"Farklı hissettirdiğim için özür dilerim, sadece sen.. biliyorsun işte, hyung. Sen farklı olduğun için ben sandım ki-" Sustum. Dakikalardır karşımda sadece bana bakarak ağlayan adamın karşısında, gücüm en fazla buna yetmişti.Koskoca 12 yıldır sanki yüz binlerce düğüm atılmış gibi kopamayan biz, tek bir cümleyle paramparça olurken, yıllardır her saniyemde benimle olan, her saniyem olan o insanı sanki tanıyamıyormuşum geliyordu.
"Git, lütfen. Özür dilerim. Tamam mı? Yalvarırım git ki ben de bu durumu kabullenebileyim." sesi o kadar güçsüz çıkıyordu ki, buna başkası sebep olsa o insanın sesini içine kaçırırdım.
"12 yıl oldu hyung. Tam bugün 12 yıl oldu. Ben-" hıçkırdım. "Ben 12 yıldır seninle uyuyorum, sana sarılıyorum, yaşadığım her olayda yanımda sen oluyorsun. Ben 12 yıldır seni öpüyorum, bazen şımarıklık yapıyorum, bazen, bazen seni kıskanıyorum ve sana bu yüzden kızıyorum ama ben.. Ben bunları sen olduğun için yapıyorum. Hyung, özür dilerim. Fark edemediğim için özür dilerim. Fark etseydim senin kafanı böyle karıştırmak istemezdim, yemin ederim." Derin bir nefes aldım. "Sen çok güzelsin. Bunu sana hep diyorum, değil mi? Hala çok güzelsin. Karşımda bana belki de en büyük ihaneti eden insansın ama hala sana kıyamıyorum. Aptalın tekiyim ki şu an senin yüzünü dağıtmak yerine sana senelerdir anlattığım iğrenç ilişkilerimi nasıl o kadar sakin dinleyebildiğini, sana bunu nasıl yapabildiğimi düşünerek kendi yüzümü dağıtmak istiyorum." Sonrası hızlıydı. Önce bana sarılarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Onu kucağıma alıp küçük odadaki tek kişilik koltuğa oturduğumda ise sayıklamaya ve iç çekmeye başladı. Durmadan özür dilediğini ve kendisinin bir aptal olduğunu falan söylüyordu. Biraz daha sakinleştiğini düşündüğüm bir anda onu kendimden biraz uzaklaştırdım ve yüzüne bakmaya başladım. O ise kafasını kucağımda duran ellerine indirmiş içini çekiyordu. Ellerimden birini belinden çekerek yüzüne getirdim ve göz göze gelebilmek amacıyla kafasını kaldırdım. Göz göze geldiğimizde o da elini kucağımdan çekerek yüzüme getirdi.
"İşte biz buyuz, Tae. Ne yaşarsak yaşayalım günün sonunda senin elin benim yüzümde, benimki ise saçlarında, belinde, boynunda ya da vücudunun herhangi bir yerinde. Bu aşk değil, güzelim. Bu sevgi değil. Sadece- sadece bana olan bağlılığına isim bulamadığın için belki de bir sanılgı."
Kaşlarını çatarak bana bakmaya başladı. Ellerini yüzümden çekti, sarıldığı hızla geri çekildi ve kucağımdan kalktı."Her neyse. Özür dilerim tekrardan, seni kandırdığım için. Bir daha seni rahatsız etmeyeceğime emin olabilirsin. Üzülmene gerek yok bu durum için, bizi ben bu hale getirdim. Sen değil. Sadece, beni geride bırakırken lütfen arkana bakma. Çünkü biliyorsun ki ben sen bakarken odağımı kaybediyorum."
En ufak köşesine kadar birlikte döşediğimiz evde bana söylediği o sözden sonra, onu tam bir yıl boyunca görmedim. Her gün bir umut geri döner diye eve en sevdiği çiçeklerle gittim. Her birini özenle duvarımıza astım. Çünkü o böyle garip şeyleri severdi.
O gün ise tamamen aklımdan çıkmıştı. Fazla mesai yapacaktım çünkü ev bir yıldır olması gerektiğinden çok daha sessizdi ve ben buna katlanamıyordum artık. Gelmeyeceğini kabullenmiştim. Evi değiştirmek istedim ama hem anılarımıza kıyamadım, hem de odası hala sanki hep oradaymış gibi o kokuyordu.
Aklıma gelenlerle yine gözlerim dolmuştu, bir yıldır belki bininci defa. Müdürüm bu halimi gördüğünde eve gidip dinlenmem gerektiğini, bu şekilde hiçbir dosyayı sağlıklı okuyamayacağımı falan söylediği için ofisten çıkıp sokaklarda yürümeye başladım. Son bir yılda çocuklardan da uzaklaşmıştım, onları gördükçe aklıma o geliyordu. Telefonumu çıkararak Jimin'in numarasını tuşladım. Biraz bekledikten sonra o bir erkek için fazla yumuşak olan sesi ahizede yankıladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sorry ♡ Taekook ✔️
FanfictionDidn't mean to leave you and all of the things that we had behind.