15

1.9K 139 10
                                    


Neva'nın odama dalarak yatağa atlamasıyla kahkaha attım. Her zaman üzerimde tepinerek uyandırırdı beni ama bu defa benim yerime yatağıma dizdiğim yastıkları ezmişti.

"Ne gülüyorsun be! Seni uyandırmak için atlamıştım yatağa ama çoktan uyanmışsın bile. Hadi hazırlan Nisan kahvaltıya gelecek."

Ne? Neden ki? Hayır hayır buna hazır değilim!

"Ne o bir defa evimize geldi diye hemen affetmişsin ex aşkını."

Ciddiyim bu kızlar bir zamanlar kendi aralarında aşk yaşıyordu.

"Geçerli sebepleri varmış, dinleyince affettim."

Muzip bir şekilde sırıtarak bana bakınca bir an şüpheye düştüm acaba farkında mıydı?

"Olmaz! Bizim çocuklara sözüm var, kahvaltıyı onlarla yapacağım."

Sırıtması giderek daha da mı çirkinleşiyordu?

"Hakan'la çoktan konuştum bile! Kahvaltıya onlar da gelecek. Bu arada abi ikisi de bir kahvaltı planı yaptığınızdan bahsetmedi."

Şu kızın Hakan hayranlığı beni delirtecekti. Hadi tanıdığım bütün kızlar adamın görüntüsüne kapılıp aşık oluyordu ama Neva onu tanıyordu sadece yakışıklı diye sevecek değildi. Eğer öyleyse benim kardeşim gerçekten aptaldı.

Aptal kelimesini kullanınca son zamanlarda konuştuğum bilinmeyen geldi aklıma. Aptal kız yüzünden iyice sakız olmuştu aptal kelimesi ağzıma.

"Abi de şu çocuğa! Kahvaltıyı da unutmuş olmalılar. Bakma öyle sırıtarak çık odadan da hazırlanayım bari."

Sinsi bir ifadeyle bana baktı.

"Evet, evet belki de seni beğenmesini istediğin biriyle karşılaşırsın. Bence bordo tişörtünü giy, o renk gözlerine çok yakışıyor."

Sırıtarak odadan çıktığında arkasında dehşet içinde bir ben bırakmıştı. Benim Nisan'a olan duygularımı anlamış olamaz değil mi? Oysa anlamamaları için bir tek ters takla atmadığım kalmıştı.

Son zamanlarda Nisan'a karşı çok kaba davrandığımın farkındaydım. Bunu ona karşı olan duygularımı gizlemek için yapmıyordum. Böyle davranıyordum çünkü ona karşı çok öfkeliydim. Ne ona karşı hissettiğim yoğun duygular ne de geçen zaman azaltmıştı öfkemi. Öylesine öfke doluydum ki bunun zamanla nefrete dönüşmesinden korkuyordum.

Üzerimi giyinip biraz sakinleşmek için müzik dinledikten sonra yemek odasına inince herkesin masada oturmuş öylece beni beklediğini gördüm.

"Kusura bakmayın, beklettim."

Mırıldandıktan sonra masaya oturdum, annem çayları doldurdu ve bizi yalnız bıraktı.

Herkes iştahla kahvaltısını yaparken göz ucuyla Nisan'a baktım. Tabağında neredeyse hiç bir şey yoktu ve ona rağmen yemekte zorlanıyordu.

Ne kadar zayıfladığını, her geçen gün eridiğini gördükçe kahroluyordum yanına giderek zorla yemek yedirme dürtümü bastırarak yemek yemeye çalıştım, kahretmesin! heyecandan yemek yiyemiyordum ve bu Nisan'ın aksine benim için bir ilkti. O ne kadar yemekten nefret ediyorsa ben o kadar seviyordum.

Bu sevgim yüzünden kendimi bildim bileli hep kilolu olmuştum ve bu sebepten Nisan'ın beni sevmesi imkansızdı. O muhteşem göz alıcı gri gözleri, simsiyah kıvırcık saçlarıyla uyum içinde olan beyaz teniyle öyle güzeldi ki bu güzellikle istese Hakan'ı bile parmağında oynatırdı. Bense onun dönüp bakmayacağı kadar çirkin bir çocuktum.

Düşüncelerimi dağıtarak çocukların sohbetini dinledim. Nisan'la çok çabuk kaynaşmış birlikte gülüyor, eğleniyorlardı.

"Bak sen! Bizim küçük ajan istediğinde gayet komik bir kız oluyormuş."

"Bak sen! Bizim egoist kendini beğenmiş birinci atlı istediğinde gayet arkadaş canlısı sevilesi bir tip oluyormuş."

Biliyordum işte, onu birazcık tanıyan biri bile büyüsüne hemen kapılırdı. Hakan da nasibini almış Nisan'a hayran hayran bakıyordu ve bu durum içimde beslediğim öfkeyi an be an büyütüyordu.

Fena kardeşim Neva Hakan'ın dikkatini çekmek için katıldı konuşmaya.

"Birinci atlı mı?"

" Şey.. " Nisan utanmış gibiydi. "Bu gurubun adı mahşerin üç atlısı ya.. İşte okuldaki popülerlik sırasına göre Hakan birinci atlı oluyor."

Mert neşeyle atladı.

"Ben de ikinci atlıyım o zaman."

Gözlerimi Nisan'ın grilerine dikerek konuştum.

"Bu durumda ben de üçüncü atlı oluyorum. İçlerinde en az sevileni."

Ben böyle söyleyince masadaki herkes başını kaldırarak bana baktı.

Ne yaptın Selim! Hemen bir şey bul, bozulduğunu sakla! Derhal!

"Ama şansa bak ki senin şu gizemli arkadaşın aşık olmak için beni seçmiş. Söylesene Nisan arkadaşın nasıl biri? Bari güzel mi?"

Ah! İyice batırdım. Ne demek arkadaşın güzel mi? Ben ne zamandan beri insanları güzelliğine göre sıralıyordum ki..

"Hayır, değil... Oldukça silik ve sevimsiz biri."

Nisan'ın gözlerinde gördüğüm kırgınlığın sebebi neydi? Arkadaşı adına üzülmüş müydü acaba? Yine de arkadaşına çirkin ve sevimsiz demesi ne kadar doğru bir davranıştı?

Zaten, onu dürten Neva ile kendine gelmiş konuşmasını devam ettirmişti.

"Ama güzel seviyor, sevgisi çok güzel."

Nisan'ı tanıdığım anda çok sevmiştim, üzerine titremiştim ama bu sevgiyi arkadaşlık zannedecek kadar küçüktüm. Yaşım büyüdükçe onu sadece arkadaşça sevmediğimi bir ömür dizimin dibinde gözümün önünde olmasını istediğimi anladım. Fakat o bir anda hayatımızdan çıktı gitti. Bir açıklama bile yapmadan, veda bile etmeden.

Kardeşimi de beni de silip attı, biz gerçekten o kadar değersiz miydik onun gözünde? Ben Neva gibi olamazdım, ben Nisan'ı asla affedemezdim. Ben onu deli gibi severken onunla tekrar arkadaş olamazdım.

Aptal Karahindiba Ve DiğerleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin