Her gün, lanet olası her gün acı çekmek... Hayatın bize sunduğu hediyeler ne kadar da mükemmel değil mi!! İnsanların sizi anlamadığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Aslında tek yaptıkları sizin acılarınızdan beslenmek ve bundan zevk almak,tıpkı tek bir şeye programlanmış robotlar gibiler. İnsan doğar, büyür, iş sahibi olur, para kazanır, evlenir, ev alır, araba alır, yaşlanır ve huzur içinde ölmeyi bekler. Bu düzen çoğu insan için aynıdır ama onlar hissetmenin tadını bilmezler, öyle güzeldir ki hissetmek; acıyı bile kucaklarsınız, çünkü hisler büyük manalar taşır. Öyle bir noktaya gelirsiniz ki kabus görmeyi umarak uykuya dalarsınız.
Uyku araçtır, tıpkı evrenler arası geçiş yapmak gibidir. Hayalinizdeki evren o kadar güzeldir ki uyanmak istemezsiniz. Ne pahasına olursa olsun hayal kurarak uykuya dalar, bir kabus dahi görseniz uyandığınızda yüzünüzde buruk bir gülümseme ile o kabusu hatırlamaya çalışırsınız. Artık sadece kendi evreninizde yaşamaya başlarsınız, Dünya'dan kopar, hiçbir şeyi umursamazsınız. İşte en büyük hediye aslında budur; düşünmek ve hayal etmek, öyle büyük bir hediyedir ki her beden bu yükü taşıyamaz, bazılarına ağır gelir ve bu bedenler sıradanlaşmaya, robotlaşmaya mahkumdur. Bu hediyeyi taşıyan ve kabul edenlerse paha biçilemez bir mutlulukla karşılaşırlar, işte bu gerçek mutluluktur.
Gerçek mutluluğu insanlarda değil kurduğunuz hayallerde ararsanız bulmak çok kolay olacaktır. İnsanlar çok konuşur değil mi, ahkam kesmeyi çok severler, kendi bildiklerini doğru sanırlar ama sizin evreninizde kimin ne kadar söz hakkı olacağına siz karar verirsiniz. Denizlerin hakimi olabilir, dalgalarla dans edebilir, onları kayalarla buluşturabilir hatta balıklara uçmayı gökyüzünde süzülmeyi öğretebilirsiniz. Odanızda kendinize ait, gecenizi aydınlatacak bir Ay'ınız olabilir. Yıldızları avucunuzun içinde tutabilirsiniz.
Tek yapmanız gereken hayal kurmak, sonsuz mutluluğun anahtarı elinizde ve eğer değerini bilmezseniz avucunuzdan kayıp gidecektir, mutlulukla kalın...
