İyi okumalar :)
Bir elim Denizin elinde diğer elimde elbise torbasıyla yürümek çok hoş cidden. Nefes aldıkça mutlu olduğumu ve sanki Deniz gittiğinden beri bu kadar canlı yaşadığımı hissediyorum. O benimle.
"Deniz?" sesiyle durup arkamıza bakmamızla yaklaşmakta olan kişiyi görmek hiç hoş değil.
"Selam" dedi önce. Ardından bakışları ellerimize indi ve geri kaldırıp yüzüne gıcık bir gülümseme yerleştirdi.
"Kaç gün oldu?" deyip gözlerini devirdi.
"3 günü geçmiş olabilir yada daha fazla zamanı ama benim dediklerim olunca görürsünüz." deyip yüzüne gıcık bir gülümseme yerleştirdi.
Denizin elini sıkmaya başladığımı Deniz inlediğinde farkettim. Önce büyük bir kahkaha attı ve kafasını iki yana sallayarak buradan uzaklaştı. Sinirimden çatlamak üzereydim. Hızla Denizin elini bıraktım ve gözlerimin dolmasını engellemeye çalıştım.
"Ben bu kızı öldürürüm. Ben onu mahvederim" diyerek arkasından koşmaya başladım. Ama ne yazık ki yakalayamamamın verdiği mutsuzlukla olduğum yere çöktüm, ellerimi başıma sardım. Koşturarak taksiye bindi çatlak kız. Geçmiş bizi hiç mi bırakmayacak? Ben sürekli o saçma saçan yılları düşünerek mi yaşayacağım?
Deniz gelip ellerimi çekip bana sarıldığında içime dolan huzurla mantıklı düşünmeye başladım. Bu mantık sadece aşkla olmayacağını gösteriyor bize. Kendimi hızla Denizden çekip ayağa kalktım.
"Neden o kadar yıl yoktun? Bilmiyorsan öğreneceksin anladın mı? Bu kız yada bunun gibiler bunu dedikçe verecek bir cevabım olsun. Lütfen Deniz bir şey söyle. Ben böyle yaşayamıyorum" diyerek bağırıp çağırmaya ardından ağlayarak sesimi kıstım.
Bir yarım saat sessiz ve gereksiz bir biçimde oturduktan sonra ayaklanıp "Gidelim" deyip yürümeye başladım. Arkamdan ayak seslerini duyuyor ve buna inanamıyordum. Ağzını açmadı. Ne halde olduğumu anlayamıyordu. Belkide benim onu özlediğim kadar beni özlemedi ve sevdiğim kadar beni sevmiyordu, sevmiyor da.
O benim Denizimdi. Hala aynı kişi mi anlayamıyorum..
1 hafta sonra
Gözlerimi açtığımda güneş çoktan odayı fena aydınlatmıştı. Daha kalkmadan sorunlar aklımı doldurmasıyla yüzümü buluşturdum ve kendimi yatağa gömmek istedim.
Bugün büyük gündü. O gün Deniz sadece bir kere konuştu. O da bir hafta sonra herşeyi açıklayacağını söylemesiydi. Sonra o kendi yazlığına ben kendiminkine döndüm. Balkona çıkıp birbirimize bakmadan iki gün kalıp evimize döndük. Okuldada birbirimizi hiç görmemeye çalışarak günler geçirdikten sonra bugüne geldik. Onu daha ilk günden özlemiştim.
İçin için kendime haksız olduğumu söylerken arada kalmanın da cezasını çekiyordum.
Aklıma saatin gelmesiyle yataktan kalkıp hazırlanmaya başladım. Cici bir kaç kıyafetle biraz hanım hanım görünmekte bir sorun olmadığı kanaatiyle son kez kendime bakıp evden ayrıldım. Büyük adımlarla durağa yürüyüp otobüsün gelmesini beklerken kulaklığımı açmakla uğraşmak nefret ettiğiciydi.
Araba kornasıyla başımı kaldırdığımda yan koltuğun penceresini açmış ve çok yakışıklı bir Deniz gördüm. O an sanki rüyadaydım. Kalbim gene çok çok hızlı attı, sanki ölecek gibi hissetmem normal mıydı?
"Meleğim" dediği an gözlerime dolan yaşları engelleyemedim. Mantıklı bir açıklama yapmazsa onu bırakacağımı nasıl düşünebilmişim bilmiyorum. Sanki mümkünmüş gibi...
"Ela haydi bin şu arabaya" sesiyle kendime geldim ve gözlerimi silip yerimi aldım.
Arabanın çalışmasıyla sessizliğe boğulması bir oldu.
"Kalbimi yoldun be meleğim" demesiyle yüzümde oluşan gülümsemenin ve gözlerime dolan özlem yaşlarının gelmesi bir oldu. Sessiz kalmayı tercih edip kendime gelmeye çalıştım. Dinlemeliyimdim önce. Tabi ki barışacağım. Bu özlem biraz daha uzarsa kalpten gidebilirim sanırım.
Önce güzelce oturduk ve kahvaltılarımızı sipariş verdik. Deniz önce boğazını temizledi.
"Şey ımm Ela... Bir haftadır bu konuşmaya kendimi hazırlamaya çalışıyorum. Şuan çok şey düşünüyor olabilirsin. Araştırıp araştırmadığımı merak ediyorsun. Şimdi senden bir isteğim var. Herşeyi bir kenarı bırak. Sadece bana bak, gözlerime. Sen benim meleğimsin biliyorsun, bende senin sosisin" ardından tatlı bir tebessüm. Biraz bekledikten sonra ciddileşip devam etti.
"Biz birbirimize aşığız güzelim bunu biliyoruz. En önemlisi bu ve bizim sevgimiz herşeyin üstesinden gelir. Önemli olan bu. Belirsizliklerle yaşa demiyorum sana. Belirgin olması gereken tek ve yeterli şey aşkımız. O varsa diğer hiçbirşeyin bir etkisi yok" diyerek ellerini uzattı bana.
Kalbim tekrardan hızlandı ve elini tutacak olmanın verdiği heyecanla ellerim terledi. Bir yandan elini nasıl bu ellerle tutacağımı düşünürken bir yandan içim içimi yiyordu. Aceleci davranmak istiyordum ama ellerimi uzatmaya utanıyordum.
"Ela ellerinin terlemiş olmasının bir önemi yok hadi ama" dedi isyankar bir sesle, ve ardından bir tebessüm etti. Söylediği şeyle ona büyük bir gülümseme bahşedip ellerimi uzattım.
Elleri ellerime deydiği an vücuduma yayılan elektrik ile içimin ısındığını hissettim. Önce büyükçe gülümsedi, ellerimi kendine doğru çekip ikisini de öptü ve kafasını ellerimize yasladı.
Ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre bakıştıktan sonra önce doğruldu, ciddileşti.
"Biz her şeyden önceyiz değil mi?" diyerek temkin almaya çalıştı. Ben başımı hafifçe salladıktan sonra derin bir nefes aldı ve başladı. Beni parçalayan o sebebe...
"Bir haftadır arıyorum ve dün akşam o kadar emin oldum ki bulamayacağımı düşünüyordum. Özür dileyip öğrenemediğimi söyleyecektim. Sonra birden aklıma üvey annem ile ilgili bakmadığım tek şey geldi. Bir arkadaşı vardı eskiden. Onunla konuşmamın en mantıklı olduğunu düşündüm. Ve hemen ulaştım. Beni evine beklediğini söylediğinde içime umut dolmuştu. Tabi o eve gidince umutlarım kararsa da öğrendim Ela. Sen benim herşeyimsin ve bu yaptığı o kadar can acıtan bir şeyki. " deyip duraksadı. Kafasını tekrar elime yaslayıp mola istedi. Ben de onu izlemeye devam ettim. Her şeye rağmen o benimde herşeyim, sosisim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallerim Kadar Büyük
RomanceAlnımdakinin sen olduğuna o kadar eminim ki; başkalarını umursamıyorum. Sensin işte… Kaderim de sensin… Ben senim... Beni sen yönlendiriyorsun... <3