Tüylerimin etrafımda uçuşmasını umursamadan adımlarımı sabit tuttum. Yumuşak tabanlarımında karların soğuğunu hissediyordum. Derin nefeslerim ile kontrolü kurduma bıraktığımda içimi sıkan düşüncelerden biraz uzaklaşmış ve rahatlamış hissediyordum. Hayatım iyi gitmiyordu. İyi gitmesi için uğraşmaktan yorulmuştum. Kurdum ile barışık olmamamın içinde bulunduğum duruma bir yardımı dokunmuyordu. Her şeyin ters dönmüş, yokuş aşağı gidişi artık beni korkutmuyor sadece üzüyordu. Olası kaçış yollarımı düşünmekten sıkıldığım her gece olduğu gibi bu gece de kurdumu serbest bırakmış, yakınlardaki ormanlık alanda yorulduğum noktaya kadar koşmuştum. Kaçıncı olduğunu sayamadığım bu kaçış kısa bir süreliğine kafamı dağıtsa da içinde bulunduğum durumdan kurtulmak için sahip olduğum zamanın kısıtlı olduğunun beynimde bir yerlerde sürekli yankılanması, bana yardımcı olmuyordu. Adımlarım yavaşladığında ulaştığım daha az ağacın olduğu, gökyüzünün bütün berraklığının üzerine vurduğu, etrafı sanki bir odaymış gibi ağaçlarla duvarlanmış bu yer ise üstüme düşen kar tanelerini hissetmeme olanak sağlıyor, bundan istifade derin nefeslerimle dinleniyordum.
Sürümde sevilen bir omega olmak bana şansı getirmemişti 22 yıllık hayatımda. Kurdum ile barışık olmama rağmen hep bir şeylerin eksik olduğunu bilerek büyümüştüm. Omega olduğum anlaşıldığında ve ailem benden yana mutlu olduklarında bile hiçbir şeyim eksiksiz değildi. İlk kızgınlığımda ağlayarak acı çektiğimde de eksiktim, bugün sürümdeki eşleşme isteyen alfalardan kaçtığımda da eksiğim. Sürümüzdeki omegalar yirmi yaşından sonra, ondan fazla kızgınlık geçirmelerine izin verilmeden aynı yaştaki uygun alfalarla bir kura yoluyla eşlenirlerdi, ruh eşleri veya istekler baş alfanın umrunda değildi. Sadece kızgınlıkta başı boş gezerek alfaları baştan çıkaracaklarına inandıkları, başlarına bela olacak, sahipsiz omegaları istemezlerdi. Uzun süredir var olan bu gelenek yüzünden sürümüzde ruh eşlerine olan inanç neredeyse tamamen kaybolmuştu. İki eş ruhun birbirini bulmasına müsade edilmeden başka kurtlarla birleşmeler yaşandığından kimse bu konu hakkında konuşmaya cesaret edemez, eşlerini aramaya vakit bulamadan mühürlenirlerdi.
Düşüncelerime dalmış yavaş adımlarla dolanırken derin nefeslerim sakinleştiğinde burnumu karın içinde uzattım. Siyah, küçük burnumun üstündeki hissi seviyordum. Aklımı bir kaç saat önce kuradan payıma düşen alfa ile beni eşlemek istediklerinde, bana kabullenmem ve törene katılmam için on beş gün süre verildiğinde ettiğim kavgadan uzaklaştırmak için vücudumu silkeleyip karlara odaklandım. Dört ayağımın da içine gömüleceği yükseklikteki kar beni mutlu ediyordu. Kalın kürküm üşümemi engellerken burnumu karların içine sokup bu sefer sertçe çıkardığımda etrafa kar saçmıştım. Bu içimi biraz ferahlatırken vücudumu sarmayan karın içinde koşuşturmaya başladım. Tek başıma olmak benim için problem değildi. Kurdum varken yalnız hissetmiyordum. Etrafta koşuşturmaktan yorulduğumda vücudumu karların içine bıraktım. Kurdum onu bu kadar serbest bırakmış olmamdan mutluydu. Ben de kontrolü biraz daha ona bıraktım. Etrafta yuvarlanıp kürküme bulaşan kar sayısını arttırırken tekrar uzanıp durmuştum. Gökyüzü gözlerimin karşısındaydı şimdi. Açıklık alandan vuran ay ışığı beyazlıkları daha eşsiz hale getiriyordu. Tam o anda duyduğum kar ezilme sesiyle dikkatimi o yöne çevirdim. Kurdum endişemi hissediyordu, ben de onun heyecanını duyumsuyordum. Burnuma dolan koku yabancıydı ama bir alfadan geldiğini anlayabiliyordum. Kurdum daha da heyecanlanırken ben sadece endişe doluydum ve kaçmak istiyordum. Kurdum bana karşı çıkıyordu. Üzerime düşen gölge ile bakışlarım takip edip karşımdaki kurtla buluştuğunda ise kurdumun kontrolünü tamamen kaybetmiş gibiydim. Benziyorduk. Kirli siyah-beyaz kürklerimiz birbirine benziyordu. Bakışları sertti ama hala karların içinde olan kurt vücuduma bakarken farklı şeyler görüyordum. Burnunu yaklaştırıp yüzümü kokladığında kurdumla tamamen ters düşen duygularımızın kokuma yansıdığından emindim. Kurdum tamamen heyecan ve hayranlık içindeyken ben korkuyordum. Kurt bedenimi zorlukla karların içinden kaldırdığımda yanında oldukça küçük kaldığım alfanın yanından uzaklaşmaktı amacım ama kurdum beni dinlemeden burnunu alfaya yaklaştırmıştı. Alfa da kurdumu koklamaya devam ederken bedenlerimiz yaklaşmıştı. Endişem azalmıyor aksine artıyordu. Kurdumla verdiğim savaş hareketlerime yansıdığında alfadan gelen endişe kokularını alabiliyordum. Bedenim yavaşça karın içine çöktüğünde hala kaçıp gitmesi için kurdumu zorluyordum. Alfa yaklaşıp başımın tam üstünü kokladığında kurdum ona tamamen teslim olmuştu. Başımın üstünü ıslatan dili hissettiğimde içimden hem ağlamak hem de öfkeyle bağırmak geliyordu. Daha fazla hareket edemeden karşımdaki alfa boynunu sertçe aya kaldırmış ve güçlü bir ulumayı gökyüzüne bırakmıştı. Bakışları tekrar beni bulduğunda kurdunun gözlerinin kırmızının en parlak tonuna ulaştığını gördüm.
Kurdumun eşi olmasını istiyordu.
Kurdum onun eşi olmak istiyordu.
Ben ise sadece kaçmak istiyordum.21.04.2019
İki yıldır taslaklarımda, kafamı kemirmesini izleyemedim daha fazla. Sanırım psikolojik olarak bir hikaye yazabilme noktasına eriştim ama bu yaptığım büyük bir hata da olabilir. Elimden geldiğince yazmaya çalışacağım. Devamını getiremeyecek gibi olursam sizden özür dileyip yok olabilirim. İlk defa abo/omegaverse yazıyorum. Şimdiden affedin.
Yayınlama: 16.12.2021
ŞİMDİ OKUDUĞUN
abience.
FanfictionAbience (i.) : Birinden veya bir şeyden kaçınmak için hissedilen güçlü dürtü.