Multimedya; Amy Shark - I Said Hi
İthaf; guvencmuhammetali
Tam tempo okumalar!*
Hayatımı hiçbir zaman hiçbir işe yaramayan beceriksiz bir aptal olarak geçirmişim. Bu ailem ölmeden önce de böyleydi. Evde, okulda, sokakta, çarşıda. Bana bir iş verilir, ben ise o işi elime yüzüme bulaştırarak kendimi rezil ederdim.
Ailemi bile koruyacak güce sahip değildim. Avcumun içinden kayıp gitmişlerdi ve benim tek yaptığım acımı kalbime gömerek yoluma devam etmekti. Ama onu da becerememiş, yoluma çakıl taşları koymuş, psikolojimi bozmuştum.
Sonra bir gün büyükbabamın olduğunu öğrenmiştim. İlk defa yüreğimde umut filizleri vardı. İlk defa bir şeyleri düzeltebileceğime inanmış ve ismini bile bilmediğim bir kasabaya, arkamdaki her şeyi bırakarak gelmiştim.
Ama gel gör ki yine her şey elimde patlamıştı.
Dün gece yaşananlar gerçek olmamalıydı. Etrafımızı ne idüğü belirsiz siyah giyimli adamlar sarmış, terör estirmişlerdi. Ve asıl can aşam taraf ise, arkadaş yaptığım insanların, gözlerini bile kırpmadan fantastik bir şekilde onları öldürmesiydi.
Alec, Dexter, Rosalie, Sarah. Ve yanımda yatan adam. Alistair'ı hiçbirini öldürürken görmemiştim fakat onun da en az kardeşleri kadar acımasın bir katil olduğuna emindim.
Dün gece son hatırladığım Alec'in, "O da bizden biri." demesiydi. Sonrasında anlayamadığım bir sersemlikle uyumuştum ve bunun da o ahmakların yaptığını biliyordum. Bir de hiçbir şey olmamış gibi yanıma yatmıştı. Ne hakla yanıma yatabilirdi? Yatağın onun olması yanıma yatma hakkını vermiyordu.
Sabahın ilk ışıklarıyla uyanmış, yaklaşık üç saattir bileğimi inceliyordum. Resmen damarlarım kıvrılarak ateş parçası resmetmişti.
Yataktan kalkıp Jackson'a baktım. Sanırım gece tişört giyme alışkanlığı yoktu. Yanına eğilip biraz onu inceledim.
Korkunç bir masalın içine düşmüştüm. Eğer bir an önce sayfaları yakıp masalı bitirmezsem ona daha çok tutulacaktım. O zaman ise o üç elma asla mutlu bir sonla kafama düşmeyecekti.
Yavaşca merdivenleri indim. Neden buradaydım? Büyükbabama bu yarayı ve bu izi nasıl açıklayacaktım? Peki bu kasabada tüm bunları yapabilen yalnızca mahşerin altı atlısı mıydı?
Hiç sanmıyordum.
İçeri girdiğimde Alec'in koltuğun bir köşesinde, Dexter'ın ise diğer köşesinde uyukladığını gördüm. Sarah Rosalie'nin odasında olmalıydı. Alistair ise kendi odasında.
Derin bir nefes aldım ve ayaklarımı sürüyerek üst kata tekrar çıktım. En sonraki siyah kapılı odanın Alistair'ın olduğunu varsayıyordum. Ne yaptığımı bilmeden sessizce içeri ilerledim.
Belki durup konuşabileceğim tek insan, Alistair'dı. O Jackson'dan çok daha soğuktu fakat Jackson'ın gözlerimin önünde kafasını kopararak öldürdüğü insanlar gözümün önüne geldiğinde Alistair gözüme oldukça zararsız geliyordu.
Jackson'ınkinin aksine beyaz bir nevresimin içinde dağınık saçlarıyla uyuyordu. Odası da Jackson'ınkinin aksine gayet güzgündü.
Odasının renk tonu ondan beklenildiği gibi siyahtı. Jackson gibi koyu da olsa odasına renk katan lacivert bir halısı ya da bir basketbol potası yoktu. Jackson'la hem fiziki, hem de karakter olarak tamamen zıtlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMGE - I
Teen Fiction•Fantastik #1 • Onlar bana hem yaralamayı, hem de yaralanmayı öğretmişlerdi. Hem acı yaşatmayı, hem de acıya dayanmayı öğretmişlerdi. Düşeni kaldırmayı öğretmişlerdi ama defalarca düşürmüşlerdi de. Güvenmeyi, ama bir o kadar da yarı yolda bırakmayı...