Draco, trende kafasını cama yaslamış yeniden o aptal okula döndüğüne sövmekle meşguldü. Pansy elini onun omzuna koyup sıkarken iç çekti "Biraz iyi yanından baksan ya Draco?" tren ilerledikçe tenine değen güneş ışığı ile kutsal bir varlıkmış gibi görünmeye başlayan platin çocuk bundan bilinçsiz bir şekilde başını siyah saçlı kıza çevirdi, başını onaylamaz anlamda sallarken gri gözleri yere bakıyordu "İyi bir yanı var mı sence? Etrafına bir bak Pansy! Merlin aşkına! Sizden başka kim var yanımda?" kız, hızlıca Draco'ya sarılıp arkadaşının yanağına ufak bir öpücük kondurdu "Başkasına ihtiyacın yok Malfoy, Blaise ve ben yeteriz. Hep yanındayız biliyorsun bunu, onlar altın üçlü olabilir bizde gümüş üçlüyüz." Draco, Pansy'nin kolları arasından kurtulup kollarını önünde birleştirdi ve kafasını yeniden cama yasladı "Kim sicklesları galleonlarla bir tutabilir ki?" hüzünlü bir şekilde gülümseyip, bir olay olmadığı sürece iki senedir Aziz Potter hakkında arkadaşlarıyla konuşmadığını fark etti "Yaralı kafa kadar değerli, parlak ve mucizevi bir şey var mı ki Pansy? Bu sene okula gelmemeli." genç kız eliyle kendi şakaklarını ovarken söylendi "Sırlar odasının açıldığı senede bu görevi Dobby'ye vermiştin ama döndü ve o yine herkesin hayatını kurtardı Draco." platin çocuk hızla ayağa kalkıp sinirle Pansy'ye baktığında tren çoktan Hogwarts'a varmıştı "Anlamıyorsun, onca şeyi bilirken Harry'nin ölümünü mü izleyeyim? Yapamam bunu, yapamam çünkü-" kız ayağa kalkıp eşyasına uzanırken istemsizce gülümsedi "Çünkü ona aşıksın Malfoy, biliyoruz. Her neyse, yanlış düşünüyorsun bunu bil ve hazırlan çünkü senin lanet ettiğin yere gelmiş bulunmaktayız." Pansy ve Blaise trenden inerken Draco eşyalarını öfke ile hüzün arasında gidip, gelirken toplamaya başladı. İşi bitmek üzereyken ve trende kimse kalmamışken, son çantasına uzanacaktı ki çantanın hafifçe hareket ettiğini gördü ve derince iç çekip konuştu "Pekala Potter, neler duydun? Ne zamandan beri aptal pelerinin ile oralarda dikiliyorsun ha?" hızlıca pelerine uzanıp, grilerini zümrüt yeşillerine dikti. Harry, kaşlarını çatıp platin çocuğa sinirle baktı "Hiçbir şey duymadım, geldiğimde sadece sen vardın Malfoy ve sende bir gariplik var eminim ki bir haltlar karıştıracaksın!" Draco söylenenlere karşı fazlaca kırıldığını belli etmemek için kaşlarını çattı ve hızla Harry'nin burnuna dirseğini geçirip onun bayılmasını sağladı. Genç adamın kafasına başka bir darbe yemesini istemediği için onu yumuşakça tutup, birazcık yüzünü inceledi. Gözleri dolduğunda, duymayacağını bilmesine rağmen fısıldayarak konuştu "Seni lanet yaralı kafa, o okula girmemelisin. Bu sene.. Bu sene Sırlar odasındaki gibi bir yaratık ile karşı karşıya kalmayacaksın.. Daha iğrenç, daha kötü şeyler Zümrüt'üm anlıyor musun beni? Her şeye izin veririm anca senin daha fazla zarar görmene dayanamam." Platin çocuk, onun hissetmeyeceğini bildiği biraz gözyaşı, biraz dokunuş ve alnına bıraktığı küçük bir öpücükten sonra onu yavaşça yere bırakmış, hızlıca üzerini pelerin ile örtmüş ve trenden koşarak çıkmıştı.
Luna, çantasını unuttuğunu hatırlayınca onu bekleyen Hermione ve Ron'a uzaklarında olduğu için bağırdı "Hey! Siz gidin, ben çantamı unutmuşum! Şu sıralar, Mahfıştlar* aklımı bulandırmaya çalışıyor herhalde, neyse ki bende Mahfışt sifonu* var!" Sarışın kız hızla çantasını unuttuğu bölüme doğru giderken Hermonie ve Ron anlamsızca ilk önce giden kıza, sonrada birbirlerine bakmışlardı. Kızıl saçlı çocuk içindekini tutamayarak sorguladı "Onlarda ne be?" Herm, bilmiyorum anlamında bir hareket yaptıktan sonra oradan uzaklaşmışlardı.
Luna tam çantasını unuttuğu bölüme giriş yapacaktı ki orada Draco ile Harry'nin konuşmasına şahit olmuş ve istemsizce bir köşeye gizlenmişti. Luna, Platin çocuğu dinlerken onaylamazca başını sallamış, o gittikten sonraysa Harry'yi dürterek uyandırmıştı.Karışık ve kuzgun siyahı saçlara sahip genç çocuk sinirle burnunu ovalarken ayağa kalkmış, sarışına teşekkür etmeye başlamıştı bile. Genç kız ise çantasını sırtlayıp, Harry ile beraber trenden ayrılırken içten bir şekilde gülümsemişti "Hey, yeter artık Harry. Bana teşekkür etmene gerek yok. Mahfıştlar sonunda bir işe yaradı, onlara teşekkür etmeliyiz bence." genç adam ona anlamadığını belirten bakışlarıyla baktı "Ne? Ne?" hala burnunu ovalıyordu "Mahfışt... görünmezdirler, kulaklarından içeri süzülür, beynini bulandırırlar." gülümsemesi hala yüzünden düşmemiş, aksine artmış bir şekilde onu her zaman inanmasa bile destekleyen arkadaşına bakıyordu. Okulun önüne gitmek için herkesin büyüyle ilerlediğini sandığı ancak Testraller sayesinde hareket eden arabaya bindiklerinde Luna, Harry'nin burnundaki elini itelemiş ve güzel gülümsemesini bozmadan bakmıştı "Yardıma ihtiyacın var gibi hm?" asasını onun burnuna tutup kelimeleri mırıldandı "Episkey." Harry, kemiklerinin yeniden yerine oturmasının acısıyla bağırmış ve kemikleri yerine oturduğunda derince nefes alıp Luna'ya teşekkür etmişti.
---
Platin çocuk, büyük salona giriş yapan Zümrüt çocuğa baka kaldığında ve sinirle elini masaya geçirdiğinde Zümrüt çocuk gözlerini ona dikmiş sanki iyi bir halt yemişcesine sırıtıyordu. Olacakları bilmeden sırıtırsın tabii Aziz Potter diye geçirdi içinden, huzursuzluk ve mutsuzlukla şakaklarını ovalıyordu şimdi. Blaise iç çekip onun kulağına eğilmiş ve fısıldamıştı "Pansy sana yapmamanı söylemişti Malfoy, şimdi tebrik ederim Aziz enişteyi kendinden bir tık daha nefret ettireceksin." Draco sinirle ayağa kalkıp, derince bir nefes çekerek sakinleşti ve tekrar yerine oturdu Zabini gibi o da fısıldamıştı "Beni anlayacak Zabini, anlıyor musun? Her şey bittiğinde, Potter beni anlayacak." Blaise, başını umutlu bir şekilde sallayıp gülümsemişti "Umarım öyle olur.. Umarım.." Draco, Gryffindor masasına baktığında Altın üçlü ve arkadaşlarının ona doğru nefretle baktığını gördüğünde önündeki yemeği sinirle iterek masadan kalktı ve Slytherin ortak salonuna doğru ilerledi. Luna onun önüne atladığında Draco, küçük bir çığlık bırakıp geriye kaçmış kendine geldiğindeyse boğazını temizlerken kravatını düzeltiyormuş gibi yapmıştı "Neden önüme atladın aptal sarışın?" Luna her zamanki gülümsemesini sunarken omuz silkip oradan uzaklaşmıştı. Draco ona anlam veremez şekilde bakarken derin bir nefes verdi ve ortak salona ilerlemeye devam etti.
Yılın ilk dersi, yeni iksir profesörü olan bay Slughorn'un iksir dersiydi. Harry biraz geç kalmış ve herkes eşleştiği için Slytherin ile ortak olan bu derste Mankafa Malfoy ile eşleşmek zorunda kalmıştı. Herm ona acırcasına bakarken Ron kahkaha atıyor, Hermione ise bakışlarını Harry'den ayırmadan onun bacağına vuruyordu.
Gelen koku ile Harry gözlerini Hermione'den ayırmış ve burnunu neredeyse kazana sokmuştu. Platin çocuk buna istemsizce gülerken bulmuştu kendini "Amortentia." dedi istemsizce, Harry'nin ona aniden ve tiksinircesine bakışları gülümsemesinin solmasını sağlamıştı "Soran olmadı Mankafa Malfoy." Draco iç çekip iksiri karıştırmaya devam ederken omuz silkti ve dalga geçer bir tonda konuştu "Eee, ne kokuyor bakalım Yaralı kafa? Bu iksir, insana ne çekici gelirse onun gibi kokuyormuş." Harry, ona bakarken tek kaşını kaldırmış ve Platin çocuğun eğilip iksirini koklayışını seyretmişti Draco, iksiri kokladıktan sonra gülümseyerek grilerini zümrüt yeşillerine kilitledi "Bana annem, biraz elma ve birazda çimlerin yeni biçildiği anda etrafa yayılan o koku gibi geliyor." Harry, iksire bir kez daha yaklaşıp kokladığında "Kakao.." biraz şaşırırmışcasına durakladı ve devam etti "Şey, daha önce kokusunu hiç almadığım güzel bir parfüm ve.. Yeşil elma." Aziz Potter'ın söylediği şeylerle donup kalmıştı Platin çocuk, kendisi muhakkak her duştan sonra kakaolu vazelini boynuna bolca sürer ardından büyücü parasıyla alınabilecek en özel üretim olan parfümünü sıkar ve sabah yediği ilk yeşil elmanın kokusu muhakak üzerine sinerdi, tarif ettiği koku Draco'nun kokusundan başka bir şey değildi.
Ders bittiğinde Draco sayesinde Gryffindor ve Slytherin'de 10 puan almış, herkes büyük bir mutlulukla çıkıyordu dersten. Özellikle Draco, bal gibi sırıtıyordu işte.. Harry onun kokusunu tarif etmişti bilmeden. Kapıya yöneldiğinde Harry onun önünü kesmiş ve tüm nefretiyle baktığında sırıtması artık kaybolmuştu. Bana öyle bakma Zümrüt'üm, yalvarırım içinden geçirdiği şey ne kadar gerçekleşmese bile iç çekip kaşlarını çatarak rolüne başladı "Ne var yaralı kafa?" kız gibi konuşarak biraz dalga geçti "Ah, Draco harikasın!" sesini düzeltip, kaşlarını kaldırdı ve dalga geçermişcesine sırıttı "Falan diye peşimde mi koşacaksın hm, Yaralı kafa?" Harry onun söylediklerine göz devirirken işaret parmağını onun göğsüne bastırdı "Aileni gururlu sanırdım Malfoy, ancak bakıyorum da gurur yerine 'yüzsüzlük' var ha? Biz arkadaş değiliz, sen asla arkadaşım olmayı geç selam verdiğim insan bile olamazsın Mankafa." Platin çocuk gözlerinin dolduğunu fark ettiğinde belli etmemek amacıyla büyük bir kahkaha patlatmıştı "Sikimde bile değilsin Potter, senin yerine ilgilenecek milyonlarca şeyim var." Harry, gülümsemesinin -hangi şekilde olursa olsun- Mankafa'nın başını nasıl döndürdüğünü, nasıl vücudunu etkileyip ruhunu nasıl ele geçirdiğini bilmiyordu ki; Dalga geçercesine bir gülümseme koyvermişti ortaya "O zaman bunları söylemek yerine onlarla uğraşmaya ne dersin Malfoy?"
---
Herkese merhaba arkadaşlar ben normalde Larry Stylinson ya da Taoris hikayeleri yazan biriydim ancak, son zamanlarda fark ettim ki ortalıkta pek Drarry hikayesi yok ya da ben bulamıyorum. Bende dedim ki "Bir Potterhead ve bir Drarry Shipper olarak neden kardeşlerime Drarry hikayesi yazmıyorum?"
Ne kadar okunur, ne kadar oy alır? bunlar umurumda değil. Tek umudum, okuyan 3 kişi olsa bile umarım beğenir.
Mahfışt; Akıllara girmeye çalışan, görünmeyen ve büyücü dünyasında varlığı tartışılır olan yaratıklardır.
Mahfışt Sifonları; Altın kulak borularına benzer. Düşünen kişinin yakın bölgesindeki bütün akıl çelici şeyleri ortadan kaldırmak için kullanılır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I don't fuck with you, Potter. ( Drarry / BoyxBoy )
General Fiction"Sikimde bile değilsin Potter, senin yerine ilgilenecek milyonlarca şeyim var." "O zaman bunları söylemek yerine, onlarla uğraşmaya ne dersin Malfoy? . . Draco Malfoy'un uğraşılacak milyonlarca şey listesi: -Potter -Potter ile hortkuluk aramak -Pott...