05.01.2007
"Baba, dışarı çıkabilir miyim?"
Babamın çalışma odasının kapısında cevabını bekliyordum. Ama bir türlü başını o sıkıcı kağıtlardan kaldırmıyordu."Baba!"
"İstediğini yapabilirsin, başını belaya sokmamak şartıyla. Çünkü yanında olmayacam."
Dediğini çokta anlamamıştım. Şuan ki tek derdim dışarı çıkıp karla oynamaktı. Gitmeden önce babama teşekkür ettim. Başıyla onaylayıp eliyle artık gitmemi söylemişti.
Montumu ve atkımı zaten babamdan izin almadan önce giymiştim. Ayakkabılarımı giydikten sonra eldivenlerimi taktım.
Kar hala hafif hafif yağıyordu. Sıcak nefesim soğuk hava da buhar olup, gökyüzüne karışıyordu. Evimizin bahçesinde bir süre tek başıma oynamıştım.
Ama sıkılmıştım. İlerdeki boş arazide oynayan çocuklarla oynamak istiyordum. Ama beni aralarına almayacaklarını biliyordum. Yine de şansımı denemek istemiştim.
Adımlarımı o tarafa doğru yönlendirdim. Kar topu oynayan kızların yanına gittim. "Merhaba... Şey bende sizinle oynayabilir miyim?" dedim, başımı eğerek.
Kırmızı montlu kız cevap verdi. "Sen mi?" başımla usulca onayladım.
İlk önce arkadaşlarıyla gülmüştü. Ardından karşıma geçip beni omzumda ittirmişti.
Arkaya sendelemiştim ama düşmemiştim. "Senin annen yoktu dimi?" dedi gülerek. Yine başımla usulca onayladım.
Arkadaşlarıyla tekrar gülmeye başladığında arkama dönüp gitmek için hareketlenmiştim. Buraya gelmem bile bir hataydı.
Ama o montumun şapkasından tutup beni yere fırlatmıştı.
"Nasıl cüret edip bizim yanımıza gelirsin. Zenginsin diye kendini bizden biri mi sandın yoksa?!" yakamdan tutup beni tekrar yere fırlatmıştı.
Ellerim hala yakamı tutan ellerine gitti. "Bırak beni!"
Sonunda üstümden kalktığında tekme atıp gitmişti. Arkasından arkadaşlarıda.
Her yerim sızlıyordur, soğukta buna etkilerindendi.
Tanrım daha 6 yaşındaydık. Nasıl bu kadar kötü olabilirlerdi? Keşke annem gitmeseydi. O zaman benimle dalga geçemezlerdi.Ayağa kalktığımda burnumla dudağım arasında sıcak bir sıvı hissettim. Ardından beyaz karın üstüne damlayan kırmızı sıvıyı. Eldivenimle burnumdan akan kanı sildim.
Eve geldiğimde hemen babamın yanına çıktım. Na Young teyze bugün izinliydi. Yaralarımı sarıcak birine ihtiyacım vardı.
"Baba?"
"Ae Cha, şuan gördüğün gibi meşgulüm. Daha sonra gel." Ama daha başını bile kaldırmamıştı ki. Göz yaşlarım teker teker damlıyordu.
"Baba?"
"Ne var?" dedi, sinirle. Ardından başını kaldırmıştı. Yüzümün halini görmüştü ama hala bir tepki vermemişti. Belki benim için endişelenir sanıyordum."Sana başını belaya sokma, yardım etmeyecem demiştim ama görüyorum ki becerememişsin. Banyoda ilk yardım dolabı var, oradan hallet işini." tekrar kağıtlarına dönmüştü.
Kapı kolunu tutup sessizce kapattım kapıyı. Ben bunları hakedicek ne yapmıştım ki? Daha 6 yaşındaydım.
Bahçeye indim. Ben nasıl tedavi ediceğimi bilmiyordum ki. Soğuk mermere oturup kollarımı bacaklarımın etrafına sardım. Sessizce ağlamaya başladım. Tek yapabildiğim buydu.
Sonra yanıma benim yaşlarımda bir çocuk geldi. Tanımıyordum.. ama korkmuyordum da.
Yanıma oturup bana doğru döndü. "Noldu sana?"
Cevap vermedim. Utandım, başımı dizlerime gömüp tekrar ağlamaya başladım. O da gitmişti zaten. Yanıma gelmesi hataydı bir kere.
Ben bir daha yanıma gelmez diye düşünürken o.. Elinde ilk yardım çantasıyla gelmişti.
Pamuğa kahverengi bi sıvı döküp yüzümde ki yaraları temizledi ilk önce. Ardından kolumda ki morluğa krem sürmüştü.
"Tüm bunları nerden biliyorsun?" dedim şaşkınca.
İlk önce güldü ardından cevap verdi. "Biraz yaramaz bir çocuğum da, sürekli yaralanıyorum. Annemde sana yaptıklarımın aynısını yapıyor. Öyle yani."
Başımla onayladım. İşi bitince malzemeleri tekrar çantaya koydu.
"Teşekkür ederim, şey adın ne?""Jeon Jungkook. Senin?"
"Kim Ae Cha."
"Tanıştığıma memnun oldum Ae Cha." derken elini uzatmıştı. Elini tutup tebessüm ettim. Oda gülümsediğinde tavşan dişlerini görmüştüm.
Şirin diye geçirdim içimden. Umarım seni hiç kaybetmem Jungkook.
VOTE + YORUM
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NULL | JJK
Teen Fiction"Yine içiyorsun?" dedi bana dönerek bir süre yüzümü inceledi. Ne yani daha önce beni görmüş müydü? "Okulun ilk günü de içiyordun." bu sefer bana bakmamıştı. "Yani?" dedim, donuk Bi tavırla. "Zararlı. " dedi, kısaca. Omuz silktim. Sigarayı tekrar d...