"Bölüm - 1"

2 2 0
                                    

Yine lanet bir sabaha açtım gözlerimi. Güneşe bir kere daha lanet ettikten sonra, ayaklarımı yataktan aşağı bıraktım.

"Terliklerim nerede?" Dedim kendi kendime. Çoğu insan kendi kendine konuşmanın herhangi bir şizofrenlik ya da başka bir psikolojik rahatsızlık olduğunu düşünür...

Ben sanmıyorum...

' İnsan en güzel ve en açıklayıcı röportajı kendi iç sesiyle yapar Arzu.' Bunu bana ben 12 yaşındayken ölen babam söylemişti.

Kokusunu hâla hatırladığım, beni 12 yaşıma kadar tüm kötülüklerden korumayı başarabilen, teninin sıcaklığını özlediğim adam...

Herneyse. Aşağıya sarkıttığım ayaklarıma son kez sinsi bakışlar fırlattıktan sonra, yatağın öbür ucunda, yerde gördüğüm pofuduk terliklerimi giydim. İçi tuhaf bir şekilde sanki biraz önce birisi giymiş gibi sıcacıktı...

Yine kendi kendime "Evin içi sıcak, ondandır." Dedikten sonra, nedensizce kıkırdadım.

Ardından lavaboya, aynanın karşısına geçtim. Yeni uyandığım için dağılan saçlarım..Im..İtiraf etmeliyim ki çok komik görünüyordu. Tuhaf bir şekilde tekrar kıkırdadım.

Hayatına gülümsemeyi çok az sığdıran biri olarak, bugün biraz fazla gülüyordum. Bu rahatsız ediciydi. Ben gülümsemekten nefret ederdim. 12 yaşımdan beri, her gülümsediğim ana küfürler savururdum.

Aynaya bakıp "Neyin var Arzu?" Dedim ve sessizce yutkundum. 17 yaşıma kadar bu kadar tuhaf hissetmemiştim. Annemi suçladım. Beni 13 yaşımda bir evin önüne bırakıp kaçan annemi suçladım...

Ondan hep nefret ettim. Kendim için değil. Babamın emanetine sahip çıkmadığı için.. Ben babamın en değerli hazinesiydim. Yani, babam öyle söylerdi. Annemin böyle yapması, eminim, babamın canını çok acıtırdı.

Yavaş yavaş buğulanan gözlerime baktım. Ben ağlayamazdım. Ağladığımı görmekten, veya ağlayan birini görmekten, farketmez. Nefret ederdim.

Gözyaşı görmeye katlanamadığımdan suyu açıp yüzüme sertçe çarptım. Buz gibiydi. Ama sanırım genetik, soğuktan pek etkilenmezdim. Soğuğu sıcağa tercih eden sayılı insanlar arasındaydım. Tıpkı babam gibi...

Simsiyah saçlarım da babamı hatırlatıyordu... Onları tararken normalden daha fazla özen gösteriyordum bu yüzden.

Saçlarımı tepeden topladıktan sonra çok hafif makyaj yaptım. Klasik Arzu, abartıdan nefret ediyordum. Dolabıma bir göz attım. Ardından sade, beyaz bir kazağı üzerime geçirdim.

Bugün evde sıkıcı bir gün geçirmek istemiyordum. O yüzden Sıla'yı aradım. Yarım saat içinde burda olacağını söyledi.

O gelene kadar evi toplamayı düşündüm. İçerisi dağınık olmamasına rağmen kirli ortamları sevmiyordum. Yastıkları birbirine vurduğumda temiz olduklarını farkettim ve derin bir nefes aldım.

Yarım saat sonra kapı çaldığında Sıla yanında iki çocukla kapıda duruyordu. Biri sarışın ve mavi gözlüydü. Diğerinin ise siyah saçları ve sanırım koyu kahverengi gözleri vardı.

"Im..Hoşgeldiniz. Üşümüş olmalısınız buyurun."

Sarışın çocuk hemen elini uzattı ve adını söyledi.

"Ben Serkan!"

Sıla araya girdi masumca gülümseyerek.

"Arzu. Bunlar Serkan ve Barlas. Serkan seninle tanışmayı çok istedi. Biz de tek gelmesini istemediğimiz için Barlas'la beraber geldik."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 24, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DEĞİŞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin