DEFNE
buradan gitmek istiyordum. hayal kırıklığım o kadar fazlaydı ki; gözyaşlarım hırsla akmaya devam ediyordu. bir yerde okumuştum beklentileriniz ve istekleriniz ne kadar büyükse hayal kırıklıklarınız da o kadar büyük oluyordu. canın bana dair duyguları olduğuna kendimi inandırdığım için onu başka bir kızla görmek yaşadığım üzüntüyü artırıyordu. aslında bana tuhaf bir şekilde dürüst de davranmıştı. bana her zaman sevgi adamı olmadığını ona dair umutlar biriktirmemem gerektiğini söylemişti ama inanmak istemeyen bendim. ama artık biliyordum can ve ben hiçbir zaman biz olmamıştık. ben kendimce ona güvenmek istemiştim. ama şu saatten sonra onurumu daha fazla ezdiremezdim. başka bir kadına dokunduğu ellerle bana dokunamazdı. ben varken başkasına değmiş olan dudaklarla benim saf aşk kokan dudaklarımı öpemezdi. ben ona yasaktım artık.
içim çok acıyordu. bu acı elbet azalırdı ama geçmezdi. 17 yaşımın en güzel yanı, en heyecanlı, en insan yanıydı. kelebeğin özgürce aşka uçtuğu insandı. ama artık yoktu. bir anda kendimi kimsesiz hissettim. ama kimsesiz değildim ki. beni seven bir ailem ve arkadaşlarım vardı. peki içimdeki ıssızlık onlarla geçer miydi? yaşadığım duygular o kadar karışıktı ki bugüne kadar böylesine zor bir durumda hiç kalmamıştım. mert, aslan bey hiçbiri beni böylesine yıkmamıştı. ama can, can tek bir hareketle kalbimi paramparça etmişti ve onu asla affetmeyecektim. gözyaşlarımdan utanmıyordum, acımı saklamayacaktım. onlar bana her daim canın bana yaşattıklarını hatırlatacaktı ki bugünü unutmayayım.
gece kulübünden çıktığımda derin bir nefes almak istedim ama oksijen sanki boğazımı yakıyordu. yolun ortasında artık hıçkırarak ağlıyordum. aşk dedikleri şeyin insanı böylesine paçavraya çevirebileceğini hiç düşünmemiştim.
birden omuzlarıma konan ceketle şaşırdım. mertin "zor olmalı"diyen sesiyle kafamı salladım. "ona bu kadar aşık olduğunu sanmıyordum. duygularını iyi saklıyorsun. onun senin için bir yanılsama olduğunu düşünmüştüm ama yanılmışım." dediğinde derin bir nefes almaya çalışmıştım tekrar. "değildi. can benim ilk gerçek aşkımdı ama bu yaptığından sonra benim için artık lise yıllarımı süsleyecek bir anı olarak kalacak."dediğimde "belki mantıklı bir açıklaması vardır. o kızın kim olduğunu sordun mu?" dediğinde güldüm. "hiçbir açıklama bu yaptığını haklı çıkarmaz. insan sevdiğini kimseyle paylaşmaz mert"dediğimde gülümsedi ve "ben aylardır paylaşıyorum. içimden diyor ki bir tarafım çek götür onu, senin yap. nasılsa alışır sana. ama diğer tarafım diyor ki; sakın böyle bir şey yapma o gün onu kaybettiğin an olur. içimdeki iki ses de çok güçlü defne. ben sevdiğimi başkası için gözyaşı dökerken gördüğümde her şeyi yok etmek istiyorum. yüzü gülsün diye her şeyi önüne sermek istiyorum. bu gerçek bir aşk değil de ne?"dediğinde utanarak merte baktım. defalarca bana olan duygularından bahsetmişti ve ben hep görmezden gelmiştim. yaşadığı şeyler eminim ki onun için zor olmalıydı. "üzgünüm mert bencilce davrandığım için. beni eve bırakır mısın? meriçlerin de gecesini berbat etmek istemiyorum. onlara seninle eve gittiğime dair mesaj atar mısın? cep telefonumla çantamı getirirse sevinirim."dediğimde mert "meriç, canla konuşmak için kaldı. gamzeyi de evine gitmesi için taksiye bindirdim. şu an seni yalnız bırakmak istemiyorum o yüzden seni götürmek istediğim yere götürmem için bana izin ver. orada kendine gelirsin biraz. gamzeye mesaj atarız. annenlere mesaj atıp senin onda kaldığını söylemesini isteriz.telefonunu sonra meriçten alırsın.meriçe de mesaj atarız gamzelere bıraktığında telefonunu onun arabasında düşürdüğünü söyler annene. böylece seni merak etmezler." dediğinde bu fikrin iyi olmadığını düşündüm. hem annem mertle orada yalnız olacağımızı öğrenirse evde küçük çaplı bir katliam çıkarabilirdi. hem de mertin bana duygularını böyle net ifade etmesinden sonra başkası için onun yanında gözyaşı dökmek bencilce olurdu. "çok teşekkür ederim mert ama eve, yatağıma gitmek istiyorum." dedim. "nasıl istersen. hadi gidelim."dediğinde başımı salladım. mertin arabasına bindikten sonra mertin neden bunu bu kadar çabuk kabul ettiğini anladım. çünkü mert beni eve götürmüyordu. "mert ne yapıyorsun? nereye gidiyoruz?" diye sorduğumda korkmaya başlamıştım. "merak etme. sana zarar verecek bir şey yapmam." dediğinde "lütfen gerçekten yalnız kalmak istiyorum. eve götür beni." dedim. başını olumsuzca salladığında canın mertin yurt dışına beni kaçırma planı olduğunu söylediği an geldi aklıma ve korkum arttı. gerçekten bu kadar gözünü karartabilir miydi? artık can da yoktu hayatımda ve beni bulabilecek tek insan da oydu. gerçekten iyice korkmaya başlamıştım. "mert beni tedirgin ediyorsun. beni eve götürür müsün?" dediğimde sinirle direksiyona elini vurdu. "sikerim böyle işi. kızım anlamıyor musun? tek başına seni bırakamam. soğuk yatağında tek başına çaresizce ağladığını bilerek öylece duramam. sen ağlıyorsun ya benim yüreğim yanıyor. can da can. allah belasını versin canın. sahtekarın önde gideni değil mi? daha kaç kere daha kanayacak yüreğin onun için. aşkmış. başlarım böyle aşka. bir de bana saplantılı derler. adam ağzına sıçtı hala ondan medet umuyorsun seni kaçırdığımı sanıyorsun. salaksın sen; sana değer vermeyen bir adamı hayal dünyanda kahramanın yaptığın için." dediğinde gözyaşlarım daha da arttı. ben bilmiyor muyum en sevilmeyecek adamı sevdiğimi? ama sevdim işte. anlamadan, bilmeden, farkında olmadan sevdim. "bilerek acıya mahkum eder mi insan kendini?söylesene mert aşık olacağımız kişileri seçebiliyor muyuz? ya da bir kalp kaç insanı sevebilir? çok mutsuzum. içimde öyle büyük bir öfke var ki kontrol etmekte zorlanıyorum.boğazım yırtılıncaya kadar bağırmak, gözyaşım kalmayıncaya kadar ağlamak istiyorum." dediğimde artık sesim bana bile yabancı gelecek kadar yüksek çıkıyordu. gözyaşlarıma hıçkırıklarım da eşlik etmeye başladığında mert arabayı kenara çekti. emniyet kemerini açıp bana döndü. koltuğuma iyice sindiğim için mert bana uzak kalmıştı. kapıyı açıp dışarı çıktı ve gelip kapımı açtı. beni arabadan çıkartıp bana sarıldı ben geri çekilmek için çırpındığımda beni kucağına alıp daha çok sarıldı. "geçecek hepsi. bir gün uyandığında canın yüreğini eskisi gibi acıtmadığını fark edeceksin. hem şaşıracak hem de korkacaksın. çünkü onun acısının yüreğinde olmaması sende bir boşluk yaratacak. o boşluktan daha çok korkacaksın. ama hiçbir aşk acısı sonsuza kadar sürmez. sadece aşkın getirdiği acıya aşık olanlar ondan vazgeçmek istemezler. "dediğinde mertin sözleri beni biraz yatıştırmaya başlamıştı. "sen hiç aşk acısı çektin mi?"diye sorduğumda bir kahkaha attı ve "kollarımdasın. kokun başımı döndürüyor. başka bir erkek için döktüğün gözyaşlarını engellemek için seni teselli ediyorum. seni deli gibi öpmek isterken sadece sana sarılıp sana güç vermeye çalışıyorum. sence aşk acısı değildir de nedir?" dediğinde kucağında çırpınıp "çok özür dilerim. seni böyle üzmek istemezdim. çok haklısın. çok bencilce davrandım. lütfen beni kucağından indir."dediğimde beni döndürdü ve "hayır. seni kollarımda tutarken diğer hiçbir şeyin önemi kalmıyor. sadece senin için bile olsa iyi bir şeyler yapmak beni rahatlatıyor. geri kalanlar umurumda bile değil. için rahat olsun. ben şikayetçi değilim."dediğinde keşke merte aşık olsaydım diye düşünmeden edemedim. yüreği karanlık da olsa aşkı karşılıksız ve iyi niyetliydi. mertin yüreğindeki aydınlık büyürdü çünkü aşka inancı vardı ama canın yüreği karanlığa mahkumdu. aklım cana kayınca gözyaşlarım benden habersiz tekrar akmaya başladı. mert beni mümkünmüş gibi daha çok sardı. başımın üstünden öpünce huzursuzlansam da bir şey demedim. "hadi seni götürmek istediğim yere götüreyim.inan oraya bayılacaksın."dediğinde "tamam ama sonra beni eve bırakacaksın." dediğimde "anlaştık"dedi. beni koltuğuma oturtup emniyet kemerimi bağladı ve sürücü koltuğuna geçti. sessizce yolda ilerledik. beni acımı yaşamam için kendimle baş başa bırakmıştı sanırım. arabaytı durdurduğunda şehrin biraz dışında bir gözlem evine geldiğimiz gördüm. inanamaz gözlerle ona baktım." buraya nasıl gireceğiz peki?"dediğimde "bir arkadaşım uzay bilimlerinde araştırma görevlisi ve burada çalışıyor. ona mesaj atmıştım burada olup olmadığına dair şanslıyız ki bugün burada. gözlem evinin yanında küçük müstakil bir yapı vardı. sanırım çalışanlar burada kalıyordu. müstakil evin kapısı açılıp içeriden ince orta boylarda gözlüklü biri çıktı. "mert naber dostum?"deyip samimi bir şekilde merte sarıldığında şaşırdım. "selam kerem iyilik. çok teşekkür ederiz. bu gece birilerinin bu dünyadan kopması gerekiyordu ve aklıma burası geldi."dediğinde "sorun değil. senin benim için yaptıklarının yanında."dediğinde daha da çok şaşırmıştım. mertin çıkar amacı olmadan birine yardım ettiği görülmüş şey değildir. kerem yanıma gelip "sanırım dünyadan kopmak isteyen gizemli kişi de sen oluyorsun?"dediğinde "sanırım benim. adım defne. tanıştığımıza çok memnun oldum. ve bugün için de çok teşekkür ederim."dediğimde "lafı bile olmaz. keyfinize bakın. her şeyi ayarladım. zaten sen ne yapman gerektiğini biliyorsun mert ama bir şeye ihtiyacınız olursa bana haber verirsiniz."dedi ve gitti. mertle baş başa kaldığımızda "açıkçası yıldızlardan ve astronomiden pek bir şey anlamıyorum. sadece keremin ayarladığı teleskoptan gökyüzüne nasıl bakılır onu biliyorum. hadi gel."dediğinde onu takip ettim ve gözlem evine çıktık. bu gece mertin hiç bilmediğim yönleriyle karşılaşmış olmanın şaşkınlığını yaşıyordum. ve canın yaptıklarından dolayı kırılan kalbim, mertin duyarlı yanını gördükçe sağlıklı düşünemeyip yanlış varsayımlarda bulunabilirdi. o yüzden yarından itibaren kendimi toplayıncaya kadar mertle de arama mesafe koyacaktım ama bugün her şeyden soyutlanıp mertin benim için yaptığı sürprizle her şeyi kısa süre de olsa unutacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kimsesiz yürek
Romancetamamlandı! kimdik biz seninle? dost? sevgili? eş? karanlığın sabahla buluştuğu kısacık zaman dilimlerinin isimsiz kahramanlarıydık belki. içimi en çok acıtan da; senden bahsederken artık hep -di'li geçmiş zaman dilimleri kullanıyor olmak. çünkü sev...