NULL | 7

95 10 12
                                    


Uyandığım da Tae bara gelmeyi teklif etmişti, zorlamıştı. İş hayatına atılmadan önce son kez eğlenip, dağıtmak istemişti aptal.

Ben her ne kadar istemesem de..

Benim planım ; pijamalarımla birlikte Lacasa De Papel izleyip, pineklemekti. Belki biraz alkol.. Kim bilir?

Bardan içeri girdiğimiz de yoğun bir sigara kokusu gelmişti burnuma. İçerken rahatsız olmuyordum ama dışarıdan burnuma gelen kokusu çekilmez oluyordu.

Her zaman ki gibi müziğin ritmine uyan yapışık bedenler vardı. Kızların kıçlarına kadar olan tek parça elbiseleri, ağır makyajları. 'Acaba bende mi böyle görünüyordum dışarıdan?' diye düşünmüyor değildim.

Benim üstümde ise parlak siyah, deri bir etek vardı. Üstümde, bedenime yapışan bi büstiyer, deri ceketim, platform çizmelerim ve kırmızı rujum.

Baştan aşağı siyahtım, ruhum gibi..

Tae çoktan koltuklara geçtiğinde bende yanına geçtim. Kalabalık ortamları sevmezdim ama kafamı dağıtmak için ideal bir yerdi.

"Ben içki almaya gidiyorum. Sende ister misin?"

"Olur." dedim, tebessüm ederek. O gittikten sora bende etrafı incelemeye koyuldum. 18 yaşına ilk girdiğimde burda kutlamıştım. Yalnız.

Sahte insanlarla, sahte kahkahalar atmak yerine yalnız kutlamayı tercih etmiştim.

Hala uykum var gibi hissediyordum. Gözlerim sönük bakıyordu. Ama karşıda ki yüzü net bir şekilde görmüştüm.

Onun burda ne işi vardı? O da mı böyle yerlerde takılıyordu? Yanında tahminen arkadaşları vardı. Hala beni fark etmemişti, işime gelmişti tabii. Böylece onu inceleyebiliyordum.

Üstünde tıpkı bende olduğu gibi deri ceketi vardı. İçine siyah bir tişört, altına yırtık siyah kotu ve olmazsa olmazı hardal rengi botları.

Gülüyordu. Onu bu kadar güldüren şeyi merak etmiştim doğrusu. Gülerken tavşan dişleri ortaya çıkıyordu ve bu benim daha çok hoşuma gidiyordu. Aslında her şeyi hoşuma gidiyordu.

Ama bu kadardı daha fazlası yoktu. Ona aşık olduğumu sanmıyordum. Değildim.

"Al bakalım." Tae elinde ki bardaklardan birini bana uzattığın da, gözlerimi Jungkook'dan çekmek zorunda kalmıştım.

"Nereye bakıyordun öyle, gülümseyerek?"

Gülümsüyor muydum?

"Hiç, dalmışım öyle. Sanırım uykumu alamadım."

Konuyu dağıtmak için başka bir sohbet açtım.

"E, var mı bakalım gözüne kestirdiğin birileri?"

"Karşıda ki kız yarım saattir beni kesiyor. Sanırım bu akşam onunlayım." dedi, çenesiyle karşıyı göstererek.

Karşıya baktığımda yine onu görmüştüm. Bu sefer oda bakıyordu, bakışlarımız buluştuğunda kalbim tekleşmekti. Gözlerimi ondan çekip Tae'nin gösterdiği kıza baktım. Tek parça, mini elbisesi fazla dikkat çekiyordu. Bal sarısı saçları ise fazla uyumluydu.

"Hadi git. Burdan yiyişmesi zor olur." dedim, gülerek. Ardından omzuna patpatladım.

"Ama seni yalnız bırakmak istemiyorum." dudaklarını büzmüş bana bakıyordu. Sanırım kuzenim olmasa çoktan ona yürümüştüm.

"Sıkıntı değil. Zaten yanıma birazdan birileri damlar."

"Öyle diyorsan. Ama bi sıkıntı olu-"

"Hadi Tae. Kaçıracaksın şimdi kızı." söylenirken aynı zamanda da omzundan itekliyordum.

"Sen bir tanesin." dedi, ardından burnumun ucundan öpmüştü. Gülerek arkasından bakıyordum. Ona sahip olduğum için minnettardım. Beni hiçbir zaman yaptıklarım için sorgulamamıştı. Hep yanımda olmuştu. Bir ara sinir krizi geçirdiğim için hastaneye yatmıştım. O zaman beni görmek için yurt dışında ki okul gezisini bırakıp yanıma geldiğini hatırlıyordum. Hayatımda ki en doğru insanlardan biriydi.

Masaya koyduğum limon aromalı içkimi tekrar elime alıp bir yudum aldım.

Ekşiyi severdim, fazlasıyla. Tae'de biliyordu ki limon aromalı almıştı.

Yanımda bir hareketlilik hissettiğimde bakışlarımı oraya çevirdim. Tanımadığım, tahminen benim yaşlarımda ki, oldukça yakışıklı çocuğa baktım. İlk dikkatimi çeken kehribar rengi gözleri olmuştu. Kore'de renkli gözlü bulmak fazlasıyla zordu. Dolayısıyla şaşırmıştım.

"Selam." dedi, sıcak bir gülümsemeyle. Nedense gözüme itici gelmemişti.

"Selam." dedim, onu taklit ederek.

"Böyle bir yerde yalnız başınıza oturmak fazla tehlikeli değil mi, güzel bayan?"

"O zaman bana katılmalısınız, yakışıklı bayım." dedim, sırıtarak. Ne var? Eğlenmek benim de hakkım.

"Kabul. Bu arada ben Seo Kang Joon." dedi, elini uzatarak.

Bende elimi ona doğru uzatıp konuştum. "Kim Ae Cha. Tanıştığımıza memnun oldum Kang Joon-shi." dedim ve elimi geri çektim.

"Benim kadar memnun olamazsınız. Hem artık şu resmiyeti bırakalım, hım?"

"Peki, Kang Joon."

VOTE+YORUM

NULL | JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin