bölüm bir

2.4K 126 31
                                    

anlatım bozukluklarım veya yazım hatalarım olursa lütfen belirtin, iyi okumalar 🥰

jongin mermiyi ısırdı* ve en sonunda lig finallerinden sonra kyungsoo'ya onunla onunla yaşamak istediğini söyledi. kyungsoo, So You Think You Can Dance?'in buz pateni versiyonu olan Kiss and Cry filminin çekimlerini bitirmişti.

bu büyük bir şeydi; jongin'in takımı, boş günlerini jongin'in salonundaki büyük televizyonda pilot bölümü izleyerek (netflix'te de vardı, çünkü kyungsoo kore'de sporcu-idol gibi bir şeydi) ve kyungsoo ekrana her çıktığında bağırarak geçirmişlerdi.

erkek arkadaşı diziyi izlemedi ve jongin gerçekten, gerçekten kaybettiğinde ve bunun için bir kanıt olan patlamış dudağı var iken, hayal kırıklığına uğramadığını söyleyemez.

biftek ve kyungsoo'nun favorisi olan salatayı yerlerken masanın diğer tarafına bir anahtar uzattı ve "bebeğim, benimle yaşamaya ne dersin?" dedi.

"huh?" kyungsoo ona anlamsız bir yüz ifadesi ile baktı. hala son lokmasını çiğniyordu—roka, ceviz, kızılcık ve greyfurt—ve farlara yakalanmış bir geyik gibi gözüküyordu, ya da ortalama bir tokat atış önünde duran amatör bir kaleci gibi.

"beraber yaşayalım?" jongin tekrarladı. kısık bir sesle söylemişti çünkü zaten cesaretini zar zor toplamıştı. elleri çok terliydi ve 2018'de ABD takımına oynarken olduğu halinden daha gergindi.

jongin, sahip olduğu her fırsatta sabaha kyungsoo'nun yüzü ile başlamak istiyordu. ne yönden bakılırsa bakılsın, hokey oyuncusu olmanın sert olduğunu biliyordu. en fazla da ilişkilerde. arkadaşlarının düzensiz programları yüzünden ilişkilerinin mahvolmasına tanık olmuştu, partnerleri çok fazla görüşemediklerinden onlardan ayrılıyordu. kendini ilişkilerine adamış hokey oyuncularına da dikkat ediyordu, özellikle de aldatmamalarına. bazenleri onları tamamıyla durduramıyordu, ama hata yapmamak için bir hatırlatma yeterliydi.

ikisi de garip olan uzak mesafe ilişkilerini ayakta tutmayı başarabilmişlerdi ve jongin, kyungsoo'nun ona iyi geldiğini biliyordu. hiç bu kadar emin olmamıştı—genellikle buz üstündeyken kendinden bu kadar emin oluyordu.

ve jongin bunu ne yüksek sesle söylemeyi ne de düşünmeyi ister çünkü bencil ve nankörcedir ama hokey ve kyungsoo arasında bir seçim yapmasını isteseler, jongin kyungsoo'yu seçerdi. erkek arkadaşı için anında sopayı ve patenlerini yere fırlatırdı.

kyungsoo patenlerini sür dese jongin sadece ne kadar uzağa diye sorardı.

bazı günler, jongin kendi hislerinden korkardı. bazı günler, kyungsoo'nun da aynısını hissettiğini düşünürdü. bazı günler, uzakta bir oyunun ortasında (belki de şikago'da, habs'ı tamamıyla yok ettiklerinde—kesinlikle deneyimlerinden birinden bahsetmiyordu) jongin, kyungsoo için yeterince iyi olmadığını düşünüyordu. kyungsoo'nun, yaşamak için terleyen ve yaralar alan bir adamdan daha iyisini hak ettiğini düşünüyordu.

(elbette, kyungsoo onu uykulu bir şekilde arayacak çünkü hala yatma zamanı olan bir bebekti, ve jongin başka bir yolla da olsa onun da yaşamak için terlediğini ve yaralar aldığını hatırlayacak ama hala-bu yeterliydi.)

"-ngin! jongin!"

kyungsoo'nun yüzünde küçük bir gülümsemeyle, yüzüne el sallamasıyla düşüncelerinden ayrıldı.

"yine mi fazla düşünmeye başladın, kaptan?" kyungsoo ağır ağır konuştu ve jongin birdenbire masanın altından bacaklarının birbirine dolaştığını hissetti.

"evet," jongin dürüstçe yanıtladı. kyungsoo'ya karşı dürüstçe konuşmadığı bir zaman hatırlamıyordu—belki bir keresinde oturma odasında chanyeol ve baekhyun onu doğaçlama bir hokey oynamaya ikna edip oyunu kırılmış bir vazo ile bitirdiklerinde yalan söylemiş olabilirdi.

kyungsoo'nun bacaklarını dürttüğünü hisseti ve jongin, yüzündeki acı ifadesini gizleyemedi. kısa olan bunu fark edince cılızca sırıttı, "üzgünüm."

"sorun yok," jongin omuz silkti. "insandan çok yarayım zaten."

kyungsoo sanki en komik şakaymışçasına kıkırdadı ve jongin sağ ayağının üst kısmında yumuşak bir dürtme hissetti. jongin gülümsedi ve erkek arkadaşı da gülümsedi, kalp şeklinde, ve jongin'in nefesi kesildi.

"ayrıca, kafandaki tohumları ekmeden önce bu bombayı bıraktığına inanamıyorum."

bekle. ne.

"bekle. ne?" jongin ağzı açık bir şekilde kyungsoo'ya baktı.

kyungsoo evet mi diyordu? çünkü kulağa kyungsoo evet diyormuş gibi geliyordu.

"evet diyorum." kyungsoo, sanki jongin'in aklını okuyormuşçasına konuştu. "montreal'deki iş ilanlarına ben de bakıyordum. hiçbirine başvurmadım ama olimpik altın madalyası olan bir kişinin iş bulmasının zor olmayacağını anladım."

jongin homurdanmak istedi ama hala kyungsoo'yla beraber yaşayacağı gerçeğinde takılı kalmıştı. kyungsoo şimdi jongin'le yaşayacaklardı ama aynı yatakta uyuyorlardı, dolabını istila ediyordu ve mutfağını idare ediyordu—ve tamam, o zaman pratik olarak birlikte yaşıyor sayılıyorlardı ama montreal'den ABD'ye veya güney kore'ye dönmeden önce birkaç gün için.

elbette, jongin'in gözyaşı kanalları tam çalışacak zamanı bulmuşlardı. gözleri bulanık bir hale geldi ve elinin tersi ile sildi. ağlamamaya kararlıydı, çünkü stanley kupasını kazandığında bile ağlamamıştı.

kyungsoo ona döndü ve kıkırdadı ve konuştu, "elimi tutup bana evlilik teklifi ettiğinde, evet dediğimde gerçekten ağlamanı iple çekiyorum."

jongin bundan sonra bir kez daha ağlamıştı, çünkü kyungsoo emin bir şekilde evet dediğimde demişti.

————————

tamamıyla öpüşememişlerdi çünkü jongin'in yüzüne hokey sopası geldiği için dudağında büyük ve kötü bir kesik vardı. bu da demek oluyordu ki acı ve kandan ve iyileştirici merhem kyungsoo'nun derisine yayılmadan ona üfleyemez ve onu yiyemezdi. ama bu aynı zamanda demek oluyordu ki, kyungsoo diz çöken kişi olacak, dudaklarını jongin'in penisine saracak, kaptan onun başının arkasını kavrayacak ve erkek arkadaşının dudaklarının arasını sertçe becerecekti.

gerçek aşk ve onun hepsi.

————————

mermiyi ısırmak: bir işin sonucunda zorluklarla karşılaşacağını bile bile yine de bundan şikayet etmeksizin o işe girişmek

thanks for your permission! @/jongdaesang
orijinal hikayenin linki: https://archiveofourown.org/works/15018989?view_adult=true
yazarın twitter hesabı: @/official_KJD21

sonunda çevirdiim, çok çok çok beklettiğim için özür dilerim. yazardan izni iki hafta önce falan aldım ve ilk bölüm biraz kısa oldu özür dilerim:( bölümleri hızla atmaya çalışacağım bu sıralar kafamın dağılması gerek zaten

yakında yeni çevirilerle gelmeyi düşünüyorum bu arada, bir isteğiniz olursa yorumlara veya mesajlarıma bırakmayı unutmayın🥰

hepinize okuduğunuz ve sabırla beklediğiniz için teşekkür ederim 💖

yours to hold high (ht2/türkçe çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin