La Loba

260 9 1
                                    

''Evet kesinlikle çıldırdım. O ormanlara gideceğiz'' dedi Ağabeyim. Elindeki haritayı Danny'in kafasına vuruyordu. ''Sende geleceksin'' dedi.

''Burada yapılacak bir şey yok zaten.'' Danny ona boyun eğmiş tavır sergilemişti. 

''Aferin sana'' dedi. Bana baktı. O siyah gözlerini üzerime dikmiş köşeye sıkıştırmış gibi bana bakıyordu. ''Sen de gelecek misin küçük hanım?'' dedi. Sesinin ne kadar ürkütücü olduğundan eminim, emindi.

''Evde ders çalışmaktan iyidir Tobby'' dedim çaresizce.

''Bir aferinde sana kardeşim'' dedi.Bu sefer sevgilisin yanına gitmişti. Hatun zaten başından beri istekliydi buna. Onlara iğrenerek bakmaktan başka çarem yoktu. 

Okuldan hepsinden önce çıkmıştım. Kamp arabasını Seth getirtmişti. Bayağı üyük bir pikaptı. Havalıydı. Gözüm bir gruba kaymadan edemiyordu. Onlara. O beşli herkesten daha çok gözüme takılıyordu. Bu üçüncü senemdi ve onlar ikinci sınıfın başından beri  dikkatimi çekmişlerdi.

''Hilary.''

''Tanrım! Madison!'' demiştim. Nefesim kıçımda 

pompalanmaya başlamıştı. Deh deseler dörtnala koşacak gibiydim. 

''Sakin ol tatlım'' demişti. 

''Ne istiyorsun bakalım. '' dedim. Yere düşen kitaplamı toplamaya çalışıyordum öte yandan.

''Kampa ben de gelebilir miyim?'' dedi. 

''Bunu ağabeyim Tobby ile konuş. Mutlaka kabul eder. Adam toplamaktan başka derdi yok şuan da'' dedim. Çaresizce puplamıştı kız. Utandığı belliydi. Unutmuşum tabi. Kendisi eski kız arkadaşıydı. ''Tamam ben söylerim'' dedim bu sefer. oflayıf puflamasını istemiyordum. Birde en yakın arkadaşımı ağabeyime gönderip rezil etmesinide ayrı istemiyordum.

''Teşekkürler Hilary'' demişti. Kollarıyla, beni boğacak gibi sarmıştı. 

''Önemli değil. '' Arkamı döndüğümde içlerinden ikisi gitmişti. Uzun boylu olan benim tarafıma geliyordu. Belki gidip konuşmak en iyisi olacaktı. Madison'a tekrar dönmüştüm. ''Gitmem gerek. Üzgünüm'' dedim. Hiç bozuntuya vermeden gitmemi onaylamış yanımdan kendisi uzaklaşmıştı. Hızlı adımlarla yanımızdan geçen uzun boylunun peşinden koşmuştum. 

''Merhaba'' deyip önüne geçmiştim. Az önceki ben gibi elindeki kitapları düşürmüştü. 

''Biraz daha sakin gelebilirdin.'' dedi. Yerdekileri toplamak için eğilmişti. 

''Özür dilerim. Bu arada ben Hilary'' dedim. Kendimi tanımkta mantıklı hareketti. 

''Isaac. Benim adımda Isaac. Ayrıca özrün kabul edildi. Derdin neydi?'' dedi. Demek adı Isaac'ti. Tatlı ve yakışır ismi vardı. 

''Sizin grup biraz ilgimi çekti. Ayrıca Cumartesi gecesi kampımız var. Gelmeni isterim.'' dedim.

''Sadece beni mi, yoksa diğerlerinide mi çağırıyorsun?''

''Diğerleride gelebilir tabii. Evet gelebilirler'' dedim. Nefesim kesiliyordu. 

''Bunu onlara iletirim. Teklifin için teşekkürler. Derse geçmem gerekiyor. Sonra görüşürüz'' Hızlıca yanımdan ayrılmıştı. Hiç bir şey diyememiştim. Görüşürüz bile diyememiştim. Ama olsun en azından biri ile tanışmıştım. Isaac ile.

Beacon Hills Lisesi'nden olabildiğince uzaklaşmıştım, evime ve o muhteşem yatağıma kavuşmuştum. Kendimi 100 tur koşmuş deneyimsiz koşucular gibi hissediyordum. Başım fena ağırıyordu. Bunun üzerine bir iki saatlik uyku iyi gider gibiydi.  Alarmı kurup yatağa uzanmıştım bile. Derin bir uykuyla anında kucaklaşmıştım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 17, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

La LobaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin