"Weise, Weise. Weise uyansana lan, oğlum senin alarmın beni uyandırdı, sen hâlâ uyu."
"Tamam. Kalkıyorum...""Şu okul da bi bitmedi ya." Diye geçirdim içimden, yatağın üzerinde doğruldum ve beş dakikalık hayatı sorgulama seansının ardından üzerimdekileri değiştirdim, elimi yüzümü yıkadıktan sonra saçlarımı yukarı tarayıp mutfağa doğru ilerledim. Telefonumun şarjı bugün ki müzik ihtiyacımı karşılamaya yetecek kadar doluydu. Mutfağa girdiğimde Cem yemeğini bitirmişti, ben de kahvaltıya yetecek zamanım olmadığı için kahve yaptım ve termosuma doldurup çantama attım.
*Servisin korna sesi.
Çantamı sırtıma atıp kapıya koştum, servise bindim, okula yaklaşık yirmi dakikada gittiğimiz için kulaklığımı takıp bu günkü oynatma listemi başlattım...
Okula geldik, doğru kantine gidip yiyecek bir şeyler aldım ve oturup sabah hazırladığım kahveyle birlikte güzel bir kahvaltı yaptım. Zil sesini duyunca sınıfa doğru yürümeye başladım. Sınıfa girmemle çantamı yan tarafa atıp kafamı sıraya gömmem bir oldu. Tabi bu uyku uzun sürmedi, neden? Hoca yoklama aldı da ondan. Neyse artık uykum kaçtı, ulan hoca son hafta zaten niye yoklama alıyorsun ki? Diye kendi kendime konuşuyordum ki, kendimi nasıl kaptırdıysam kendimle konuşmaya zilin çaldığını duymadım. Arka sırada uyuyarak yine bir günü daha atlattım, aslında o kadar kötü bir öğrenci değilim ama çalışkan da değilim. Her neyse kendimle konuşmayı bırakmam gerek.Dün akşam Cem'le konuştuğumuz kafeye doğru yürümeye başladım telefondan müziği değiştirirken, kendimi birden yerde buldum. Etrafımda yere saçılmış kağıtlar ve benimle aynı durumda bir kız vardı "Ben bu sahneyi biliyorum, filmde miyiz yoksa?" Diye düşünürken. Bana çarpıp düşen kızın kolunu ovuşturmaya başladığını gördüm etraftaki kağıtları hızlıca toparlayıp kızın yanına gittim.
"Bir şeyin var mı?"
"Kolum acıyor biraz ama geçer herhalde."
"Olmaz öyle ya, sıcağı sıcağına anlaşılmaz bir hastaneye gitmemiz gerek."
"Gerek yok ben gideyim."
"Ya bak gerçekten, kırılmış veya incinmiş olabilir. Benim içim rahat etmez, hemen şu yakınlarda var bir tane gidelim."Weise kızı yavaşça ayağa kaldırdıve hastaneye doğru yürümeye başladılar. İkisi de yol boyunca hiç konuşmayıp sadece arada bir gözlerini kaçırarak birbirlerine baktılar. Doktor muayenenin ardından sadece biraz ezilme olduğunu söyleyip bir krem ismi söyledi. Çıkışta evzaneden kremi alıp bir banka oturdular.
"Ben sürerim, sağol."
"Peki, al bakalım,"
"Ee anlatsana kimsin, seni okulda görmedim daha önce."
"Aslında geçen yıl nakil oldum bu okula, ama fazla dışarıya çıkmıyorum görmemen normal."
"Adın ne?"
"Adım İrem, sen kimsin peki?"
"Weise ben de, memnun oldum, pek iyi bir tanışma olmadı ama."
"İlginç bir ismin var annen ya da baban yabancı mı?"
"Aslında Weise benim lakabım, çevremdeki herkes böyle tanır. Annemi ve babamı on üç yaşında kaybettim."
"Başın sağolsun, üzmek istemezdim."
"Sağol önemli değil."Banktan kalktık ve İrem'i eve gitmesi için otobüs durağına kadar götürdüm, otobüse binip uzaklaştı. Saatime baktım buluşmaya geç kalmıştım, telefonuma baktığımda dokuz cevapsız arama vardı. Hemen Cem'i aradım.
"Oğlum nerdesin lan?"
"Sorma abi ya."
"N'oldu oğlum?"
"Kız düşürüyordum da ondan gelemedim."
"Ne?"
"Boşver, eve gelince anlatırım."Hemen bir taksiye binip eve gittim. Cem sinirli ve meraklı bir şekilde bana bakıyordu, ceketimi çıkartıp karşısına oturdum.
"Ee anlat hadi n'oldu okul çıkışı?"
"Çok klasik olacak biliyorum ama, tam okuldan çıktım kafeye doğru geliyordum, müziği değiştirmek için telefonla uğraşırken bir kıza çarptım."
"Sonra?"
"Sonrası işte hastaneye gittik falan. Size de ayıp oldu kusura bakma."
"Sorun değil de boşver ayıbı şimdi. Süper haberim var sana."
"Yeni bilgisayar mı aldın?"
"Lan ne bilgisayarı, Buse'nin ailesi izin vermiş."
"Gerçekten mi? Oğlum çok iyi haber bu. O zaman yarın kesin o kafede toplanıp konuşuyoruz tamam mı?"
"Tamam ben söylerim Buse'ye gelir yarın."Cem kendi odasına gittikten sonra, çoktandır ertelediğim film listemden rastgele bir film seçip izlemeye başladım...