. Kim olduğunu bildiğim için arkamı dönmeye gerek duymadan o şekilde birkaç saniye daha kolumu bırakmasını beklerken Taemin konuştu. "Minjae! Ne zamana kadar böyle benden kaçmayı düşünüyorsun?" Planlarımı tahmin edebildiği için ne yapacağımı bilemez şekilde pozisyonumu değiştirmeden bekledim. Ne olurdu sanki beni rahat bıraksaydı?

 "Kaçmak mı? Tch... Kim kaçıyormuş?" Arkamı döndüğümde bu kadar yakınımda olacağını tahmin etmediğim için irkilmiştim. Her ne kadar belli etmemeye çalışsam da anladığına emindim. Elimi, kolumu kavrayan eline götürmüştüm ama içimde oluşan belli belirsiz bir his yüzünden geri çekmek zorunda kaldım.

 "Sen. Şimdi bile kolunu bırakırsam kaçacağına eminim. O yüzden bu şekilde benim sorularıma cevap ver." Montumu çıkartmadığımdan olsa gerek, terliyordum. "Neden benden kaçıyordun?" Ses tonunu biraz daha yumuşatınca yüzüne bakmıştım. Benden cevap bekler bir şekilde bakınca artık bu durumda kalamayacağımı anlamıştım ama ne zaman ağzımı açıp bir cevap vermeye çalışsam hiçbir şey söyleyemeden geri kapatıyordum. Sonunda o da pes ederek kolumu bıraktı ve bir adım geriye gitti. "Söyleyemediğin şey her neyse söylenmiş varsayalım." Yüzünden tuhaf hafif bir gülümseme oluştu. "Aramızın böyle olmasını istemiyorum. Bu yüzden... bu garip ortamdan kurtulmak için yemek yaptım. Gel." Bir anda elimi tutarak beni mutfağa doğru çekince içimde garipsediğim bir his oluştu. Bu hissi birkaç kere daha sadece Taemin'in yanındayken hissetmiştim ve bu beni oldukça rahatsız ediyordu.

When Love Calls YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin