Bugün bu akademiye ilk gelişimi dün gibi hatırlıyorum. Mutlu, Güzel ve bir okadar da acı bir seneydi...Ama güzel yanlarıda vardı...Bu arada kendimi tanıtmadım ben Yuzuma Midara ve bu benim suikast sınıfıyla birlikte geçirdiğim hikayem.
Okulun ilk günü
Bugün okulun ilk günü olsada gitmedim. Çünkü ortaokulun ilk 2 senesini okuduktan sonra okulu bıraktım ve para ile insanları öldürmeye başladım. Annem bugünleri i görseydi kahrolurdu herhalde. Ama o şuan burda yok. Yani istediğim gibi takılabilirdim. Yatağımdan homurdanarak kalktım ve lavaboya gidip rutin işlerimi hallettim. Odama geçtim ve bugün ne giymeliyim diye düşünürken elime geçen iki parça kıyafeti giydim. Klasik tarzım siyah pantolon ve siyah bir tişört. Anneminki gibi olan uzun ve beyaz (evet beyaz animelerde çok sık rastlanır.) saçımı atkuyruğu şeklinde topladım, siyah ceketimi aldım ve dışarıya çıktım. Biraz ilerideki sokakta durdum. Herzaman girdiğim petshoptan kedi ve köpek maması aldım. Sonra ise özel bir akademinin (adını şimdilik yazmicam ama siz biliyorsunuz) yanında olan ormana gittim. Hayvanları seviyordum ve onları evime alamasam bile bakmak bana mutluluk getiriyordu. Mamaları kabına koydum. Ve sonrada sessiz gene ormandan çıktım. Öğrenciler okula gidiyordu. Ama bi saniye...Neden bazı öğrenciler ormanın içinden gidiyordu ki?!?! Neyse bu beni ilgilendirmez diye düşünerekten oradan ayrıldım ve eve geçtim. Ne kadar sıkıcı bir gün diye düşünerek mutfağa geçtim ve kendime sandviç yapıp salondaki koltuğa uzandım. Tam sandiviçimden bir ısırık alıcakken telefonum çaldı.
Evet sanırım gene işim çıktı.-Bu seferki görevim nedir?
-Tokyo meydanında buluşuruz.
-Bir saniye! Bana görevimi söylese-
Yüzüme kapattı. Tçk. Bu adamın nesi var böyle! Tuhaf insanlarla uğraşıyorum. Ama yapmalıydım. Yoksa abimle nasıl karşılaşabilirdim ki? Abimi anlatmaya unuttum kusuruma bakmayın. Bu aralar unutkanlıklarım başladıda... Ben 6 yaşımdayken her şey mutlu ve huzurlu geçiyordu. Ben, annem, babam ve biricik abimle beraber mutlu bir hayat geçiriyorduk. Abim benden 11 yaş büyüktü. Beni her zaman koruyup kollardı ama birgün hayatımdaki her şey değişmeye başladı... Anaokuluna yeni başlamıştım tüm arkadaşlarımla iyi anlaşıyordum. Birisi hariç Mirara udaru. Beni hiç sevmemişti ona kötü bişi yapmamıştım oysaki birgün okula en sevdiğim oyuncağımı götürmüştüm. Tüm arkadaşlarım oyuncağımı çok beğenmiş ve oynamalarına izin vermiştim, Mirara uzaktan bana ve yanımdaki arkadaşlarıma öfke saçan bakışlar atarken öğretmenimizin yanında duran yardımcı abla bizim uyku saatimizin geldiğini söyledi. Hepimiz yere serilen küçük yataklarımıza kurulmuş ve rüyalar alemine dalmıştık. Sonra bir dürtüyle kaldırılmıştım. Ne kadar çabuk bitti derken gözlerimi açtım ve yakın arkadaşım olan Mayuriyi gördüm. Şok ve üzgün bir bakışla bana bakıyordu. Ona noldu derken bana elinde paramparça olmuş ve her tarafı boyanmış olan oyuncağımı gösterdi ben şok geçirirken bana bunu yapanın Mirara olduğunu söyledi. O anda ne olduğunu tam hatırlamıyorum. Mayurinin dediğine göre o an gözlerimdeki ışıltının solduğunu ve ölü bir insanı ki gibi bir gözlerimin olduğunu söylemişti. Ve herkez uyurken Mirara'nın saçından tutup ona bağırdığımı sonra ise öğretmen yardımcımızın beni Mirara dan ayırdığını söylemişti. Bu konu üstüne annemi aramışlar ve konuşmuşlardı ben ise hiç bir şey söylememiş ve öylece bakmışım. O olaydan 2 gün sonra abim o gün okula beni götürürken Mirara nın abisi yolumuzu kesti ve bana bağırarak hakaretler savurmaya başlamıştı. Abim o sırada devreye girmiş ve beni savunuyordu. O sırada abim onu itmişti ve çocuk sendelemişti ancak yere düşmemişti. Hemen kendini toparladı ve sonra cebinden çakı çıkardı. Abim bi andan tırssada belli etmiyordu. Ben ise korkmuş bir vaziyette abimin arkasına geçmiştim. Hiç abime benzemiyordum. Sonra abime tam hamle yapıcak len abim çocuğun elini kavrayıp elindeki çakıyı aldı. Çocuğu yere düşürdü ve çakıyı gözü dönmüşcesine onun koluna sapladı. Bunu çoğu çocuk görse korkar kaçardı. Ancak ben o sırada sadece gözlerimin ışıltısıyla beraber 32 diş gülüyordum. Abim bu halime şaşırsada kendine geldi ve hiç bişi olmamış gibi beni okuluma bıraktı...öğlen annem beni almaya gelirken yüzünde korku,şok ve bir okadarda öfke vardı. Anlayabiliyordum onu kim olsa öyle olurdu. Eve giderken hiç bişi konuşmadık. Ancak evin önüne geldiğimizde evden babam ile abimin bağırma sesleri geliyordu. Ben ne kadar korksamda bişi belli edemedim. Eve girdik ve 2 dakikalığına sessizlik oldu. Annem ağzını açmadan ben olanları eksiksiz bir şekilde anlatmıştım. Babam sırf benim korkmamam için beni odaya gönderdi. Ama ben meraktan ölüceğim için odama çıkmış gibi yapıp merdivenlerin en üstündeki basamaktan onları dinliyordum.
-Sen eskiden böyle değildin. Ne oldu sana böyle!(babam)
-Ben sadece Midara'yı korumak istemiştim.(abim)
-Peki ya okulda çıkardığın kavgalara ne demeli!
Öğretmenin bugün annenle konuştu hoca sana soru sormuş bilmeyince sana şakasına bir laf atmış ve sen hocaya iğrenici bir bakış atıp onu korkudan bayıltmışsın!(babam)-O kendisi kaşınmıştı... (abim)
-Defol bu evden! (babam)
O anda gözümden bir yaş düştü. Koşarak aşağıya indim.
-Abim bu evden gidemez!
-Bu işe sen karışma Midara! (abim)
-Ama abi...
-Midara sana odana çık demiştim! (babam)
Ben hem ağlayıp kızarken annemle bakıştım. Annem içten içe ağlıyordu. Oda istemiyordu ancak babamı dinleme taraftarıydı. Annemle babama dönerek.
-Sizden nefret ediyorum!
Dedim ve odama çıkıp ağlamaya başladım. Olay bittikten 2 gün sonra abim evi terk etti. Annem psikolojik tedavi görmeye başladı. Babam ise hiç bir zaman ağzına sürmediği sigara ve alkole başlamıştı. Bunların haricinde abim bana her doğum günümde iyiki doğdun mektupları gönderiyordu. Ancak bir gün işte asıl dağılma nedenimiz oldu...aradan 5 yıl geçmişti. Doğum günüme 2 gün vardı. Okuldan çıkmıştım ve eve geliyordum. Evin bahçesine geldiğimde etrafıma baktım. Önceden annemin gözü gibi baktığı çiçekler solmuş, elma ağacı kurumuş, abimle yaptığımız korkuluk yağmurdan dolayı çürümüş bir haldeydi. Abim gittikten sonra evin bir anlamı kalmamıştı sanki...evin kapısını açtığımda gene aynı ortam. Babam sarhoş bir halde annem ile kavga ediyor annem ise kendini savunuyordu. Onları takmayıp odama geçtim. Ödevlerimi yaparken sesler git gide yükselmişti. İçimden: Artık gerçekten yetti! Neden eskisi gibi olamıyorduk ki! Gibi şeyler söylerken bi anda yere düşme sesi haricinde başka bir ses yoktu. Acaba kötü bir şey mi olmuştu? Aşağıya inerken evde olmayan bir şey fark ettim. Yerdeki kan birikintisi. Ben gözlerim kocaman açılmış bir şekilde bakarken çoktan salonun kapısında elinde kanlı bir bıçakla duran babamı, yerde kan kaybından ölmek üzere olan annemi görmüştüm. Sonra... Babam ağlamaya başlamıştı annemin cesedini eliyle kavrayıp özür dilemeye başlamış bir şekilde ağlıyordu. O sırada ben babamın yere attığı kanlı bıçağı almış ve birden fazla kez onun sırtına saplamıştım. Yan komşular benim ağlamakla birlikteki gülme seslerimi duyup eve girmişlerdi. Sonra ise beni polise götürüp olayları anlattırmışlardı. Aradan 2 gün geçti ve cenaze yapılmıştı ben ise sadece annemin mezarına çiçek koyup dua etmiştim. Beni çocuk esirgeme yurduna göndericekleri sırada bir adam benimle ilgileneceği söylendi ve o adam beni alıp büyüttü kendi kızıymışım gibi sevdi ve baktı... Ancak beni bir süikastçi gibi eğitmişti. O abimi tanıdığını ve ona ulaşabilmem için insanları öldürüp onun bana olan merakını arttırmam gerektiğini söylemişti. Ama onada yazık oldu. Başkasını öldüreceğine kendisi ölmüştü. Sonra ise onun adamlarının birisiyle yani şimdi Tokyo meydanında buluşup iş vericek kişi olan kotoro_san ile insan öldürüp hayatımı yaşamaya devam ediyorum. Benim geçmişimde böyleydi işte. Tek hedefim abimi bulmak ve bu lanet olası Boktan hayattan kurtulmak.
Medya: Yuzuma Midara